İngilizce öğrenmek isteyen ve bu öğrenimi sürdüren öğrenciler için dil yeterliliği kazanmak, eğitim – öğretim faaliyetlerinde diğer alanlarda da gelişime adeta kapı aralamaktadır. Ayrıca, hem ülkemizde hem de diğer ülkelerde yeni bir dil öğrenmek, başlangıçta kendilerini savunması ve çaresiz hissedebilecek öğrencilerden cesaret, kendinden emin ve güven gerektiren uzun ve zor bir süreç olabilmektedir.
Okullarda dil eğitimi temel ve seçmeli olarak yer almasıyla birlikte aynı zamanda İngilizce öğrenenlerin sayısındaki artışla karşı karşıya kalınmaktadır. Bazı ülkelerde öğrenciler tarafından konuşulan 100’e yakın farklı bir şekilde ana dil yer almaktadır. Ülkelerin birçok şehirlerinde bu öğrencileri entegre edecek donanıma sahip olması, İngilizce öğrenenleri desteklemenin en iyi yollarını bulmak için bir mücadelenin yer aldığı bilinmektedir.
Küresel olarak İngilizce Öğretmenlerin, öğrencilerin denemeleri, bir probleme çözüm bulabilmeleri ve etraflarında olup bitenleri yabancı dil açısından anlamlandırmalarına olanak doğru ve etkin geri bildirim almaları için güvenli yerler olan sınıfları oluşturması önem arz etmektedir. Bu sürece başlarken ilk adım öğrencilerin daha kapsamlı bir dilsel portföyünü geliştirmek ve tanımak olacaktır.
Ölçme ve değerlendirme açısından standartlaştırılmış testler, dil portföyünün önemli bir parçasıdır. Fakat daha kapsamlı bir tablo oluşturmak için öğrencinin geçmişini ve ev ortamında konuştuğu dili ve bu dili kimlerle konuştuğunu dikkate almamız gerekiyor. Öğrencilerin dilsel ve kültürel portföyünü anlamak, en uygun kanıta dayalı stratejileri seçmemize ve bunları bireysel ihtiyaçlarımızı karşılayacak şekilde özelleştirmemize katkı sağlayacaktır.
İlkokul düzeyinde İngilizce öğrenimini desteklemek için anadili ne olursa olsun her öğrenciyi sınıfta başarıya ve genel akademik başarıya giden yolda etkili bir şekilde ayarlamak için şu stratejileri göz önünde bulundurmamız gerekmektedir;
Tutarlılık ve rutin sağlamak:
Bir programa karşı aşina olmak tüm öğrenciler için olumlu bir işlevdir. Ayrıca çocukların ana dili İngilizce olmadığında, onlara bir sonraki adımda öğrenme programı olarak ne olacağını bildikleri için bir güvenlik duygusu verir. Dil gelişiminin erken üretim aşamasındaki öğrenciler için özel etkileri olabilmektedir. Bu aşamada öğrenciler, genellikle ifade edici dil becerilerinin başlangıç aşamasını işaret eden rutin veya kalıplaşmış konuşmalarla meşgul olabilmektedirler. Etkin ve davranış olarak tutarlı bir sınıf rutini oluşturmak, bu ifadeler etrafında bağlam oluşturduğundan, bu “İngilizce öğreniminde formüle dayalı yığınların” kullanımını basitleştirecektir.
Çoklu anlamlar ve müfredatlar arası uygulama ile İngilizce dilinde devam eden bir kelime listesi oluşturmak:
Dili öğrenme ve dili yeni öğrenme açısından edinimi, 40 veya 85 dakikalık dil sanatlarıyla sınırlı bir işlem olarak görülmemektedir. Akademi veya akademi dışında her içerik alanı öğretmeni, dil öğreniminin kolaylaştırıldığı bir ortam yaratmada bir role sahiptir. Öğretmenler, müfredatlar arası kelime dağarcığı gelişimi için fırsatlar arayabilmektedirler. İşte burada sınıf iklimi için gelişime dönük portföy hazırlanması önem arz etmektedir. Sınıftan bir örnek vermek gerekirse;
“olay örgüsü“ sözcüğü. Arsa, bir hikayenin teması, bir arazi alanı veya bir grafik üzerinde bir noktayı işaretlemek anlamına gelebilmektedir. Tersine, eğer bir öğrenci “toplama” ve “çıkarma” kelimelerini okuyamıyor veya anlayamıyorsa, matematik testinde başarılı olmayacaktır. Bu örnek aynı zamanda diğer alanlarda ki gelişime de birebir eş değer olmaktadır.
