İkinci dünya savaşı sırasında, yaralı ve acı çeken askerlere, doktorlar yardım etmek ister ancak ellerinde askerlerin acılarını dindirecek hiçbir ilaç kalmadığından, tuzlu su ile solüsyon yaparak onu enjekte ederler. “Plasebo Etkisi” olarak tanımlanan bu durum, “Hastalığı tedavi edecek herhangi bir etkinliği olmayan, farmakolojik olarak etkisiz maddelerin veya nedensiz girişimlerin, hastaların şikâyetlerini azaltarak kendilerini daha iyi hissetmelerine neden olan etkiler” olarak açıklanmaktadır.
Modern tıp tarihinde 1950’ lere kadar plasebo bir etken olarak kabul edilse de fazla ciddiye alınmamıştır. Bu konuda ilk olarak 1955’te Henry Beecher tarafından yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda plasebo etkisine ilgi artmıştır. Cerrah Beecher yaptığı farklı çalışmalarla morfin almasa da, aldığına inanan hastaların daha az acı çektiğini gözlemlemiştir. Quincy Tıp Sözlüğüne göre plasebo “ hastayı iyileştirmekten çok memnun etmeye yarayan tedavi yöntemi” olarak tanımlanmıştır. Diğer bir çalışmada da kalp ameliyatı yapılan grupla ilgilidir. Bir grup gerçekten ameliyat edilirken diğer gruba kesi ve dikiş ile ameliyat görüntüsü verilmiş ve sonuç ameliyat olan ve olmayanlar arasında iyileşme sürecinde anlamlı bir fark gözlenmemiştir. Beecher’in yaptığı çalışmada, hastalarda %30-35’e varan bir düzelme olması iyileşmek için ortaya konulan inanç, telkin beden ve zihin etkileşiminin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Başka bir çalışmada Adelphi Üniversitesinde depresyon tanısı konmuş 165 hasta üzerinde 16 hafta boyunca süren araştırmada, plasebonun da en az antidepresan ilaçlar kadar etkili olduğu belirlenmiştir. İlaç tedavisi % 31 oranında sonuç verirken, psikoterapi %28, plasebo ise % 24 oranında sonuç vermiştir. Aradaki farkın çok az olmasına dikkat çeken uzmanlar, insan vücudunun başlı başına kendi kendini tedavi edebilen bir mekanizma olduğunu vurgulayarak, ilaç alma eyleminin ise beynin ağrı kesici sistemini devreye sokması sayesinde rahatlatıcı bir işlev gördüğünü belirtmişlerdir. İlerleyen yıllarda yapılan benzer çalışmalarda plasebo etkisi farklı alanlarda da kanıtlanmıştır. İlginç bir çalışmada Harvard Üniversitesinde Ellen Langer tarafından, 3 haftalık bir sürecin ardından yaşlıların büyük bir kısmının kendilerini daha dinç hissederek fizyolojik iyileşme sağladıkları gözlenmiştir. American Chemical Society’de yapılan bir araştırmada öksürük şuruplarıyla ilgilidir. Öksürüğü geçirmede hiçbir etkisi olmayan ilaçların plasebo etkisiyle hastalara kendilerini iyi hissettirmesidir. 2004’te Michigan Üniversitesi`nde yapılan bir çalışma plasebo etkisinin beynin kendisinin sahip olduğu doğal ağrı kesiciler olan endorfinlerle ilgili olduğunu göstermektedir. Ağrı kesici beklentisi beynin ağrı kesme sisteminin aktif hale gelmesine neden olmaktadır. Sonuç olarak, plasebo etkisi, kişinin hastalığı için kanıtlanmış tedavi edici bir etki olmamasına rağmen bir ilacı aldığında kendisini iyileştirebileceği algısının oluşmasıdır. Yani etkisi olmasa da psikolojik olarak rahatlama sağlaması ve iyileşme bulguları göstermesidir. Harvard Üniversitesi plasebo, insanlar üzerinde %80 etkili oluyor derken, depresyon hastalarına, antidepresan olduğu söylenerek verilen ilaç görünümlü şekerlerin şikâyetleri % 32 ila %80 oranında azalttığı ve iyileşme olduğu vurgulanmaktadır. Kanser hastaları başta olmak üzere birçok hastalıkta kişinin iyileşeceğine olan inancı ve pozitif düşünmenin ne kadar önemli olduğu kabul edilen bir gerçektir.
