1. Anasayfa
  2. Bilgi Bankası

Okul Öncesi Eğitimde Özel Sektör Öğretmenlerinin Yaşadıkları Zorluklar

Erken çocukluk süreci doğum öncesi dönemden başlayıp yaklaşık 8 yaşa kadar devam eden hayatın en kritik yıllarını kapsayan bir süreçtir. Biz eğitimcilere düşen görev ise çocukların en değerli yıllarını doğru eğitim programlarıyla yapılandırmak ve uygulamaktır. Öncelikle uygulama sağlayan bir okul öncesi öğretmeninin program içeriklerini ve program becerilerini doğru sergileyebilmesi açısından gerek okul yönetiminin gerek ise velilerin yaptırımlarına karşı yaşadıkları zorluklardan ve baskılardan bahsetmek gerekir. Öyle ki bu süreç çoğu zaman okul öncesi öğretmenlerinin yoğun kaygı yaşamalarına ve bu yüzden becerilerini sergilerken kendilerini sınırlamalarına ve hayal dünyalarına ket vurmalarına sebep olmaktadır bu da çocukların eğitimden doğru şekilde yararlanmalarına engel olmaktadır. Bu zorlu durumları maddeler halinde sıralarsak;

  • Öğretmenin, çalışma saatlerinin ve ekonomik şartlarının azami düzeyde karşılanmaması
  • Öğretmenin, okul kurumlarında  personel ihtiyacının giderilmemesinden kaynaklı iş yükü tanımının dışına çıkması ve ağırlaştırılması
  • Okul yönetiminin öğretmenin eğitim birikimini görmezden gelip sektörü ticari bir yapıya dönüştürmesi
  • Okul yönetiminin, öğretmene karşı veli noktasında yalnız ve desteksiz bırakılması
  • Okul öncesi eğitim kurumlarında öğretmenin eğitimciden ziyade yalnızca öz bakım veren kişiler olarak lanse edilmesi
  • Öğretmenlerin, eğitimden çok okul süslemesi, fotoğraf çekimi ,show gösterileri gibi kısaca eğitim ile alakası olmayan işlerde çalışmaya zorlanarak eğitimci kişiliklerinin zarar görmesi vb.
  • Öğretmenlerin kişisel ve özel hayat alanlarının ihlal edilmesi
  • Rehberlik hizmetlerinin yetersiz olması
  • Öğretmenlerin, alanında uzman kişiler tarafından yönetilmemesi
  • Liderlik ortamı yerine rekabet ortamı yaratılması
  • Öğretmenlerin, akademik gelişimlerinin sınırlandırılması ve kurum içi eğitimlere yeterince önem verilmemesi

öğretmen

Örneklerde belirttiğim üzere özel sektörde çalışan okul öncesi öğretmenlerimizin gerekli motivasyon eksikliğinden kaynaklı maalesef sektör değiştirmelerine kadar uzanan, sektörde kalan eğitimcilerin ise mesleki gelişimlerinde gerilediklerini söyleyebiliriz bu nedenle öğretmenlerimizin zorlandıkları durumlardan bahsetmek istedim. Biz eğitimcilerin bu noktada ilk olarak  sistemde olumlu dönüşler alabilmek ve çocuklarımıza özbenlik ,sosyal duygusal, bilişsel anlamda yetkin bireyler olmalarını desteklemek amacıyla öncelikle öğretmenin motivasyonunu sağlamaya yönelik çalışmaların başlatılması gerekmektedir.

”Öğrenme, sadece her zaman bireyin daha çok şeyleri keşfetmesi demek değildir, fakat aynı zamanda bireyin kendi deneyimlerini farklı bir zihinsel yapı ile yorumlamasıdır.”

Öğrenme Öğretme Süreci- Dr. Ahmet SABAN

Yukarıda alıntıladığım bu söze ek olarak öğretmenlerin, sınıf içinde çocukların yorumlama tekniklerini doğrudan etkilediğini ve bu sebeple öğrenme sürecini büyük ölçüde belirlediklerini ifade etmek isterim. Eğer eğitimci gerekli psikoloji ve eğitimsel sürecini başarılı şekilde tamamladıysa sağlıklı bir eğitim öğretim sürecinin devamı için sektörde motivasyonunun sağlanması ve korunması gerekmektedir. Dolayısıyla eksiklikleri giderilen bir öğretmen çocukların ne yapamadıklarından ziyade, onların güçlü ve yaratıcı olduğu alanları gözlemlemek ve daha istekli bir başarı elde etmek için uğraşacaktır. Bu nedenle motivasyonun önemini kavramamız  eksikliğinde ise  karşılaşacağımız durumlardan bahsetmek gerekir.

Bir makine veya araçtan farklı olarak insanların gereksinimleri, beklentileri ve hedefleri vardır bu ilkeler doğrultusunda her insan kişisel ve mesleki anlamda kendisini geliştirmek ve toplumda değer görmek ister fakat bireyler karşılığını alamadığı, değiştiremediği hatta güçsüzleştirildiği ve baskılandığı bu eğitim sisteminde  gerilemeye başlar böylece enerjisini ve akademik bilgi birikimlerini doğru yönetemez. Özbenlik algısı zedelenen bu bireyler ise mutsuz, pasif agresif, üretime karşı isteksiz kişilere dönüşür.

Ülkemizde öğretmenliğin derecelendiği, ayrıştırıldığı ve değer görmediği şu zamanlarda eşit çalışma hakları doğrultusunda bireysel olarak mücadele etmenin çok zor olduğunu söylemek gerekir fakat burada en üst makamlar gereğini yapmıyor ve öğretmen sendikaları bile yetersiz kalıyorsa en büyük sorumluluk özel okul yönetimlerine düşmektedir çünkü küçük sonuçlar büyük etkilere yol açarak  yaygınlaşmasına sebep olmaktadır böylelikle adaletin hüküm sürdüğü özel okullarda nepotizm’in de önüne geçilmiş olur böylelikle her öğretmen kendi alanında mobbing’e maruz kalmadan sağlıklı bir eğitim öğretim süreci yaşarlar.

Son olarak belirtmek gerekirse, her öğretmenin kendine özgü ve doğal bir öğretme stili vardır. Çoğu zaman da bu mesleği tercih eden öğretmenlerimiz çocukluğunda muhakkak iyi veya kötü öğretmen deneyimlerine maruz kalan kişilerden oluşur ve bu düşüncelerinin altında genellemeden söylemek gerekirse bir toplumu kurtarma isteği yatar. Diyebiliriz ki her öğretmen bir çocuğa ayna olur ve onun fiziksel, bilişsel, sosyal-duygusal gelişiminde etkin rol oynar. Bu sebeple bir öğretmenin yetiştirdiği çocuklara bakmak için o öğretmenin meslekte ne kadar yetkin ve doygun hissettiğine bakılmalıdır. Unutulmamalıdır ki mutlu öğretmen mutlu çocuklar yetiştirir mutlu çocuklar ise toplumun temelini oluşturur.

 

Facebook Yorumları

İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.