Sınıf Yönetimi Algısı
  1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

Sınıf Yönetimi Algısı

0

Sınıf yönetimi algısı eğitim sisteminin dinamiklerine göre değişiklik göstermektedir. Örneğin eğitim yöneticisinin çocuğu gördüğü ortam 5 ila 10 dakikalık teneffüslerden ibaret olduğundan 40 dakikalık ders için sınıf yönetimi algısı da bu biçimde şekillenir. Buna karşın öğretmen, bireysel farklılıklara sahip minimum 25 öğrenciyle derste tek başınadır. Bu da öğretmeni girdiği sınıftaki öğrencilerin genel davranışlarına göre bir tutumda bulunmaya iter.

Sınıf yönetimi, çağ için klasik eğitim anlayışlarının üzerinde bir olgudur. Yeni dönem çocuklarının çoğuna DEHB vb tanılar konulduğu göz önüne alınırsa 40 dakika gibi bir ders süresinde tüm öğrencileri aynı odakta tutmak mümkün olmayacaktır. Güncel dönemde dikkat süresi için maksimum 15 dakikadan bahsedildiği için öğretmene bu hususta yüklenen yük, sistemdeki diğer dinamiklerin sahadan bihaber olduğunun kanıtıdır. Ders esnasında istenmeyen öğrenci davranışlarıyla karşılaşan öğretmen eğitim bilimlerinin gerekliliği olan yolları izlemektedir.

Sorunu anlamak, iletişim kurmak, görmezden gelmek, ödül-ceza, sorumluluk vermek gibi yollar sınıf yönetimi konusunda destekleyici rol oynamaktadır (ÇELİKTEN, 2022). Bu doğrultuda bakıldığında idealist ve pedagojik farkındalığı olan öğretmen özellikle istenmeyen davranışlar gösteren öğrenciyi ders dışı bırakmak yerine işleyişe dahil etmek için çaba göstermektedir fakat bu durum dışarıdan öğretmenin sınıf yönetimi yapamadığı algısına maruz kalmasına neden olmaktadır.

Bu maruz kalmanın en büyük nedeni eğitim sisteminde kurallar koyan normların öğrenci durumundan habersiz olmasıyla doğru orantılıdır. Sistemde halen 10-20 yıl önceki öğrenci tipine uygulanan yaklaşımın beklentisi içine giren kurum ve yöneticiler çağa ayak uydurabilen ve her tip öğrenciyi derse dahil etmeyi beceren öğretmeni başarısız saymaktadır. Sistemdeki en büyük açık buradan kaynaklanmaktadır. Bu durumun bir örneği olarak yapılan çalışmada ortaöğretim 1.sınıf düzeyinde seçilen özel gereksinimi olmayan ve karma bir biçimde seçilmiş 9 öğrenciye sesli harfleri sayması söylenmiş ve çocuklardan %85’i sayamamıştır (AYYILMAZ, 2025). Sistem içerisinde 9.sınıfa kadar gelip sesli harfleri saymayı bilmeyen öğrencilere Türk Dili ve Edebiyatı, Biyoloji, Matematik gibi dersler anlatmaya çalışan öğretmenlerin yaşadığı zorluklardan biri de bu farkındalığa yalnızca kendilerinin sahip olmasıdır.

Sınıf, kendine özgü bir oluşumdur. Hiçbir bireyin bir diğerinin aynısı olmadığı gibi hiçbir sınıfın da bir diğerinin aynısı olması beklenmez. Bu sebeple öğretmen, her sınıfın dinamiğine uygun tutum sergilemek zorunluluğuyla karşılaşmaktadır. Buna karşın sistem, kurum ve yöneticiler tüm sınıflara aynı klasik eğitim modelleriyle yaklaşılması gerektiği yanılgısına düşmektedir. Bu yanılgı ise öğretmenin üzerinde başka bir baskıya daha neden olmaktadır.

Oysa özellikle eğitim yöneticilerinin çağın çocuklarını daha iyi tanıması adına haftada 1 ders saatine girmesi bu yanılgıyı önlemek için tercih edilmesi muhtemel bir çözümdür. Haftada 1 ders saati öğrencileri 40 dakika boyunca gözlemleme fırsatına erişecek olan yönetici sınıf yönetimi beklentilerini doğru yolla şekillendirebilecektir. Bunun yanında genel-geçer gözlemlere bakılacak olursa öğretmen dışında eğitim dinamikleri arasında öğrenci profilini tam anlamıyla tanıyan bir dinamik olmadığı saptanmıştır.

Sınıf yönetimi konusunda bir başka husus ise öğrencinin tuvalet vb. ihtiyaçlarına izin verilip verilmeme hususudur. Yaş grubuna bağlı olarak değişkenlik gösterebilecek bu durum için çocuğun ısrarcı tavrı ile dersi ve öğretmeni sabote etmesi kesinlikle üzerinde durulması gereken bir olgudur. Yalnız bu olgu çoğunlukla göz ardı edildiğinden öğretmen izin verdiği zaman “rahat” gibi tanımlamalarla adlandırılır ve haksızlığa uğrar. Oysaki ders içinde tuvalet, su vb ihtiyacı duyan öğrenci ilköğretim kademelerinde ilk 5 yıl, ortaöğretim kademelerinde ise 9 ve 10.sınıfta zorlayıcı; dersi, öğretmenini ve arkadaşlarını sabote eden bir ısrara yönelmektedir. Öğretmen bu noktada bu sabotajı önlemek adına aksiyon alır ve diğer öğrencilerin eğitim süreçlerinin sorunsuz bir biçimde devam etmesini sağlar fakat dışarıdan algılanan ile yine zor durumda kalmakta olduğu görülmektedir.

Sonuç olarak sınıf yönetimi etik ilkeler dışındaki kurallara salt biçimde oturtulabilecek bir olgu değildir demek gerekmektedir. Bireysel öğrenme süreci farklılıklarının göz ardı edilemeyecek kadar fazla olduğu bir çağda klasik eğitim anlayışının kalıpları bu denli kırılmışken hala bu beklenti içinde olmak anlamsız ve yarar sağlamayacak bir husustur. Kavram olarak eğitim bilimlerinde “sınıf koşullarını eğitim süreci için hazır bulundurma ve sürdürülebilirliğini sağlama” şeklinde biçimlenmiştir (KORKUT, BABAOĞLAN, 2010). Tanım ve süreçlerin çok iyi anlaşılması ile uygulanması bu hususta kritik bir denge oluşturmaktadır. Bu nedenle eğitim dinamiği içindeki her bireyin güncel ihtiyaç ve çalışmaları iyi takip etmesi ve süreçlere entegre etmesi gerekliliği doğmuştur.

MELİSA AYYILMAZ

EĞİTİM YÖNETİMİ UZMANI

OYUN TERAPİSTİ

EDİTÖR

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

0e283a53 b53a 4723 9f1e 8c6edecae187 | Eğitim Her Yerde

KAYNAKÇA

ÇELİKTEN MUSTAFA, SINIF YÖNETİMİ, 2022

KORKUT K., BABAOĞLAN E., SINIF ÖĞRETMENLERİNİN SINIF YÖNETME BECERİSİ, 2010

AYYILMAZ MELİSA, ÖĞRENME SÜREÇLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME, 2025

Facebook Yorumları

Yorumunuz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.