Bir eğitim yılının yarı dönemini tamamladığımız bu günlerde üzerine konuşmak isteyeceğimiz bir konu ölçme ve değerlendirme konusudur. Çünkü bir dönem yaptığımız eğitim faaliyetlerinin değerlendirildiği, daha doğrusu yapılan ölçme sonuçlarının öğrenci ve velilere bildirildiği bir dönemdeyiz.
Ölçme ve değerlendirme üzerine bir değerlendirme yapmak gerekir. En basit düzeyde düşünürsek, öğrenme etkinlikleri sonucunda öğrenenlerin öğrenme düzeylerinin sayı ve sembollerle belirtilmesine ölçme diyoruz. Öğrenme etkinliklerinin çeşitliliğine göre ölçme de çeşitlenir. Konu sunuş tekniği ile öğretilmeye çalışılmışsa ölçme de ezber bilginin ölçülmesi olarak karşımıza çıkıyor. Klasik sorular ve test soruları devreye giriyor ve öğrenme bu sorulara verilen doğru yanıtlarla ölçülüyor. Öğrenmenin davranış boyutu bu test ve sorularla ölçülemiyor. Kişinin doğru davranışı öğrenip hayatında uygulamasına bakılmıyor, doğru davranışın ne olduğunu söylemesi/yazması/işaretlemesi yeterli görülüyor. Ayrıca içselleştirilmeyen bilgi de kalıcı olmuyor. Sınavdan geçer not alındıktan sonra hafızadan siliniyor.
Bu birbirini çeken ve tetikleyen bir durumdur. Ezber bilgi ölçülmeye başladığında öğrenme süreci de bilginin ezberletilmesi yönüne kaymaya başlıyor. Ezberletilen bilgileri daha hızlı yanıtlama gereği ortaya çıkıyor. Daha hızlı cevaplamak için daha çok soruyla daha çok pratik yapmak işin içine giriyor. Daha fazla doğru cevabı daha kısa sürede yapmak daha üst sıralara yerleşmek demek. Bütün ölçme sistemi sıralama üzerine kurgulanıyor.
Ölçme değerlendirme ile birlikte olmadığı zaman öğrenme etkinliklerini çeşitlendirici bir anlam taşımaz, sadece sıralama anlamı vardır. Demek ki ölçme ve değerlendirme öğrenme amacına hizmet etmelidir. Yani bir araç olmalıdır. Nihai bir amaç değildir. Asıl amaç öğrenmedir. Öğrenme amacına alt yapı oluşturmayan ölçme ve değerlendirme gereksizdir.
Bütün bunlardan şöyle bir çıkarımda bulunabiliriz; bir sistemi değiştirmek için önce ölçme değerlendirme sistemini değiştirmek gerekir. Çünkü hangi tip ölçme araçları kullanılıyorsa öğretim yöntem ve teknikleri de o yöne doğru kayar. Sondan başa doğru bir değişim gibi düşünülebilir ama ölçme ve değerlendirme öğrenme için önemli bir veridir.
Eğitimde verilerden yararlanmak gerekir. En iyi veri toplama araçlarından biri ölçme araçlarıdır. Yazılı, sözlü, uygulamalı, gözleme dayalı toplanan bütün veriler değerlendirme amaçlı kullanılmalıdır.
Ölçme ve değerlendirme çalışmaları sürecin ve sonucun değerlendirilmesi, bilginin hatırlanmasının ya da uygulanmasının değerlendirilmesi, basit ya da üst düzey becerilerin değerlendirilmesi şekillerinde olabilir.
Hangi yöntemle değerlendirme yapılacağı ise öğretim yöntem ve teknikleri açısından da belirleyicidir. Bu belirleyicilik ise doğrudan eğitim sistemini etkiler. Günümüzde yaşadığımız en büyük eğitim sorunu ezberci eğitim anlayışıdır. Çocuklarımızı kısa sürede daha çok doğru kabul edilen cevabı işaretlemeye yönelten bir sistemimiz var. Her düzeyde öğretmen, öğrenci ve veli daha çok test anlayışı ile çocukları yarıştırmaktadır. Ancak çocukların insan olduğu, duyguları, yetenekleri, ilgileri olduğu göz ardı edilmektedir. Çünkü başka ilgi alanları onların bir sıralamaya alınmaları için değerlendirmeye tabi tutulmamaktadır.
