Teknolojinin hayatın herhangi bir alanında yakalanması gerektiğinin farkındalığı artmaktadır fakat teknolojik kaynakların eğitim sistemlerine entegre edilmesi ciddi ehemmiyet arz eden bir noktaya ulaştı. Yaş grubu fark etmeksizin sosyal medya platformlarında çocukların ve gençlerin maruz kaldıkları süresi 10 saniye ila 1 dakika arasında değişen içerik bakımından herhangi bir fayda sağlamayan videolar günümüz literatürüne “brain rot” kavramını kazandırdı. Bu kavramın Türkçe karşılığı beyin çürümesi olarak verilmektedir. Bu durum öğrenme çağındaki bireylerin dikkat üzerinde iyileştirilmesi güç etkiler yaratmaktadır. Teknoloji çağı çocukları dijital bağımlılıktan ne yazık ki kaçamıyor.
Süregelen içeriklerde ardı ardına maruz kalınan kısa süreli videolar genç yaştaki bireylerin üretme yetisini köreltiyor. Dalgınlık arttığı için de kısa süreli olmalarına rağmen birçok video izlenmesi zihni olabildiğince yoruyor ve bireylerin okulda alacakları bilgi için hazır bulunma seviyesini doğru orantıda düşürmektedir. Yorgun bir zihin öğrenilen bilgilerin uzun süreli belleğe kodlanmasını da zorlaştırır. Bu durum, hem akademik hem de mesleki öğrenme süreçlerinde verimliliği düşürürken öğrenmeye karşı isteksizlik gelişimine de zemin hazırlar. Zihinsel yorgunluk aynı zamanda kişilerde motivasyon kaybına ve dolaylı olarak da depresif ruh haline neden olmaktadır. Bu nedenle, etkili öğrenme için düzenli zihinsel dinlenme ve dikkatli bilişsel yük yönetimi büyük önem taşır. İçerik üreticilerinin çoğu bu noktada düşünüp öğrenen bir kitleden ziyade etkileşimin ön plana çıktığı işler yapmaktadır.
Önceliğin etkileşim olduğu bir düzende sürecin en zor kısmının yükü öğretmene kalmaktadır. Dijital çağda doğan ve büyüyen yeni nesil öğrenci profili geleneksel eğitim-öğretim süreçlerinden çok farklı ihtiyaçlar barındırır. Bu öğrenciler, “dijital yerliler” (digital natives) olarak tanımlanmakta ve teknoloji ile hız dünyasıyla iç içe büyümektedir. Güncel araştırmalar, bu grubun bilgiye hızlı erişim sağlama, çoklu görev (multitasking) yapma ve görsel-işitsel materyallere daha fazla ilgi gösterme eğiliminde olduğunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte dikkat süresindeki kısalma ve derin düşünme yetilerinde ve yüz yüze sosyal etkileşimlerde azalma gibi bilişsel ve duygusal zorluklar da gün yüzüne çıkmaktadır.
Yeni nesil öğrenciler daha çok etkileşim sağlayabildikleri ve oyun temelli öğretilerden fayda sağlayabilmektedir. Bu nedenle, günümüz eğitim sisteminin; esnetilebilir, teknoloji destekli ve öğrencinin aktif katılımını önceliğine alan modellemelerle yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Sınıf ortamında zihinsel olarak yorgun fakat teknoloji bağımlılığı nedeniyle bedensel enerjisini atamayan öğrenci grubunu yönetmeye çalışmak, hızın hüküm sürdüğü bir dünyada yaklaşık 40 dakikalık ders süresinde hareketsiz kalıp odaklanmalarını sağlamak oldukça gayret gerektiren bir iştir. Yeni nesil öğrenci tipinin odak süresinin azalması fakat ders süresinde bir değişime gidilmemesi bu durumu bir çıkmaza dönüştürmektedir. Pomodoro tekniğinin zaman süresi bu hususta göz önünde bulundurulabilir.
