1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

Değerler mi, Diğerler mi?

Değerler mi, Diğerler mi?
0

Değerler toplumun aynasıdır. Yaşam biçimimiz, dünya görüşümüz, hayata bakışımız değerlerde gizlidir. Birine karşı duyduğumuz sevgi de, nefret de değerlerin kalbinden geçiyor.

İnsanlar ne der? Diye kahrolası bir put vardır! Eğer o putu yıkarsak her şey olur!” diyor şair İsmet Özel.

Yaşamda bize biçilen rolleri oynarken hep bir başkasını oynarız kendi sahnemizde. Hep bir başkasının yüzüdür, yüzümüzde asılı olan. Özümüzün, benliğimizin, varlığımızın dışında bir kişiliktir yaşam sahnesinde sergilediğimiz. Biz hiçbir zaman asıl bir öğenin gerçekliğini aksettiremiyoruz dışımıza. Ya başkasına göre bir yüz ya kendimize göre bir maske takarız.

O yüzden hep törpüleniriz, hep inciriz, hep üzülürüz. Hep yıpranırız yaşamın kahredici serüveninde. Bir dağ ağırlığı yükü çökmüş gibi omuzlarımıza yorgun ve bitkin hissederiz kendimizi. Hayatımız, kendimiz olmanın ve başkasına benzemenin çatışması arasında yaralana yaralana düşer bu düşler tiyatrosundan.

Kendi iç barışımızı sağlamak, öz şefkatle mümkündür. Kırılganlıklarımızı toplamak, parçalanmış ruhumuzu iyileştirmek için evvela kendimiz olmak zorundayız. Mevlana’nın ‘ Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol’ dediği yerdir bizim gizli hazinemiz. Olduğumuz ile göründüğümüz arasındaki fark açıldıkça yaralarımız derinleşiyor. Olduğumuz, göründüğümüze ne kadar yakınlaşırsa, göründüğümüz, olduğumuza ne kadar benzerse o kadar iyileşir. Aslında tüm şifa kendimiziz. Ne kadar kendimiz olmayı başarırsak o kadar mutlu ve huzurlu oluruz. Tüm mesele bu.

Bizi yaşama bağlayan, toplumla uyum içinde yaşamamızı sağlayan, bize huzur ve esenlik veren, iki dünya bahtiyarlığımız olan değerlerimizden uzaklaştıkça, mutsuzluğumuz ve huzursuzluğumuz artmaktadır. Birlikteliğimizin temeli, bir arada yaşamamızın kaynağı olan öz değerlerimizi yitirdikçe yalnızlaşıyoruz. Yalnızlaştıkça mutsuzlaşıyoruz.

Değerler toplumun aynasıdır. Yaşam biçimimiz, dünya görüşümüz, hayata bakışımız değerlerde gizlidir. Birine karşı duyduğumuz sevgi de, nefret de değerlerin kalbinden geçiyor. Duygularımızı belirleyen, tepkimizin şiddetini ayarlayan, davranış ve tutumlarımızı şekillendiren değerlerdir. Birine karşı duyduğumuz aşırı öfke ve kızgınlık, en öncelikli değerimize karşı göstermiş olduğu davranışlardan kaynaklanıyor. Birisine duyduğumuzu muhabbeti sağlayan davranışlarına yüklediğimiz anlamın değerlerimize yakın olmasındandır.

Değerler eğitim yoluyla nesilden nesile aktarılır. Bu sebeple eğitimin bir görevi de toplumun ana çekirdek değerlerini davranış yoluyla sonraki nesillere aktarmaktır. Ailenin, okulun ve toplumun birinci öncelliği çağlardan beri berrak sular gibi tarihin nehirlerinden akan, dedelerimizden, babalarımızdan bize yadigâr kalan ve hayatımızı güzelleştiren, anlamlaştıran bu güzide mirası kendi evlatlarına aktarmaktır.

En büyük başarı matematikten on soru fazla yapan öğrenci yetiştirmek değil, topluma değer katan bireyler yetiştirmektir. Sorumluluklarını yerine getiren, doğruluk ve dürüstlükten şaşmayan. İyilik yapan, yalan söylemeyen, güvenilen, alçakgönüllü olan, sevgi, saygı ve empati kurabilen, anne babasının değerini bilen, onlara sahip çıkan, büyüklerine karşı saygılı, küçüklerine karşı merhametli olan, hayvanlara şefkat besleyen, sabırlı ve kanaatkar olan, daima adil davranan, yardımsever, hoşgörülü olan, hak yemeyen, öz güveni ve cesareti olan bireyler yetiştirmek önceliğimiz olmalı.

Tüm bu değerleri evlatlarımıza aktarmanın yolu kendi öz bilincimizin farkında olarak gerçekliğimiz ve kendimizle barışık olmaktan geçer. Başkası ne der? Kahrolası bu putu inancımızın balyozuyla kırıp öz şefkatle içimize dönüp kendi gerçekliğimizi yaşam sahnesinde sergilemek zorundayız ki; ‘yüz’ diye topluma gösterdiğimiz fotoğrafta gerçek benliğimiz görünsün.

Facebook Yorumları

Yorumunuz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.