Öğrenme, ezber yaparak olmaz. Ezber yaparak sadece sıralamaya girecek kadar bilgiyi, sıralama sınavını geçecek kadar süre hafızada tutmaya yarar. Ezber bilgi işi bittiğinde unutulur. Kalıcı öğrenme için öğrenmenin içselleştirilmesi gerekir. İçselleştirme ilgi, merak, yetenek ve kişisel çabayla olur. Kişisel çabayla informal şekilde öğrenilen bilgiler çoğu kez daha kalıcı olmaktadır.
Okullarda öğretmenlerin yapması gereken öğrenme ortamlarını tasarlanma ve öğrencilere öğrenme sürecinde eşlik etmedir. Bu eşlik süresince ölçme ve değerlendirme hem öğretmene hem de öğrenciye yol gösterici önemli bir veri kaynağıdır. Her öğrencinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Öğretmen öğrencinin hangi aşamada olduğunu ve bundan sonra hangi yöne gitmek istediğini bu ölçme ve değerlendirmelere dayanarak bilir ve yeni öğrenme yapılarını bunun üzerine kurgular.
Önemli bir nokta ise öz değerlendirme konusudur. Her birey kendi öğrenmesinin farkında olmaktadır. Kendi öğrenmesinin farkında olmayan bir bilinç üzerine yeni öğrenmeler gerçekleştirilemez. Her yaşta öğrencinin öz değerlendirme yapması sağlanmalıdır. Ancak bu şekilde öğrenme hem kalıcı hem de sürekli olur. Öğrenmesinin farkında olan çocuk başka meraklarını da gidermek için öğrenme planlamasını sürdürebilir. Öğrenme hayat boyu gereklidir ve kişinin bu sürecini kendinden başkası yönetemez.
Öyleyse okul sürecinde ölçme ve değerlendirme süreci bugün anladığımız sayısal verilerden farklı hale gelmelidir. Her bireyin farklılığını ön planda tutarak öğrenme sürecinde elde edilen veriler ile öğrencinin kendi öz değerlendirmesi birlikte harmanlanıp ortaya çıkan sonuç üzerine yeni planlamalar yapmak günümüzün ölçme ve değerlendirme mantığını oluşturmalıdır.
Bu söylediklerim birçok öğretmen tarafından dirençle karşılaşır. Çünkü sayının çokluğu, zamanın azlığı gibi etkenlerle bireysel ölçme değerlendirmelerin yapılamayacağı söylenir. Ayrıca öğrencinin öz değerlendirmesinin yanlı olacağı da söylenir. Sayı ve süre zorlayabilir. Ama öğretmen sınıfta bugün üzerine aldığı öğretme yükünü öğrenciye öğrenme yükümlülüğü olarak devrederse kendisine düşen sadece ölçme değerlendirme ve planlama olacaktır. O zaman da sayı ve zaman sorunu neredeyse ortadan kalkar.
Öz değerlendirme konusunda ise çocuklara güvenmek gerek. Onların başarılı olmalarından daha önemlisi güvenilir insanlar olmalarıdır. Onlara güvenerek doğruluk, dürüstlük, objektif olma, başkalarının haklarına saygı duyma gibi bugün kaybetmiş olduğumuz birçok değeri kazandırabiliriz. Bir çocuğa güvendiğinizde güveninizi boşa çıkarmayacaktır. Hem herkes kendi öğrenme sürecini yaşam boyu sürdürecek yeterliliğe sahip olmalıdır. Bunu kendini değerlendirerek yapabilir.
Bizler çocuklarımızı sıralama sınavlarını geçecek kadar değil, hayat boyu karşısına çıkan bütün sorunlarda kendi kararlarını verebilecek kadar iyi yetiştirmeye çalışmalıyız.
İLKAY KUMTEPE