Uzun süreli kaliteli düşünsel uğraşlardan uzak kalmak, üretme ve proje çalışmalarına odaklanamamak gibi hususlar da “brain rot”un kişiler üzerinde yarattığı etkilerdendir. Bu nedenle öğrenci görev tanımları hususunda günümüz dünyasında sorun yaşanmaktadır. Bu bağımlılık nedeniyle ortaya çıkan dikkat problemleri ise öğrenme sürecindeki bireyler ve aileleri ilaç kullanımına itiyor ve sonuçta başka bir bağımlılık ortaya çıkıyor. Günümüz dünyasında dikkat süresiyle ilgili problem yaşayan çocukların %70’inden fazlasına aynı tanı konulmakta. Bu tanının beraberinde getirdiği ilaç ise yaratıcılığı yüksek bir beyni maalesef ki köreltmekte. Buna istinaden algı süresi uzamakta ve ortaya konulan görev/ödev çalışmaları anlaşılamamaktadır.
Çocukların çok aşina olduğu ve onları hıza alıştıran bu sistemler eğitim araçları olarak kullanılabilirse belli bir yol kat edilebilecektir. Howard Gardner’a ait “Çoklu Zeka Kuramı” bu hususta eğitim sistemine büyük olanaklar sağlamaktadır. Görsel-uzamsal zeka, sosyal zeka, sözel zeka, mantıksal-matematiksel zeka, bedensel-kinestetik zeka, müziksel-ritmik zeka, doğasal zeka ve içsel zeka gibi farklılıklar varken mevcut sistemler her tip zeka için aynı eğitim-öğretim sürecini uygulamaktadır. Bireysel öğrenme farklılıkları bu hususta küçük yaşlardan itibaren dikkate alınmalı ve sınıf ortamına entegre edilebilir sistemler geliştirilmelidir. Bireysel öğrenme süreçlerinin farkındalığı da küçük yaş gruplarından itibaren öğretmenin farkındalığı ve yönlendirmesiyle işlemelidir. Tabii öğretmene bu farkındalığı kazanmak konusunda olanak sağlanmalıdır.
Yapay zekanın ileri teknolojisi bireylere eğitim-öğretim süreçlerinin her safhasında olanaklar sağlamaktadır. Yalnızca, eğitim alanında çalışan bireylerin teknolojik süreçler konusunda edinim kazanması önemli bir husustur. Afaki ve uzak bir ihtimal gibi geliyor olabilir ancak üzerine düşünüldüğünde çözüm üretmek ulaşılması imkansız bir husus değildir. Tüm dünyanın hem hız hem teknoloji açısından ilerlediği bir çağda eğitim gibi bir olguda değişime gidilmeden devam edilmesi o sistemi çağının çok gerisinde bırakacaktır. Sonuç olarak şunu anlamak önemlidir; öğrenme süreçleri bireyselliğin ön planda olduğu bir dinamiktir. Bu nedenle öğrenme süreçlerine entegre edilmesi gereken farklı zeka türlerine uygun ders planları ya da bireysel öğrenme çalışmalarının yoğunlaştırılması dijital çağın olumsuz etkilerinden dikkat dağınıklığını kademeli olarak azaltacaktır.
Melisa Ayyılmaz
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Editör
Kaynakça
Anderson, C. A., & Dill, K. E. (2000). Video games and aggressive thoughts, feelings, and behavior in the laboratory and in life. Journal of Personality and Social Psychology, 78(4), 772–790.
Gardner, H. (2011). Frames of mind: The theory of multiple intelligences (3rd ed.). Basic Books.
Kirschner, P. A., & De Bruyckere, P. (2017). The myths of the digital native and the multitasker. Teaching and Teacher Education, 67, 135–142.
Mark, G., Gudith, D., & Klocke, U. (2008). The cost of interrupted work: More speed and stress. Proceedings of the SIGCHI Conference on Human Factors in Computing Systems, 107–110.
Radesky, J. S., Schumacher, J., & Zuckerman, B. (2015). Mobile and interactive media use by young children: The good, the bad, and the unknown. Pediatrics, 135(1), 1–3.
Rosen, L. D., Lim, A. F., Carrier, L. M., & Cheever, N. A. (2011). An empirical examination of the educational impact of text message-induced task switching in the classroom: Educational implications and strategies to enhance learning. Educational Psychology, 31(1), 93–101.
Small, G., & Vorgan, G. (2008). iBrain: Surviving the technological alteration of the modern mind. Harper Collins.
Turel, O., Romashkin, A., & Morrison, K. M. (2016). Health outcomes of information system use lifestyles among adolescents: Videogame addiction, sleep curtailment and cardio-metabolic deficiencies. PLoS ONE, 11(5), e0154764.