Cümle, bir düşüncenin, bir hissin veya bir davetin sözcüklere dönüşmüş hâlidir. Bir ifade, soru, ünlem veya emiri dile getiren; kendi başına anlamlı sözcükler dizisine cümle veya tümce diyoruz. Cümleleri çeşit ve özelliklerine bakarak kurallı, devrik, eksiltili (yüklemi olmayan), olumlu, olumsuz, soru, emir, ünlem, şart, istek, basit, birleşik, sıralı ve bağlı cümleler olarak onüç farklı şekilde nitelendiriyoruz. Günlük hayatta hiçbirimiz konuşurken ve yazarken nasıl cümle kurduğumuzu düşünmeyiz. Fakat bir yazıyı dil ve edebiyat yönüyle ele alırsak ilk baktığımız şey cümle yapısı olacaktır. Cümle, kurallı ya da devrik, olumlu ya da olumsuz olabilir. Fakat asıl mesele, bir cümleyle ne söylediğinizdir. Cümle, mektebin neredeyse ilk dersidir, onunla hareket başlar ve ahlak gibi kavramları da cümlelerle açıklarız.
Derginin ismi olan CÜMLE, bu yönüyle yalnızca bir sözcük değil; anlamı, sesi ve mesajıyla okuyucuda iz bırakma gayesi taşır. Yazarlar yazdıklarını bir gazete, dergi, kitap veya dijital mecralarda yayınlayarak toplumla paylaşabilirler. Hangi ortam olursa olsun yayınlamak için zaman, imkân, altyapı ve zahmetli bir emek gerekmektedir. İnternetin web sitelerinin ve sosyal medya ortamlarının yaygınlaşmasına kadar dergi yayıncılığı oldukça yaygındı. Ticari olarak bir getirisi olmasa da masraflarını çıkartmasına bile razı olan dergi yayıncıları, onlarca yazarın bir konu ve tema etrafında yazdıklarını paylaşma fırsatı sağlamaktadır.
Küçükçekmece İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından her yıl farklı bir tema etrafında hazırlanan “CÜMLE: Dönemlik Edebiyat, Kültür ve Sanat Dergisi” edebiyatla eğitimi buluşturan nitelikli bir yayın geleneği oluşturmayı amaçlamaktadır. Dergi, dördüncü sayısıyla bu yıl çok anlamlı ve derinlikli bir isme, Nurettin Topçu’ya adanarak okurlarıyla buluştu.
Felsefe öğretmeni olarak İzmir’e tayin edilen Topçu, 1939 yılında “Hareket Dergisi” çıkarmaya başlar. 1975 yılında ölümünden sonra bile aralıklı 1982 yılına kadar 7 dönemde 186 sayıyla yayın hayatına devam etmiştir. İlk sayıları çıktığında, ılımlı seviyede de olsa yönetime muhalefet gösteren tek dergisi olma özelliği dikkati çeker.
CÜMLE dergisi bu anlam yolculuğuna ilk olarak 2022 yılında başladı. Mayıs 2022 tarihli ilk sayısında Sezai KARAKOÇ, ikinci sayıda Rasim ÖZDENÖREN, üçüncü sayıda ise Mehmet Akif ERSOY özel sayı olarak yayınlanmıştı. Sayıların her birinde altmışa yakın yazar tema konusu fikir düşünce insanını farklı yönleriyle ele almıştır. Hacim ve sayfa itibariyle artık dergiden öte kişiye özel temalı bir ansiklopedi boyutlarına ulaşmıştır. Bir düşünce insanını, farklı bakış açılarına sahip yaklaşık altmış yazarın ele alması, dergiye bir derinlik kazandırıyor.
Bir konuyu veya önemli bir insanı altmış insanın farklı yönleriyle incelemesi önemli bir çalışmanın ortaya çıkarılması demektir. Derginin başlangıcında bir sayfalık sunuşa ilk cümle, yazar isimleriyle alfabetik sıralanmış makaleler sonunda ise bir sayfalık genel bir değerlendirme son cümlesiyle bitmektedir.
Bu özel sayı, 232 sayfadan oluşmaktadır. Düşünce, kültür, sanat, felsefe ve eğitim alanında çığır açıcı bir etkisi olan Topçu’nun fikir dünyası, bu sayıda çok yönlü biçimde ele alınmıştır. Topçu’nun düşünsel mirasını farklı açılardan irdeleyen bu yazılarla çalışma daha da zenginleşiyor. Toplam 59 farklı bölüm ve yazarın katkısıyla hazırlanan bu sayı, yalnızca bir dergi değil; aynı zamanda bir vazife bilinciyle oluşturulmuş kültürel bir anma dosyası niteliği taşımaktadır.
