Türkiye gibi genç nüfusun ve öğrenci sayısının 18 milyonu geçtiği bir ülkede yıllık eğitim izleme raporu hazırlamak oldukça zordur. İlke Vakfı bu zor işe talip olmuş ve 184 sayfalık resmi verilere dayalı, 12 ana başlık ve temel göstergeler altında, yıllık ani değişimlerle birlikte son yedi yılla karşılaştırmalı olarak iyileşme, gelişim ve değişimlerle yoğun hissedilen sorunlar bu raporda yorumlanmıştır. Emeği geçenleri tebrik ediyorum. Eğitime genel bir bakış sunan raporun özellikle mesleki eğitimle ilgili bölümlerinden önemli gördüklerimi paylaşacağım. Bu ve benzeri raporlara bakarak eğitim sistemimizde ve uygulamalarda daha fazla öncelik vermemiz gereken konuları görme fırsatı yakalanmaktadır.
2017–2023 arasında genel ortaöğretim öğrenci sayısı % 44 artarak 3,07 milyondan 4,4 milyona yükseldi. Ancak 2023-2024’te yaklaşık 1 milyonluk bir düşüş yaşandı. Bu azalma, büyük ölçüde Açık öğretimde bulunan pasif öğrenci kayıtlarının silinmesinden kaynaklandı. Ortaöğretim çağı 15–17 yaş grubunda işgücüne katılım oranı % 3,4 lük artış yanında ne işte ne okulda olmayan nüfus bir önceki yıla göre % 6,81 lik artışla birlikte değerlendirildiğinde çağ nüfusuna göre öğrenci azalışını açıklamaktadır. Gençlerin tümümün beyaz yakalı olma, ikinci üniversite okuma ve yüksek lisans yapma eğilimi, eğitimde geçirilen uzun süre sonunda iş hayatına başlama sonrasında yuva kurmayı da geciktirdiği gibi yükseköğretimde daha fazla yığılmaya da sebep olmaktadır. Zorunlu ortaöğretimde öğrenci sayısındaki değişimlere bakarak süresinin kısaltılması veya zorunlu olmaktan çıkarılması da düşünülebilir.
Bu zamana kadar yapılan tüm teşvik, destek, motivasyon ve tanıtımlara rağmen mesleki ve teknik eğitim mezunlarından nitelikli işgücüne katılım beklentilerin altında gerçekleşmesi köklü bir politika değişikliğine ihtiyaç olduğuna işaret etmektedir. TOBB ile MEB arasında 2019 yılında mesleki ve teknik eğitim alanında işbirliği protokolünün proje-protokol okullar ile hamilik projelerinin istihdam açısından sonuçlarının açıklanması ve birlikte yorumlayarak yeni düzenlemeler yapılması faydalı olacaktır. MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğünce hazırlanan MTE Politika Belgesinde yapılması planlanan çalışmalara ne kadar ihtiyaç olduğu da ortaya çıkmaktadır.
Ortaöğretimde özellikle 9. Sınıfta başarısızlık, devamsızlık, sınıf tekrarı, okul terki ve işgücüne katılım oranlarının birlikte değerlendirilmesi gerekiyor. Müfredatın sadeleştirilmiş/hafifletilmiş olmasının etkilerinin ölçülüp açıklanmasından sonra gerekirse sınavsız öğrenci alan liselerin genel bilgi kültür derslerinin de seçmeli olması, sınıf tekrarı yerine uzaktan eğitim fırsatları sunarak sorumlulukla örgün eğitim dışından açık öğretimle diplomaya ulaşım sağlanabilir.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli yeni eğitim sisteminde eğitim süresini kısaltmadan müfredatın sadeleştirilmesi ve daha çok beceri ve yetkinlik tabanlı, bireylerin bütüncül olarak gelişimi amaçlı yapılandırılmış olması mevcut bilinen sorunlara çözüm olması ümit edilmektedir. Rapora bu yıl yeni başlık olarak eklenen sosyal-duygusal beceriler yeni eğitim modelinde sosyal-duygusal gelişim alanında ilk kez 2022-PISA sonuçlarında öğrencilerin kararlılık/kendine güven, merak ve azim başta olmak üzere yaratıcı öz-yeterlik, entelektüel açıklık endekslerinde geçmiş yıllara göre nispeten iyi bir sonuç elde edilmiştir. İşbirliği, strese dayanıklılık ve duygu kontrolü alanlarında daha zayıf performansın yeni modelin uygulanmasıyla iyileşeceği düşünülebilir.
