Daha önceki yazımda sizinle arttırılmış gerçeklik örneği olan ‘Quiver 3D’ uygulaması hakkında bilgiler vermiştim. Bu yazımda da yine fen eğitiminde kullanabileceğiniz ‘Element 4D’ uygulaması hakkında bilgilendirme yapacağım.
Yapılan eğitim ne kadar gerçek hayatın benzeri olursa o oranda başarılı oluyor. Neil Johnston’ a göre ‘Endüstriyi eğitimle ilişkilendirmek, öğrenmeyi anlamlı kılmaktadır. Öğrenilen şeyler test kitaplarının çok ötesindedir. Bilgi, geçmişte olduğu gibi bugün de önemli ama bilgilerin güncellenmeye ihtiyacı var. Eğer çocuklar bilgiyi gerçek yaşamla örtüştürebilirse işte o zaman bir fark yaratılır.’
Greg Browm da eğitimdeki geleneksel yaklaşımı her zaman hayal kırıklığı olarak görmüştür. Ona göre müfredat, standartlar ve belli konularla o kadar dolu ki bu şekildeki bir eğitim sisteminin etkili olması oldukça zor. Müfredat yoğunluğunun olduğu bir sistemde ise öğrencilerin ilgisini çekmek ise işin en zor kısmı olsa gerek.
Sınıfa elimdeki küplerle girdiğimde hepsinin dikkatleri üzerimdeydi. Bu dersimizi nasıl işleyeceğimizi gerçekten merak ediyorlardı. Öncelikle element 4D küplerinin üzerinde yazan elementleri incelemelerini istedim ve hangilerini daha önce öğrenip öğrenmediklerini tartışmalarını istedim. Öğrenciler sembollere bakarak öğrendikleri ve öğrenmedikleri elementleri gruplandırdılar. Daha sonrasında öğrenciler bu küplerde bulunan elementleri ‘Element 4D’ uygulamasına okutarak görsellerini, atom numaralarını ve elektron katman dizilimlerini inceleme fırsatı buldular. Bu aşama bittiğinde artık onlarla bir yarışma yapmaya karar verdik ve sınıfı iki gruba ayırdık. Gruplar belirli bir süre zarfında küplerdeki sembolleri yan yana tutarak hangi elementlerin birbiri ile bağ yapabileceğini bulmaya çalıştılar ve en hızlı şekilde en fazla bağı bulan grup birinci oldu. Son aşamada yapılan bağların içerikleri tartışıldı ve iyonik ya da kovalent bağ olarak bir gruplandırma yapıldı. Uygulama sonucunda öğrencilerde hem 7. Sınıfa ait elementlerin sembolleri, elektron katman dizilimleri pekişmiş oldu hem de 8. Sınıfa ait kimyasal bağlar konusu kavranmış oldu.
Ders boyunca öğrencilerin heyecanı görülmeye değerdi. Ancak derse kimyasal bağların ne olduğunu söyleyerek girip iyonik ve kovalent bağlara örnekler vererek konuyu anlatmış olsaydım hepsinin gözündeki parıltı birdenbire sönecekti.
Öğretmeye çalışırken asıl yaşadığımız sorun konuların öğrencilere çok soyut gelmesi ve öğretmeye çalıştığımız konuların onlarla ilişkili olmadığını düşünmeleridir. Eğer derslerde kullandığımız materyaller öğrencileri heyecanlandıracak şekilde kullanılırsa dersler gerçekten ilgi çekici olabiliyor. Öğretmen olarak empati odaklı, hayatın diğer yönlerini göstererek eğitim yapmalıyız.
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte öğrencilerin dikkatini çekmek zorlaşıyor. Eğitime katılımda isteksiz olan öğrencilerin de katılımını sağlamak için öğretim ortamına farklılıklar getirmeliyiz. Heyecan, motivasyon ve rekabet şüphesiz öğrenmeyi ve konuları renkli hale getiriyor. Küçük yaştaki sebze yemeyi sevmeyen çocuklara sebze yedirebilmek için annelerin tatlıların içine sebze karıştırıp onlara yedirdiğine tanık olmuşsunuzdur. Aslında öğretmen olarak bizimde yapmamız gereken olay tamamen bu. Öğrencilere faydalı olacak bilgileri onların seveceği şekilde önlerine sunduğumuzda kalıcı bilgiler oluşturmuş olacağız.