Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında bilimin konuşulduğu ve tartışıldığı bir programa denk geldim. Yayında birbirinden değerli akademisyenler vardı, bunlardan bir tanesi dinlemekten her zaman keyif aldığım Prof. Dr. Erhan ERKUT Hoca’ydı. Erhan Hoca, 21. Yüzyıl Becerilerinden bahsederken hem ebeveynlere hem de öğretmenlere önemli mesajlar veriyordu. 21. Yüzyıl becerileri anlatılarak değil yaşantı sunularak kazandırılır derken, 21. Yüzyıl becerileri arasında yer alan takım çalışması ve iş birliğinde gençlerimizin oldukça geride olduğunu vurguluyordu. Buna gerekçe olarak da ilkokuldan itibaren çocukların birbiriyle kıyaslanmasını ve yarıştırılmasını gösteriyordu. Açıklamasının devamında aslında çocukların okul hayatına başladığı okulöncesi dönemde birbiriyle uyum içinde çalıştığı ve anlaştığı ancak ilkokul ile birlikte bir yarışa ve koşuşturmacaya tabi tutulduğunu bunun da uzun süre devam ettiğini vurguluyordu. Bunlar benim açımdan önemli tespitlerdi. 21. Yüzyılda yaşadığımız düşünüldüğünde bu tespit bence eğitimin tüm paydaşları öğretmenler, idareciler ve ebeveynler için de önemli olmalıydı. Değerli okurlar, bu makalede çocukların ilkokul yaşantısı itibarı ile filizlenen takım çalışması ve iş birliği becerilerindeki yetersizliklerin kaynağına ineceğim. Amacım olması gereken ile olmaması gerekeni resmetmek. Haydi başlayalım o halde! Prof. Dr. Erhan ERKUT Hoca’nın tespitlerinin, araştırmalara dayalı olduğu düşünüldüğünde bir Sınıf Öğretmeni olarak aynı durumu yıllar içerisinde birçok kez deneyimlediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Takım çalışması ve iş birliği becerilerini besleyen bir 21. Yüzyıl becerisi daha var. O da problem çözme becerisi. Çocuklar akranlarıyla yaşadıkları problemlerin üstesinden gelebiliyorlar mı? Takım çalışmasının bir süreç olduğu düşünüldüğünde problem yaşanılan durumlarda problemin üstesinden gelen çocuklar çalışmaya devam edebiliyor mu veya olumlu ilişkiyi uzun süre sürdürerek iş birliği içinde çalışabiliyor mu? Bunları düşünmek gerekir. Takım çalışması ve iş birliği becerilerinde geride olmamızın, öğrencilerin problem çözme becerilerindeki yoğun benmerkezci tutumu ile ilişkisi olabilir mi diye düşünmekteyim. Elbette etki eden birçok değişkenden söz edilebilir ancak problem çözme becerisinin de etkisi olduğunu düşünüyorum. Helikopter ebeveynlik olarak adlandırılan çocuğun her türlü problem ve ihtiyacını kendisini öne atarak karşılayan ebeveynler, çocukların yaşadıkları problemleri de kendisi çözmek istiyor, çözmekle kalmıyor; bu metodu problem çözme tekniği olarak çocuğun öğrenmesini ve pekiştirmesini sağlıyor. Hal böyle olunca çocuk yaşadığı bir problemde çatışma iklimi içerisinde uzlaşmacı tutumdan uzak bir anlayışla ebeveynden destek istiyor. Bu anlayış bugünü kurtarırken yarını tehlikeye sokuyor. Helikopter ebeveyn, çocuğum mutlu olsun düşüncesiyle onun yaşadığı probleme siper olarak O’nun kendi başına problem çözme becerisine engel oluyor. Gelecekte bu çocuğun yaşadığı bir sorunda müdahil olamayacağı veya ‘artık büyüdün kendi sorunlarını kendin hallet’ diyerek müdahil olmak istemeyeceği durumları düşünmeyerek atılan bir adım bu.
Madalyonun bir de diğer yüzü var tabi. Hiçbir anne baba çocuğunun okulda mutsuz olmasını, problem yaşamasını istemez. Aksini iddia etmek olanaksız değil mi? Bu anlayıştan hareketle çocuğunun eğitim gördüğü sınıfın sorunsuz bir sınıf olmasını, kendisi gibi düşünen ve yaşayan, benzer sosyokültürel durumda ailelerin çocuklarından oluşmasını ister. Peki sizce bu durum bir helikopter ebeveyn talebi mi? Yoksa makul bir arzu mu? Tartışılır. Lakin, her öğrencinin tek tip olduğu bir sınıfta öğrencilerin problem çözme becerilerini geliştirmesi mümkün mü? Çok kültürlülük bizden farklı insanlarla bir arada olmak ve anlaşabilmek problem çözme becerisini destekleyecek unsur. Bu sebeple öğrencilerin tek tip olduğu bir ortamda eğitim hayatına devam etme talebini yorumlamayı size bırakıyorum. Takım çalışması ve iş birliği becerileri 21. Yüzyıl için çok gerekli ve önemli beceriler. Yüksek verimlilik ve ürün elde etmenin, ben değil biz olabilmekten, birlikte koordineli hareket ederek uyum içinde çalışmaktan geçtiğini söylemek sanırım yanlış olmaz. Bir de çağın gereksinimlerini elde etme adına çağın becerilerini kazandırma ilgili her paydaşın üzerine düşen görevi sorumluluğu yerine getirmesi, bilinçli olması önem teşkil ediyor.
Kaynak: https://twitter.com/YzciTolga/status/1203758810512470016