Ülkemizde öğrencilerin okullarına olan aidiyet duygusunda; 2018 yılından 2022 ye negatif yönde – 0,16 lık daha gerileyerek 42 OECD ülkesi arasında sondan ikinci sıraya düşmüş olması da eğitimin duyuşsal boyutunda önemli çalışmaları zorunlu kılmaktadır. Öğrencilerin okullarına karşı neden mesafeli durduğunun başta okul binaları, donatımı, bahçe ve duvarları yanında disiplin anlayışında sıkıntıların olduğunu göstermektedir. “Nasıl bir okul ve eğitim ?” sorusunun gençler tarafından cevaplanması ve karar verici yetişkinlerce yeni politikalarda dikkate alınması faydalı olabilir.
Ortaokuldan liseye, liseden yükseköğretime geçişlerde yapılan merkezi sınavların eğitim sistemi üzerindeki baskısı, öğrenci veli üzerindeki olumsuz etkisini yeni eğitim modelinde ortak sınavlar yanında alternatif ölçme-değerlendirme süreç ve araçlarına ihtiyaç duyulacağını göstermektedir.
Mesleki teknik eğitim kurum sayısının % 7,9 azalmaya karşılık ortaöğretimdeki payının % 3,97 artışla % 30,07 ulaşmış olmasını okul dönüşümlerinde ve yapımı tamamlanan lise binalarının diğer lise türleri tercih edildiğini göstermektedir. 2018 yılındaki öğrenci sayısı 1,9 milyon iken % 1,65 azalarak 1,7 milyona gerilemiş olması da yoruma muhtaçtır. Mesleki teknik eğitimde öğretmeni sayısı % 3,9 artışla 148 bini geçmiştir. 2024 bütçesi içinde en büyük pay yedi yıl önce 133,53 milyon TL iken 331,2 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Genel ortaöğretimde öğretmen başına 13 öğrenci düşmekte iken MTE de 11 öğrenci din öğretiminde 9 öğrenci olduğuna bakarak öğrenci sayılarının arttırılması gerektiği söylenebilir.
Meslek lisesi mezunlarının istihdamda % 67,6 ile yükseköğretimden ( % 77,6) sonra ikinci sırada yer alması tercihin meslek lisesi yönünde olmasını gerektirir. Yükseköğretimde gençlerin kariyer tercihleri sağlık, teknoloji, bilim ve mühendislik şeklindedir.
Eğitim çıktılarına genel bakıldığında; okur-yazar olmayan oranında % 3,3 ten 3,1 e azalma, lise mezunlarının % 22,9 dan % 23,5 çıkması yükseköğretim mezunlarının da % 20,3 ten % 21 e ulaşmış olması ülkemizde eğitim düzeyinin gittikçe yükseldiği görülmektedir.
“Mesleki ve teknik eğitimin kapasitesi güçlendirilmelidir. Son dönemde bu alana ayrılan kaynakların artması, mesleki eğitimin yeniden önem kazandığını göstermektedir. Bu gelişmenin sürdürülebilir olması için program içerikleri günümüz işgücü ihtiyaçlarına göre yenilenmeli, uygulamalı eğitim olanakları artırılmalı ve sektörle işbirliği mekanizmaları çeşitlendirilmelidir. Aynı zamanda, mesleki eğitimin itibarını artıracak sosyal ve kültürel desteklerle öğrenci tercihlerinin bu yöne yönelmesi teşvik edilmelidir.
Türkiye genelinde üniversite sınavına giren öğrencilerin sayısının arttığı ve öğrencilerin daha çok örgün eğitime yöneldiği göz önünde bulundurularak mesleki eğitim teşviki devam etmeli ve aynı zamanda yükseköğretim kontenjanları yeniden planlanmalıdır. Ayrıca yükseköğretim programları günümüz ihtiyaç ve taleplerine göre yeniden şekillendirilmelidir. Araştırma görevlisi istihdamında azalma ile lisansüstü mezun sayısındaki artış dikkate alınarak söz konusu eğitimlerin temel hedefleri yeniden ele alınmalıdır. Bu süreçler mümkün olduğunca işgücü piyasasının ihtiyaç ve talepleriyle uyumlu hale getirilmelidir. Bunun yanında farklı meslek grupları için meşelik kariyer gelişiminde bu eğitimlerin önemi artırılmalıdır.
Yükseköğretim kurumları bireylere akademik bilgi, mesleki beceri ve araştırma yetkinliği kazandırarak topluma katkı sağlamaktadır. Bunu ilaveten, ortaöğretimde özellikle mesleki ve teknik eğitime olan ilgi ve talebin artırılması ve bu alandaki eğitim kurumlarının işgücü piyasası ile olan ilişkilerinin güçlendirilmesi yükseköğretime olan talebin dengelenmişe anlamında önemli bir etki oluşturabilir.
