Psikolojik danışman ya da daha bilinen ismi ile rehber öğretmen olabilmek için üniversitelerin Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünde eğitim görmek gereklidir. Bu belki çok aşina olunan bir bilgi olmakla beraber eğitim alanında bu bilgiye çok fazla itibar edilmediğini gözlemlemekteyiz.
Okulun yapı taşı olan psikolojik danışmanların nihai görevi öğrencilerdir. Öğrencilerin iyi oluş hali okuldaki başlıca dikkat edilmesi gereken nokta olması gerekirken özellikle özel kurumlarda karşılaşılan “yerimiz” ve “görevimiz” konusunda soru işaretleri oluşmaktadır. Özel okul ve çeşitli eğitim kurumlarının “psikolojik danışman” adı altında “eğitim danışmanı” olarak görev almak gerekliliği dikkat çekmektedir. Eğitim danışmanları kurumların satış kısmında yer alırken psikolojik danışmanların bu iş ve benzeri işleri yapmaya zorlanması göz ardı edilemeyecek olan bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bir kurumda psikolojik danışmanların rolü, veli araması yapmak veya öğrencilere ders çalışma çizelgesi hazırlamaktan çok daha fazlasıdır. Öğrencileri sınav sürelerinde yaşadığı psikolojik güçlüklerde rehberlik etmek, aile veya arkadaşlarla yaşanılan problemlerde üçüncü bir göz görevi görmek ve öğrencilerin bu süreçte bir nebze de olsa rahatlamalarını sağlayan bir alandır rehberlik servisi. Başta söylenen görevler de elbette yapılmalıdır. Fakat ön planda olması gerekenin çok daha başka rol ve görevler olduğunu anlatma düşüncesindeyim.
Öğrenciyi değil de veliyi merkeze alan bu tip kurumlarda öğrenciler tabiri caiz ise yarış atı gibi çalıştırılmakta ve önemli olan öğrencilerin iyiliği değil kurumun başarısı olmaktadır. Amaç veliye iyi bir izlenim oluşturmak olduğunda psikolojik danışmanlar dahil tüm birimler aynı hedef doğrultusunda çalışmalarını sürdürmek mecburiyetinde kalmaktadır. PDR, çalışma prosedürlerine uymayan saat aralıkları, haftanın altı günü devam eden süreç ve karşılığında değer göremeyen bir meslek grubu halini aldı. Özellikle yeni mezunlar tarafından iş yüküne rağmen rağbet gören bir çalışma alanı demek mümkün olabilir. Tecrübe kazanmak adına elverişli olsa da önemli olan yapılan işin deneyim kazandırmasıdır. Özel kurumlar ya da eğitim kurslarında eğer ana merkezimiz öğrencilerle çalışmak ve onların problemlerine rehberlik etmek olmayacaksa bu şekilde kazanılan bir tecrübe meslek hayatında yarar da sağlamayacaktır.
Yazdıklarımdan bir sonuç çıkartacak olursam, kurs merkezleri adı altında kurumlarda psikolojik danışmanların üzerinde bulunan ağır iş yükünün ve mesleğin itibarsızlaştırılması meslek gruplarınca hoş karşılanmaması gerektiğidir. Gerek devlet kurumlarında gerekse özel kurumlarda psikolojik danışmanlar olmazsa olmazdır ve eğitim alanındaki devamlılığın sağlanması için önemli bir noktadadır. Bir psikolojik danışman sadece öğrencilerin başarısı ve iyilik halini koruması adına kalbine dokunan biri değil ihtiyaç olduğunda aynı zamanda idari birimlerin, öğretmenlerin, anne-babaların ve kurum bünyesinde bulunan tüm çalışanların hayatlarına dokunan bir konumda bulunmaktadır. Unutmamak gerekir ki psikolojik açıdan sağlıklı, akademik hayatında başarılı ve mutlu nesiller bu özelliklere sahip öğretmenlerin olduğu kurumlarda var olabilir!