Mutluluk satın alınabilen bir şey midir? GarthBrooks “Paranın satın alamayacağı bir şeye sahip oluncaya kadar zengin değilsiniz” der…
Televizyonda, internette, ilan panolarında kapitalizmin silahı reklamlar ile sürekli taciz ediliyoruz. İlgimizi çeken bir haberle aramıza kara kedi misali giren bu reklamların eli cebimizden çıkmamaktadır!
Reklamların dili, İstanbul’un meşhur eski yan kesicilerine taş çıkartacak cinstendir. Bunların en ünlüsü de Galata Köprüsünü satan Sülün Osman’dır. En meşhur hikâyesi de Eminönü Meydanında durup, Haydarpaşa Garı’na trenle gelip orada inerek vapur ya da motorla karşıya geçen ve saat kulesindeki saate bakarak saatlerini ayarlamak isteyenlerden para istemesiymiş Alabildiğinden alır bazen de: “Bıktım bu işten. İstersen bu saat kulesini sana satayım. Burada saatlerini ayarlayanlardan para alıp köşeyi dön” diyerek, saat kulesini sattığı anlatılır. Buna benzer hikâyeleri her yerde duyarız…
Sermaye de ürünlerini bize sunarken, mutlu ve güler yüzlü bir ifade bu sunumun en önemli bir parçasıdır. Böylelikle satın almak istediğimiz ürünle birlikte bize mutluluk satmaya çalışırlar. Bizi ikna eden de zaten ürünün kendisi değil ürünü sunan oyuncunun/pazarlamacının tebessüm eden yüzü ile söylediği ambalajlı sözcüklerdir. İnsanlar da bu reklamlarla aslında mutluluk satın almaya çalışmaktadır. Peki, mutluluk satın alınabilen bir şey midir? GarthBrooks “Paranın satın alamayacağı bir şeye sahip oluncaya kadar zengin değilsiniz” der… Sadece para ile mutlu olmak mümkün değildir. Fakat insanlar farkında olmadan tüketim ürünlerinin ihtiyaç olup olmadığına bakmadan mutluluk satın alıyor. Çünkü reklamların bilinçaltında “bunu satın alırsanız, mutlu olacaksınız” mesajı güçlü bir şekilde verilmektedir.
Mutluluk da diğer korku, endişe gibi doğal duygulardır. Ve para, tek başına mutluluk getirmez. Para ile satın alındığı sanılan mutluluk duygusu geçici bir mutluluk olup sahtedir. Mutluluk duygusu için de paradan daha fazlası gerekir. Sevgi, saygı, yardımseverlik, paylaşmak gibi bir takım çaba ve gayretler araya girerse mutluluk duygusu daha gerçekçi ve kalıcı olur. Ve bunları yapmak için çok zaman paraya ihtiyaç duymayız. Çocukların da her isteğini karşılamak kısa vadede sorunları çözse de uzun vadede yeterli olmaz. Bugün tablet, telefon ve bilgisayar ile baş başa yalnız bırakılan çocuklar, sahte ve sanal mutluluklara rehin bırakılmışlardır. Bazen kısa süreliğine buna ihtiyacımız olsa bile bu elektronik aletlere uzun süre teslim edilen çocuklar ihmal edilmektedir. Çocuklar da gelişimleri gereği neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusunda rasyonel ve gerçekçi tepkiler vermekte güçlük çekerler. Bu nedenle de anne babaların desteğine ihtiyaç duyarlar. Bu desteği, nitelikli zaman geçirme olarak değil de para ve internette zaman geçirme olarak verdiğimiz zaman çocukları ihmal etmiş oluruz.
Çocukların erken yaşlarda her problemli davranışına çikolata, şeker vb. ödüllere bağımlılık oluşturmak sonraki yaşlarda daha pahalı ödüller beklentisi oluşmasına neden olmaktadır. Çocukların isteğini karşılarken yerinde ve ölçülü olunması önemlidir. Anne babaları zorlayan istekleri karşılamak çocukların menfaatine değildir. İstek ve ihtiyaçlar yaş ve gelişim düzeyine uygun olduğunda karşılanması faydalıdır. Örneğin, akşam geç vakitte çikolata isteyen çocuk için dışarıya çıkıp çikolata almak, çocuklarda sabırsızlık oluşmasına neden olmaktadır. Benzeri istekleri uygun yer ve zamana ertelemek çocuklarda sabır duygusunun gelişmesine yardımcı olmaktadır.
Bu bilgiler ışığında çocuklarda mutluluk duygusunu, satın alınabilen nesnelere aktarmak yerine onunla nitelikli iletişim kurarak zaman geçirmeye aktarmalıdır. Mutluluğu maddi nesnelerde edinmek yerine sevgi ve paylaşma ile edinmeyi öğretmeliyiz. Eğitimde de öğrencilere mutlu olmanın, bencilleşerek değil sevdiklerimize destek olarak, onlarla birlikte olarak, paylaşarak daha kalıcı mutluluk kazandıracak değerleri yaşatmalıyız. Popüler kültürün bireyselcilik rüzgarı, insanları yalnızlaştırmaktadır bu nedenle mutluluk ancak sevdiklerimizle, ailemizle birlikte güzel yaşantıların getirdiği mutluluk gerçekçi mutluluk olacaktır. Böylece çocuk mutlu olmayı bir şeyler tüketerek değil doğru ve yararlı işler yapmakla elde edeceğine dair bilinçaltı bir kanaat oluşacaktır.
Öğrenciler için de kariyer planlaması yaparken, onları sadece maddi (para, statü vb.) kariyer planlamaları değil ilgi ve yeteneklerine uygun, yapmaktan mutlu olacağı mesleklere yönlendirmelidir. Ne kadar para kazanırsa kazansın yapmaktan mutlu olmadığı işlerde insanlar mutlu olamamaktadır. İnsanlar keyif aldığı, hoşlarına giden iş ve meslekleri yaptığında hem daha başarılı hem de daha mutlu ve üretken olmaktadır. Eğitim sürecinde; prososyal davranış dediğimiz başkalarının iyilik halini gözetmek, onlara yardım etme, paylaşma, işbirliği yapma, empati kurma ve destekleme gibi olumlu sosyal davranışların yeni nesillere aktarılmasına yönelik eğitim etkinlikleri geliştirilmelidir. Bugün geldiğimiz noktada da bu olumlu sosyal davranışların, bizim kültürümüzde yeterince yer bulmuş olduğunu fark ediyoruz. Gençlerimizi problemli davranışlara iten popüler kültürün bencilliği ön plana çıkarmasına karşılık ihtiyacımız olan çözümleri ve mutluluğu kendi özümüzde bulacağımız gerçeğidir.
Kendi özünü bi görebilseler, bi farkına varabilseler..yaşamları o kadar güzel olabilecek ama…zordur o kendi özünü görmek ve özüne uygun gelişimi yakalamak…çalışmak, okumak(ihtiyacımız ve doğru aydınlanma ile ilgili olanları), sabır, nefsini doyururken aklınla edebinle dengeli olabilmek…..Çünkü BEN ve BENCİL GENleri doyumsuz, gözler hep dışarıda olunca, arkadaşların kendini görmeye vakitleri olmuyor, zaten sistemde kendilerini görmelerini engellemek için çok kurnaz herşeyi yapıyor..