1. Anasayfa
  2. Bilgi Bankası

Suça Sürüklenen Çocuklar

Bu yazı, suça sürüklenen çocukların psikolojik, biyolojik, çevresel nedenlerini ele alarak özellikle MAOA gibi genetik faktörlerin suç davranışları üzerindeki rolünü açıklamaktadır.

Suça Sürüklenen Çocuklar
0

“Bir çocuğun küçüklüğünde aldığı ilk intibalar, bütün ömrünce devam eder.”

Etienne GILSON

“Bir çocuğun ruhunu yaralarsanız, o yaralar bazen bir ömür değil, toplumun tamamını kanatır.”

Prof. Dr. Kemal SAYAR

“Davranışa değil, çocuğun yaşadığı acıya odaklanmalıyız. Suça sürüklenen çocuklar çoğu zaman yalnızca yardım çığlığı atar.”

Dr. Gabor Maté

Çocukluk, gelişimin en kırılgan ama en şekillendirici dönemidir. Yetişkinlikte nasıl bir insan olduğumuz, çocukluğumuza dayanmaktadır. Bu kritik dönemde ihmal edilen ihtiyaçlar, çocuğu topluma kazandırmak yerine ondan uzaklaştırabilir. Suça sürüklenen çocuklar yalnızca bireysel değil, aynı zamanda sistematik bir ihmali de temsil eder. Bu yazıda, bir çocuğu suça sürükleyen dinamikleri istatistiksel veriler de dahil olmak üzere ele alacağım.

Türkiye’de 2023 yılı verilerine göre 537.583 çocuk güvenlik birimlerine teslim edildi. Bunların 178.834’ü “suça sürüklenen çocuk” olarak kayıt altına alındı. Yani her üç çocuktan biri bir suçla ilişkilendirildi.

Suça karışan çocukların çoğu aslında derin bir travma taşımaktadır. Travmaya maruz kalmış bir çocuk, dünyaya ya kurban ya da saldırgan olarak yaklaşmayı öğrenebilir. Psikolojik araştırmalar; bu çocuklarda sıkça travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), kaygı bozuklukları, duygusal donukluk ve bağlanma sorunları görüldüğünü ortaya koymaktadır.

Peki, bu çocuklara bunları yaptıran neydi?

Çocuklar ihmal edildiklerinde, şiddete maruz kaldıklarında veya suça karışmış bireylerle çevrelendiklerinde risk grubuna girer ve ihmal edilen çocuk yavaş yavaş kaybedilmeye başlar. Nedenlerine baktığımızda şu şekilde sıralayabiliriz:

• Aile içi şiddet (fiziksel ve duygusal istismar)

• Yoksulluk

• Akran zorbalığı

• Eğitim hayatından koparılma

• Suçla iç içe geçmiş sosyal çevre

• Medya, sosyal medya, kontrolsüz internet kullanımı

Genetik mi, çevre mi? “Suç geni” var mıdır?

Bilim insanlarının ve eğitimcilerin suç konusunu ele aldıklarında tartıştıkları ilk meselelerden biri, suçun genetik mi yoksa çevresel mi olduğudur. Bazı bilimsel araştırmalar, özellikle MAOA (monoamin oksidaz A) geninin dürtü kontrolü, sosyal davranışları düzenleme ve saldırganlık eğilimleriyle ilişkili olduğunu göstermektedir.

MAOA geni tek başına bir kişiyi suça yönlendirmez; ancak genetik yatkınlık, çevresel faktörlerle (çocukluk istismarı, ihmal, travma gibi) birleştiğinde risk artmaktadır.

En çok bilinen varyantlardan MAOA-L’de bu genin ürettiği enzim daha az salgılanır; bu da dopamin ve serotonin gibi maddelerin beyinde daha uzun süre kalmasına yol açar. Bazı araştırmalar, çocuklukta istismara uğrayan bireylerde MAOA-L taşıyıcısı olmanın, yetişkinlikte antisosyal davranışlara, şiddet eğilimine ve dürtüselliğe sebep olabileceğini göstermiştir.

Bir çocuğun suça sürüklenmesi sadece onun hatası değildir; toplumsal, çevresel ve hatta biyolojik pek çok etkenin birleşiminden oluşan karmaşık bir süreçtir. MAOA gibi genetik faktörler bu karmaşık yapının bir parçası olabilir, ancak asıl belirleyici olan çocuğun yaşadığı çevre ve aldığı desteklerdir.

Bir Çağrı : Şiddetin doğuracağı bireyler için lütfen çocuklarınızı dövmeyin.

Bir çocuğun aklı ve ruhu, yaşadıklarını sünger gibi emer. Onlarda bıraktığımız her olumsuz iz, benliklerinde derin yaralar açar. Sevgi yerine ceza gören çocuklar, çoğu zaman sevgiyi tanıyamaz hale gelir. Bu durum, alma-verme dengesini bozarak yetişkinlik dönemlerinde de sağlıksız ilişkiler kurmalarına zemin hazırlar.