İngilizce Diline köprü olarak ana dil becerilerinden yararlanmak:
Ana dili onurlandırmak, öğrencileri doğal düşünce ve duygularının sözcüklerini İngilizce versiyonlarıyla eşleştirirken kimliklerini koruma konusunda cesaretlendirecektir. Örnek vermek gerekirse ana dillerinde günlük tutmalarına ve ardından İngilizceye çevirmelerine öğretmen olarak izin vermemiz aslında rehberliğin ilk adımıdır. Müfredatı öğrencilerin dünyasıyla bağlantı kurmanın yollarını arayarak ve ayrıca tartışma veya yazılı yansıtma için bir temel olarak kullanılabilecek paylaşılan deneyimler için bir fırsat sağlayarak deneyimsel öğrenmeyi dahil etmemiz bizim en önemli sorumluluğumuzdur.
Kaynak: MEB, 2022.
Dili erkenden ve somut olarak tanıtmak:
Erken yaşlarda dili tanımak, ilerleyen zamanlarda çocuğunuzun yabancı dil konusunda ustalaşmasını sağlar.
İlkokul çocuklarına temeli öğretmek:
Çocuklarla reading & speaking olarak İngilizce konuşmak, onların dili öğrenmesine yardımcı olmak için önemli bir etkendir. Önce mini sohbetler ve diyaloglarla başlamamız gerekmektedir. Örneğin; okudukları bir kitap veya oynadıkları bir oyun gibi görüşmeler gerçekleştirilebilir.
Akranlardan yararlanmak:
Sınıf ikliminde akranlar genellikle kullanılmayan bir kaynak veri olarak bulunmaktadır. Bazı öğrenciler için, öğretmen veya başka bir yetişkin yerine diğer öğrencilerle etkileşim kurmak daha rahat olmaktadır.
Etkinlikler, yapılandırılmıştan yapılandırılmamışa kadar değişebilir ve bireysel sınıf dinamiklerine ve öğrencilerin kişiliklerine bağlı kalacaktır. Akranlar mükemmel dil modelleridir ve işbirliğine dayalı öğrenme, öğrencilere bildiklerini gösterme, kullanma ve başkalarına yardım etmek için becerilerini uygulama fırsatı verirken, topluluk oluşturmak ve ilişkileri güçlendirmek için harika fırsatlar sunmaktadırlar.
Tekrarlama durumu, dersin amacına bağlı olması gerekmektedir. Akran etkileşimlerinin bir başka avantajı da, öğrencilerin anadili İngilizce olan öğrencilerle konuşurken dinleme becerilerini keskinleştirmesidir. Dinleme, genellikle dil yeterlilik testlerinde zayıf bir nokta olarak kalmaktadır. Bunun en büyük sebebi başka bir dili dinlemek ve iyi anlamak kolay değildir.
Sınıf ikliminde her zaman daha yeterli öğrencileri daha az yeterli öğrencilerle eşleştirmek ilk eğiliminiz olabilir. Fakat bütün öğrencilerin güçlü yönlerinden yararlandığımız ve onlara lider veya uzman olma fırsatları sağladığımız durumlar aramak zor olabilmektedir.
Öğretirken öğrencilerle yüzleşmek:
Speaking temel dil becerisi açısından konuşma yapımızı izleyerek bir dili öğrenmek daha kolay olmaktadır. İngilizce Öğretmenleri konuşurken tahtaya dönüp yazı yazmamaya özen göstermelidir. Yüz ifadelerimizin ve mimiklerimizin izlemek yorumlama ile büyük bir etki meydana getirmektedir. Bu duruma ek olarak öğrencilerden birisi konuşurken dönüp birbirlerine bakmalarını istememiz gerekmektedir. Sınıf iklimi açısında bu işlevimiz, odadaki diğer sesleri dinlemeye yönelik bir saygı kültürünü meydana getirecek ve daha sonra ne söyleyeceklerini düşünmek yerine dinleme ve cevap verme, bulma pratiğini geliştirmiş olacaktır.
Güven kültürünü oluşturmak:
Ancak, bazı öğrenciler için bu daha zorlayıcı olabilir çünkü İngilizce onların ana dili değildir. Öğretmenler, standartlaştırılmış testlerin ötesine geçen ikinci dil porföy geliştirerek ve sınıfta bu yukarıda belirttiğimiz temel stratejiden yararlanarak, İngilizce öğrenenlerin engelleri aşmalarına ve sınıfta başarılı olmalarına yardımcı olma konusunda çok önemli etmenlerdir.
Sefa Sezer