Derginin kapağında yer alan Nurettin Topçu’nun vesikalık tarzda yapılmış yağlı boya portresi, hem estetik hem de simgesel olarak bu özel sayının ruhunu yansıtır niteliktedir. Portredeki derin bakış, okuru daha ilk anda hakikat, ahlak, aksiyon, millet ve insanlık üzerine yeniden düşünmeye davet etmektedir.
CÜMLE’nin bu özel sayısı, yalnızca edebiyat meraklılarına değil; öğrencilerden öğretmenlere, kültür insanlarından eğitim yöneticilerine kadar geniş bir kitleye hitap etmektedir. Dergide yer alan metinlerde Nurettin Topçu’nun isyan ahlâkı, hareket felsefesi, millî irfan ve maarif ideali, kapitalizm, ahlak, ideal insan ve öğretmen, aksiyon, hakikat, felsefe, imam hatip ve İslam enstitüleri, üniversiteler, aile ve toplum, tasavvuf ve Mevlana, Mehmet Akif gibi temel kişi, konu ve kavramlarına dair hem akademik hem de deneme türünde yazılara yer verilmiştir.
Topçu, yaşadığı coğrafyaya kalbi ünsiyet ve bağlılık duyarak memleketin inşa ve ihyası, eğitim faaliyetlerin milli ve manevi değerlerle bezemekten geçer. Onun nazarında Anadolu insanı daha önce bağrından çıkardığı Mevlana, Yunus ve Akiflerin hürmetine dünyaya tekrar ilahi nizamı, adaleti getirecek yeteneğe sahiptir. Anadolu coğrafyası ilim, irfan sahibi, ahlak timsali, yüce gönüllü insanların yurdudur.
Hayatı boyunca içinde yaşadığı toplumun değer ve moral yargılarını hayranlıkla izleyen Topçu’nun; devrin ekonomik, politik, sosyal-kültürel kıtlığı karşısında direnen ve onca karamsar tabloya karşı hayret edilesi derecede ümit besleyen toplumsal dayanışmasıyla geniş aile kültürü takdire şayandır.
Hayrullah TÜRKER dergideki bölümünde; Topçu’nun; “maarifi planlayanların sadece teknik eğitimle ilgilendiğini, ahlak, ruh, milli şuur-tarihle ilgilenmediklerini belirterek ilim, bizim hayati menfaatlerimiz için vasıta olarak, şekil halinde istismar edilmek istendi ve teknik putlaştırıldı.” Diyerek gün geçtikçe daha materyalist ve seküler bir anlayışın eğitime şekil verdiğinden yakınmaktadır. Bugün toplum gerçekten de öğrencilerin sınav, karne, diploma ve sıralamasını sonrasında ise beyaz yakalı unvanı ve geliri iyi bir mesleği başarı kriteri saymaktadır. Ülkeleri bile az, gelişmiş ve çok gelişmiş olarak teknolojik ve ekonomik gücüyle değerlendirmekteyiz. Çok gelişmiş olan çok güçlü ancak adil, barışçıl değil ve paylaşmasını bilmiyor. Menfaatleri için ya kendisi onbinlerce insanı katlediyor ya da seyirci kalıyor. Bu sebeple maarif, ruhsuz, imansız, şuursuz, adaletsiz, Allahsız ve ahiretsiz olduğunda toplumu felaketlere sürükleyebilmektedir.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modelini Nurettin Topçu fikirleriyle birlikte düşündüğümüzde; modelde yer alan kendi kimliğimizi koruyan, değerlerimizi benimsemiş aklıselim-kalbiselim-zevkiselim nesiller yetiştirmek hedefiyle örtüşmektedir.
Osman Çakmak (Prof. Dr.) bölümünde; Topçu eğitim yerine maarif ve öğretmen yerine muallim kelimesini tercih etmektedir. Millet ruhunu yapan maariftir. Maarifin düşmesi millet ruhunu yerlere serer. Maarife değer vermeyiş, millet ruhunun yıkılışını hazırlar. Maarif hangi yöne yürürse millet ruhu da onun arkasından gider. Millet, maarif demektir. Şüphesiz, ruhumuzun bütün bölümlerini işleyip değerlendirecek olan büyük bir maariftir. Maarif yalnız mekteplerde okutmak ve okuyanlara bir takım bilgiler vermek değildir. O, bir milletin bütün halinde düşünme ve yaratıcılık sahasında seferber edilmesidir…
Bir memlekette ticaret ve alışveriş tarzı bozuksa bundan muallim mesuldür. Siyaset milli tarihin çizdiği yoldan ayrılmış, milletinin tarihi karakterini kaybetmişse, gençlik avare ve davasız, aileler otoritersizse, memurlar rüşvetçi, mesul makamlar iltimasçı iseler, din hayatı bir riya veya taklit merasimi haline gelerek vicdanlar sahipsiz ve sultansız kalmışsa bunun da mesulü muallimlerdir.