Bir başka örnekte bira tüketicileriyle ilgili yapılan bir deneydir. Birkaç biradan sonra dilleri sürçüp yalpalayarak yürüyen deneklere aslında alkolsüz bira içirilmiştir. Beynin sarhoş olduğuna inanması bedenin uyumuna neden olmuştur. Yapılan bütün çalışmaların sonucu aslında beynimizin başarısından başka bir şey değildir. Karnı ağrıyan bir çocuğa ilaç diye verilen bir şekerin iyileştirici etkisi neyse, yetişkinler için de bir ilaç, ona yüklenen beklentilere göre şekillenmektedir. Plasebo etkisine şöyle basit bir örnekte; başınız ağrıdığında “piyasadaki en iyi ağrı kesici budur” diye aldığınız bir ilacın beyindeki koşullanma ve beklenti nedeniyle iyileşmeye etkisi daha fazla olacaktır. İnsanın kendisine verdiği telkinler, ilaca yüklediği beklentiler, iyileşeceğine olan inancı plasebo etkisini arttırmaktadır. Beklenti ve endişenin hafiflemesi, doğru telkin ve kendisine uygulanan tedavinin çok etkili olduğunu düşünmesi iyileşmenin başlangıcıdır. Beyin bireyin düşünceleri sonucunda ortaya çıkan inançlar doğrultusunda çalışmaktadır. Beyine verilen şartlanma hangi yöndeyse beyin de bunu kanıtlamak için çalışmaya başlar. Eğer ‘‘ben güçlüyüm, ben iyiyim, ben başarabilirim’’ sinyalleri beyine giderse bu mükemmel yapı bizi, haklı çıkartmak için var gücüyle çalışmaktadır.
Bir okulda, yeni başlayan bir eğitim-öğretim yılında bir grup öretmene şu açıklama yapılır:
“Arkadaşlar bu yıl son sınıflarda çok özel bir sınıf oluşturduk. Not ortalamaları yüksek, zeki öğrencileri 8-A sınıfına topladık. O sınıfta dersi olan arkadaşlar bu konuya dikkat etsinler.”
O sınıfta derse giren öğretmenlerde kendilerini seçilmiş hissederler. Ders yılı biter. Sene sonunda sınıfların başarı durumları değerlendirilirken, 8-A sınıfı öğrencilerinin başarılı yüksek not aldıkları görülür. Öğretmenlere bu başarının sebebini sorulduğunda, sene başındaki söylenenler hatırlatılır. İşin gerçeği ise tamamen kurayla oluşturulmuş bir sınıf ve rastgele seçilmiş öğretmenler olmasına rağmen kendilerini doğru yönde şartlandırmanın yarattığı pozitif sonuçtur.
Çok bilinen bir hikâye vardır; Selimiye Camii inşasında bir çocuk Mimar Sinan’a gelip minarelerden birisi yamuk deyince Mimar Sinan minareye halat bağlatıp çocuk minarenin düzeldiğine inanana kadar işçilere çektirmiş, en sonunda çocuk düzeldiğine ikna olmuştur. Burada Mimar Sinan da yaptığı bir çeşit Plasebo’dur.
Günlük hayatta Plasebo Etkisi’nin sayılmayacak kadar örneği görülebilir. Bize iyi enerjiler vereceğine inandığımız taşlar, takılar, bileklikler..vs. Bir zamanlar stres ve denge bileklikleri diye bir şeyler satılıyordu. Günümüzde de benzer satışları görüyoruz. Özellikle tv ve internet üzerinden satışları yapılan, ardından kullanıcı reklamlarıyla daha da cazip hale getirilen, doğal, iyileştirici, onarıcı diye satılan çeşitli yiyecekler, içecekler, ilaçlar, kremler..vs. Bunları kullanıp iyi geldiğinin söylenmesi de muhtemelen plasebo etkisidir. İşin aslı beynimizin çoğu zaman inanmak istediğine inanması ve bu şekilde mutlu oluyor olmasıdır. Aslında pek çok şey sadece beynimizde bitiyor. Tüm bunlar gerçekte bizim beynimizin neye inandığıyla çok ilgilidir. Günümüzde bilim insanları plasebo etkilerini araştırmaya devam etmektedir. Plasebo etkileri hakkında yapılan çalışmalardan öğrendiklerimiz çok önemlidir. İnsan beyninin beklenti, endişe ve benzer mekanizmalarla beyin kimyasının değiştirdiği artık bilinmektedir. Her şeyin beyinde başladığı ve beyinde bittiği daha çok konuşulan ve hatta bununda zaman zaman ihmal edildiği bir alandır plasebo…Plasebonun öğrettiği önemli şeylerden biride kişinin iyileşme gücünde, onunla kurulan iletişim ve pozitif etkileşimin gücüdür. Yani sorunu olan ya da hasta kişiyle kurulan etkileşim ve doğru yönlendirme onun iyileşmesine katkı sağlar.
Sonuç olarak, neye gerçekten inanırsak, bedenimiz ve zihnimizde olan göre şekil almaktadır. Yani düşüncenin gizil gücü..
“Yaratmanın başlangıcıdır düş gücü. Dilediğinizi düşler, düşlediğinizi amaçlar, amaçladığınızı yaratırsınız sonuçta.’ diyor Bernard Shaw. Beynimizin muhteşem gücüne inanarak günlük hayatta ve her alanda pozitif düşünceden yararlanmak bize iyi gelecektir.
Nermin ELMAS
Yararlanılan Kaynaklar
Göker, C., Yılmaz,A., Kumbasar, H. (2009). Plasebo Etkili midir? Etik midir?. Klinik Psikofarmakoloji Dergisi. 19(2), 183-192.
Özkan,T.B. Geleneksel Tıpla İyileşmenin İnanç Boyutu Üzerine Kuramsal Yaklaşımlar (2012). Millî Folklor Dergisi. 24 (95), 302- 308.
Özbek, H. (2014). Plesebo. Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi, 30. sayı, s: 48-51