MEB’nın MTE geliştirme konusundaki son yıllarda artan çabalarına rağmen, MTE mezunlarının işgücü piyasasına uyumu istenilen seviyede değil. Bu durum, MTE ile iş piyasasının gereksinimleri arasındaki uyumsuzluğa işaret ediyor. Özellikle, meslek eğitim müfredatının hızla değişen piyasa ihtiyaçlarına adapte olamaması, MTE arzının özellikle eksiklik yaşanan alanlarda, işgücü piyasasındaki mevcut iş pozisyonu talepleriyle uyumlu olmaması mezunların modern sektörlerde iş bulmasını zorlaştırıyor.
En sonunda öğrencilerin; tüm okul kademe ve türlerinde okula severek geldikleri, mutlu vakit geçirdikleri ve okulda daha fazla kalmak için can attıkları mekânlar, programlar ve aktivitelerin olduğu bir eğitim sürecine ulaşmamız gerekiyor. Zira eğitim zorunlu olsa da zorla, sevdirmeden ve faydasını benimsetmeden başarılı olamaz.
Çocukların önüne sahip olabilecekleri tüm oyuncakları bir anda koymak onu uzun süre hepsiyle ilgilenerek oyalayabilir. Ancak bir süre sonra hepsinden sıkılacak ve artık onu hiçbir oyuncak mutlu etmeyecektir. Teşbihte hata olmaz. Kırkyıl önce meslek lisesi öğrencisi olduğum dönemde hiçbir teşvik, destek ve motivasyon aracı olmaksızın kendi isteğimizle tercih edip severek mesleki eğitim aldık ve unvansız mezun olduk.
Belki de bugün meslek liseleri için öğrencilere meslek lisesi diploması dışında sunulan; teknisyen unvanı, ustalık/işyeri açma belgesi, Europass sertifikası, hibe girişimcilik kredisi ve teşvik, askerlik tecili, askerlikte kadroya geçişte ek puan, üniversitede kontenjan ve ek puan gibi tüm havuçları kaldırmak gerekebilir. Zira kamu ve özel sektörde meslek lisesi mezunları teknisyen olarak işe başlayamıyorlar.
Mezunlardan ilk beş yıl içinde işyeri açana ben rastlamadım. İşyeri açma yetkisi ve belgesi esnaf/ticaret/sanayi odası ortaklığı yetkisinde olmalıdır. Bir eğitim kurumu hiçbir sınava tabi tutmadan hiçbir yeterliliğini ölçüp değerlendirmeden işyeri açma belgesi vermemelidir. Başlı başına “bak kardeşim mesleğin olacak sonrasında işin, aşın ve huzurun olacak” demek lazım gelebilir. Doğrudan öğrenciye dokunan öğrenim sürecinde; öğlen yemeği, cep harçlığı ve ücretsiz ulaşım, başarılı ve ihtiyacı olana burs verilmesi daha etkili olacaktır. Öte yandan işletmede beceri eğitimi/staj için işletme sahiplerine ödenen ücret desteğine de son verilebilir. Merak ediyorum tüm bunlar yapılırsa hiç kimse meslek lisesine gelmeyecek mi? sektör meslek lisesi öğrencilerine staj imkânı sunmayacak mı? Mezun olanları istihdam etmeyecek mi?
Raporun öneriler bölümü şu şekilde son bulmaktadır; “Genel ortaöğretimde okul terkini azaltmak ve eğitimi daha cazip hale getirmek için yapısal değişiklikleri de içeren kapsamlı bir yol haritası oluşturulmalı. Bu kapsamda 2023-2024’te yaşanan öğrenci kaybının nedenleri ayrıntılı şekilde analiz edilmeli; öğrencilere ilgi ve yeteneklerine uygun yönlendirmeler yapılmalı. Bu çerçevede, eğitim ile işgücü piyasası arasındaki bağlantı güçlendirilerek, lise eğitiminin bireylere sağladığı fırsatlar çeşitlendirilmelidir. Öğrencilerin eğitim kurumlarına aidiyetini artıracak esnek ve uygulamalı öğrenme modelleri desteklenmelidir. Ortaöğretimdeki zorunlu eğitimin süresi ve şekli de gözden geçirilmelidir.”
“Mesleki ve teknik eğitimin cazibesi artırılmalı, sektör işbirlikleri ve istihdam imkânları güçlendirilmelidir. Meslek liselerinin toplam lise içindeki payı artarken, öğrenci sayısındaki %1,65’lik düşüş, bu alandaki yönelimleri yeniden değerlendirmeyi gerektirmektedir. Öğrenci ilgisini artırmak için sektörle işbirlikleri yaygınlaştırılmalı, mezunlara yönelik cazip ve görünür istihdam olanakları sunulmalıdır. Böylece mesleki ve teknik eğitim, gençler için sürdürülebilir bir seçenek haline gelmelidir.”