Öğretmenler, Anadolu’nun evlatlarına kim olduklarını ve dünyadaki yerini tanıtmalı, çocukları kendi hayat kurallarını oluşturabilen bir bütün insan olarak yetiştirmeli; mutlulukla fazileti, ilimle siyaseti, gerçekle ideali ayırmasını öğretmeli; gençlere fikir ve fazilet aşkını aşılamalı; sorumluluk, fedakarlık, merhamet öğretmeli, başarısızlığın nedenlerin araştırarak kendini düzeltmeye çalışmanın önemini vurgulamalı, öğrencilere merhametli olmalı, değerlerimizi öğrenciler kazandırmalı; öğrencilerimizin iyi ve ahlaklı olmaları için çaba göstermelidir.
Rafet Fener dergideki yazısında; Topçu’nun fikirlerinden “ …yabancı dille eğitim yapmayı millet ruhunu öldüren olay olarak değerlendirmiştir. Galatasaray Lisesinin açılışını batı irfanına açılmış pencere olarak görmüş. Yabancı okulları, Türk gençlerinin Alman ve Amerikan piyasalarında yüksek maaş kollayan kurnazlara diploma dağıtacak yerler olarak görmüştür.”… Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile N. Topçu’nun ideali ete kemiğe büründürülmeye çalışılmıştır… Okulların millete insan yetiştirme yeri olması gerekirken, fabrikaya usta yetiştirmekten ibaret kaldığına işaret ederek ruhsuz, idealsiz, inançsız bir öğretim gençliğe karakter yerine hüner verecek ve insanı elbette aşağı canlıların hizasına indirecektir.
Bugün mektep buhranı yaşadığımızı söyleyen Topçu Hoca, bugünkü mektebin insanın ruhunu yüceltmek için değil, makineye esir olarak midesinin saltanatın yaşatmak için çalıştığını, gençlerin bina, fabrika ve teknik hizmetlerde alacakları paranın hesabını yaparak mektep tercihinde bulunduklarının söylüyor. İlkokuldan itibaren çocuğa her şeyin öğretilmeye çalışılmasına karşı çıkar. Öğrenilecek bilgide seçici olmalıyız, her şeyi bilen hafızı hamalları değil. Muallim ruh sanatkârıdır. Devletleri ve medeniyetleri yapan da yıkan da muallimdir… İlköğretimin gayesi kalbin terbiyesi, orta öğretimin gayesi aklın terbiyesi, yükseköğretim ise ihtisaslardır.
Topçu’nun hem düşünür hem eğitimci kimliğine yapılan bu derinlikli yolculukta, akademisyen ve yazarların kaleminden çıkan yazılar ve öğretmenlerin duygu yüklü anlatımları dergiye ayrı bir zenginlik katmaktadır. Bu sayede CÜMLE, tek yönlü bir anlatım değil; çok sesli bir anlam haritası sunmaktadır. CÜMLE dergisi de her sayısıyla, düşüncenin etkili bir ifade biçimini arıyor.
Küçükçekmece İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü’nün bu vizyoner yayını, bir dergi olmanın çok ötesinde, bir vefa hareketi, bir kültür taşıyıcısı, bir eğitim iradesi olarak değerlendirilmelidir. CÜMLE, bu sayısıyla hem Nurettin Topçu’yu anmakta hem de onun ideallerini genç nesillere aktarmaya dönük bir bilinç inşa etmektedir.
Bu bağlamda, başta derginin editör kurulu ve emek veren öğretmenlerimiz olmak üzere, bu kültürel mirasa katkı sunan tüm yazarlara gönülden teşekkür eder; Nurettin Topçu’nun fikirlerinden ilham alan bu kıymetli sayının geniş kitlelere ulaşmasını, gelecek nesillerin zihninde ve kalbinde kök salmasını diliyorum. Bundan önce yayınlanmış üç sayı gibi bu kıymetli sayının da, yalnızca bugünün değil, yarının da fikir ve irfan ikliminde yankı bulmasını temenni ediyorum.
Yazımızı Nurettin Topçu’nun “ bize bir insan mektebi lazım. Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlaki değeri olduğunu tanıtsın; hayaya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah’ın huzurunda yaşamayı öğretsin.!” Paragrafıyla bitirelim. Allah rahmet eylesin.
(*) “Yapay zekâ destekli metin düzenlemesi ve önerileri için ChatGPT yapay zekâsından faydalanılmıştır”