Şiddet olgusunu ele aldığımızda, çoğunlukla ilk olarak mağdur tarafı ararız. Ancak asıl bakmamız gereken yer, şiddeti başlatan kişilerdir. Bu bireyler, öfkelerini önce kendilerine yöneltirler. Etraflarına zarar vermeden önce, uzun yıllar benlikleriyle mücadele ederler ardından topluma yayılırlar.

Bazı bireylerde ise kişi öfkesinin yönünü yalnızca kendisine çevirir çocukluğunda yaşadığı yoğun kaygı ve değersizlik hissinin tek nedeninin kendisi olduğuna inanır. Bu da çoğu zaman madde kullanımı, yeme bozuklukları, psikolojik ve fizyolojik hastalıklar  vb. gibi ciddi sorunlara yol açar.

Çocuklarda Stres

Peki, en önemli değerlerimiz olan çocuklar için çözüm önerileri nelerdir? Onlara karşı nasıl koruyucu yaklaşımlarda bulunabiliriz?

Öncelikle, ihmal ve istismara uğrayan çocuğu erken evrede fark etmek, olumlu anlamda yol almamızı kolaylaştıracaktır. Bunun yanında:

• Aile destek sistemleri

• Eğitime erişim

• Rehabilitasyon odaklı adalet yaklaşımı

• Genetik danışmanlık ve psikoeğitim

• Sosyal medya ve internet güvenliği önlemleri

• Sivil Toplum ve Toplumsal Farkındalık yaratmak

Okulun Koruyucu Rolü

Okullar sadece akademik bilgi değil; aynı zamanda güvenli bir ortam ve sosyal destek de sunar. Rehberlik servisleri, öğretmenler ve okul yönetimi, risk altındaki çocukları erken evrede fark ederek gerekli yönlendirmeleri yapabilir. Ancak bu işlevin sağlıklı yürüyebilmesi için öğretmenlerin de travma farkındalığına sahip olması, ailelerle iş birliği içinde çalışması gerekmektedir.

Medya ve Şiddet: Gizli Tehlike

Günümüzde çocuklar yalnızca çevrelerinden değil, medyadan da yoğun biçimde etkilenmektedir. Şiddeti özendiren dijital oyunlar, suçlu figürleri yücelten diziler ve sosyal medyada normalleştirilen agresif davranış biçimleri, çocukların gerçeklik algısını olumsuz etkileyebilmektedir. Medya okuryazarlığı eğitimi, bu noktada çocukları bilinçlendirmek adına hayati bir rol üstlenir.

Çocukların suça sürüklenmesini engellemek yalnızca devletin değil, toplumun her kesiminin sorumluluğundadır. Sivil toplum kuruluşları, belediyeler, üniversiteler ve yerel inisiyatifler, çocuklara yönelik koruyucu ve geliştirici projelerde birlikte çalışmalıdır. Mahalle destek birimleri, çocuk hakları merkezleri, ücretsiz psikolojik danışmanlık gibi hizmetler yaygınlaştırılmalıdır.

Umut Veren Örnekler

Devlet koruması altında büyüyen ve geçmişte suça karışan birçok çocuk, doğru yönlendirme sayesinde hayatını değiştirebilmiştir. Örneğin, İstanbul’da bir rehabilitasyon merkezinde eğitim alarak spora yönlendirilen 16 yaşındaki bir çocuk, bugün milli takıma çağrılan bir boksördür. Bu gibi başarı hikâyeleri, çocuklara ikinci şanslar verilmesi hâlinde nelerin mümkün olduğunu göstermektedir.

Unutulmamalıdır ki her çocuk doğuştan masumdur; onların suça değil, yapılandırılmış adalet kavramına, sevgi dolu, anlaşıldıkları ve görüldükleri bir yuvaya ve onları koşulsuz kabul eden yetişkinlere ihtiyaçları vardır.

Facebook Yorumları

Yazı Kaynakları
Caspi et al. (2002) Role of genotype in the cycle of violence in maltreated children. Science
Raine A. (2013). The Anatomy of Violence.

Çocuk gelişimi uzmanıyım ve uzun yıllardır okul öncesi dönemde çocukların gelişimsel ihtiyaçlarını yakından takip ederek ailelerle ve eğitimcilerle birlikte çalışıyorum. Bu alandaki yolculuğum hem mesleki bir tutkuya hem de kalpten gelen bir ilgiye dayanıyor. ⠀ Okul öncesi dönemin bir çocuğun tüm hayatını etkileyen çok özel ve hassas bir süreç olduğuna inanıyor, bu süreci daha bilinçli ve sevgi dolu hale getirmek için içerikler üretiyorum. Burada paylaştığım her yazı, hem bilimsel temellere hem de sahadaki gerçek deneyimlere dayanıyor. ⠀ Amacım; çocukların gelişimini desteklerken ailelere yol arkadaşlığı etmek, onları güçlendirmek ve okul öncesi eğitimin değerini hep birlikte daha görünür kılmak.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.