Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından tercih sürecinde lisans puan barajını (180) geçmiş olmasına rağmen tercihte bulunmayan üniversite adayı öğrencilerin tercih süreciyle ilgili görüş, beklenti ve eğilimlerinin belirlenmesine yönelik olarak Ekim – Kasım aylarında anket uygulanmıştır. Söz konusu anket, e-posta ve SMS yoluyla iletilmiş olup “31.000’ den fazla” aday bu anketi kimlik numaralarını kullanarak doldurmuşlardır. Anket çalışmasına katılanların yarısı sınava ilk kez girmişlerdir. Diğer yarının yarısı ikinci, yarısı da üçüncü kez üniversite sınavlarına girmişlerdir.
Sınavlara çok kere girme, okurken yeniden başka bir bölüme baştan başlama her ne kadar demokratik bir hak olarak görülse de, ülke için her bir fert kıymetli bir kaynak olup, bu durum ekonomik bir kayıptır. Ayrıca kullanılan her kontenjan bir başka istek sahibi öğrencinin hakkını kapatmaktadır. Bunun yanında sevmediği, mezuniyetinde başarılı olamayacağı bir bölümü/mesleği okumak ve bitirmek sonrasında alanı dışındaki işlerde çalışmaya başlamak da bir kayıp olarak değerlendirilebilir.
Adayların % 94’ ü devlet üniversitelerini, % 6’sı ise vakıf üniversitelerini tercih edebileceklerini belirtmiştir. Bunun nedeni olarak; vakıf üniversitelerinin ücretleri yüksek bulunuyor. Her ilde bir üniversite açılmışken vakıf üniversitelerini tercih etmeme nedenlerinden biri olduğu beyan edilen ekonomik durum yıllık öğrenim ücretini belirtmeleri yükseköğretime erişim ve eşitlikçe eğitim hakkının sağlanması için daha fazla devlet destekli uygun kredi mekanizmalarına ihtiyaç olduğunu düşündürmektedir.
Tercih kullanmayan adayların %70’i lise eğitiminin öğrenim görmek istediği programla ilgili temel bilgileri kazandırdığına inanmadığını belirtmiştir. Adayların % 70’i nin aldığı lise eğitiminin öğrenim görmek istediği programla ilgili temel bilgileri kazandırdığına inanmadığını beyan etmiş olmasını da çok dikkat çekici bir husus olarak MEB yetkililerini harekete geçirecek husustur. Adayların % 69’ u 2018-YKS’ ye üniversiteye yerleşme hedefi ile girdiğini, % 31’i ise kendini denemek için girdiğini belirtmiştir. Adayların, YKS sürecinde öğretmenler/rehber öğretmenler, aile, sosyal medya, arkadaşlarının görüşleri, YÖK-Atlas uygulaması, üniversitelerin web sayfaları gibi birden fazla kaynaktan yararlandıkları anlaşılmaktadır. Buradan hareketle öğretmenlerin rehberlik yaptıkları öğrenciler için daha titiz bir tercih önerisi, velilerin ise halkın dilindeki şehir efsaneleri ya da kendi geçmiş hayalleri yerine çocuklarının akademik performansı, kişilik yapısı ve ilgi isteklerine saygı duyarak tercih yerine destek olmaları gerektiği konusunda uyarılmaları gerekmektedir. Üçüncü sırayı sosyal medyanın almasını bu mecranın daha sağlıklı bilgilendirme ve tercih rehberliği konusunda düzenleme ya da başka hiçbir niyet gütmeden doğru gerçek destek sağlamak üzere konumlandırılması gerekmektedir.
Ankete katılan adaylar için üniversite ve bölüm tercihi aşamasında belirleyici olan en önemli faktör; tercih edeceği bölümden mezuniyet sonrası iş bulma (istihdam) imkânıdır. Tercih sürecinde, mezuniyet sonrası iş bulma ve istihdam edilme durumu, adaylar için önemli olmaktadır. Adayların %26’sı tercih edeceği bölümün istihdam imkânını, %18’i üniversitenin bulunduğu ili, %16’sı ise ilgili bölümün taban puanını göz önünde bulundurarak tercihlerini planlamaktadır. (*)
Adayların devlet üniversitesini tercih etmeme nedenlerini belirleyen faktörler arasında ilk sırayı %46,28 oranla “istediğim bölümler için puanımın yeterli olmaması ”, ikinci sırayı %21,48 oranla “kazanma şansımın olduğu bölümleri bitirince iş bulamayacağım kaygısı”, üçüncü sırayı ise %11,48 oranla “istediğim bölümün taban puanını tahmin edemeyişim” faktörü almıştır. Devlet üniversitelerindeki boş kontenjanlar düşünüldüğünde devlet üniversitelerinin adayların temayülünün yoğunlaştığı programları dikkate alacağı düşünülmektedir.
Adayların AÖF bölümlerini veya puanı tuttuğu halde bazı bölümleri tercih etmeme nedenlerine etki eden ilk üç faktör arasında sırasıyla “AÖF bölümleri arasında ilgi duyduğum bir programın yer almaması”, “mezun olduktan sonra iş bulma imkânının kısıtlı olması”, “AÖF programına yerleşmemin ardından bir sonraki yıl OBP’nin düşecek olması” yer almıştır.
Adayların %77’si gelecek sene YKS’ye yeniden gireceğini , %8’i girmeyeceğini, %15’i ise kararsız olduğunu belirtmiştir. Bunun yanında % 31’in kendini denemek için sınavlara girmesiyle birlikte akademik olarak incelenmeli bu hususu yıl içinde birden çok deneme sınavı imkanı gibi telafi edici başka yeni mekanizmalar geliştirilebilmelidir.
Tercih hakkını kullanmayan adayların, almış oldukları lise eğitiminin yeterliliğine inanmıyor olmaları, konunun diğer paydaşları ile birlikte ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur. Adaylar, yükseköğretime erişimin ülkemizde halen bir sorun olduğunu düşünmekle birlikte boş kalan kontenjanlar kapsamında bir tercih yapıp bir önlisans veya lisans programına yerleşebilecekken bu haklarını kullanmamışlardır. Bu durum aslında bir çelişki olmayıp program seçme temayülünün bir yansımasıdır. Artık bireyler için üniversite okumak başlıca amaç olmaktan çıkmış; bunun yerini belli sonuçlar üreten bir programda okumak almıştır.
Tüm değerlendirmelerde mezuniyet sonrası istihdam imkânları ve iş bulma kolaylığı yanında mesleğin ekonomik getirisi düşünülmekte olduğu anlaşılmaktadır. Lise döneminde gerekli ve yeterli mesleki rehberlik yönlendirme yapılması ve her mesleğin üniversite okumayı gerektirmediğinin bilinciyle sevip başarılı olacağı mesleğin tespitiyle daha erken dönemde iş hayatıyla buluşulabileceği ve hayata atılmanın mümkün olduğu gençlere açıklanmalıdır.
(*) http://www.yok.gov.tr/documents/10279/38771823/yok_un_tercih_anketi_sonuclandi.pdf web sitesindeki haberden yararlanılarak hazırlanmıştır.