Oyun, bireyin en temel ihtiyacı; en rahatlatıcı, eğlendirici uğraşı; en doğal kazanım alanıdır. Birçok araştırmacı, eğitimci ve düşünür oyun kavramının farklı yönlerini ele alarak kendi alanlarıyla ilişkilendirmiş ve bir tanım ortaya çıkarmışlardır. Kimi oyunun fiziksel gelişim üzerindeki rolünü, kimi zihinsel gelişim üzerindeki etkilerini, kimi de oyunun toplumsal ve tarihsel yönünü incelemiştir. Oyun; bedensel ve zihinsel yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan ve çevikliğe dayanan her türlü yarışma, rakibi yenmek için türlü biçimlerde yapılan devinimdir. “Birine oyun etmek”, “oyun havası”, “oyun kağıdı”, “oyuna çıkmak” gibi sözcük grupları hep oyun fiilinden türetilmiştir. Oyun, tavla ve tenis gibi vakit geçirmeye yarayan bir eylem olabileceği gibi müzik eşliğinde yapılan devinimler, piyes gibi sahnede oynanmak için hazırlanmış yapıtlara da denilmektedir. Oyun sadece çocukların hayat alanında değil, yetişkin bireylerin hayatında da kendine yer edinmiş sosyal bir olaydır. Genel tanımıyla oyun; belli bir amaca yönelik olan veya olmayan kurallı ya da kuralsız gerçekleştirilen bununla beraber her durumda bireyin isteyerek ve hoşlanarak yer aldığı, fiziksel, bilişsel, dil, duygusal ve sosyal gelişimin temeli olan, gerçek hayatın bir parçası ve birey için en etkin öğrenme sürecidir. Oyun, çocuğun duygularını, çatışmalarını, eğilimlerini, kendi isteklerini ve çevrenin etkilerini içinde barındırır. Çocuk kurguladığı oyunda amaçlarını, problemini, mutluluğunu, acısını, korkusunu, kaygısını, bağlılığını, öfkesini, sevgisini, nefretini çözmekte ve bu duyguları öğrenerek ifade etmektedir. Çocuklar oyunlar aracılığıyla kendi gereksinimleri ile çevre şartları etkileri arasında denge kurmaktadır. Oyun çocuğun toplumsal bir varlık olarak gelişmesini sağlar. Oyunla bencillik duygusu yok olur ve oyun çocukların en doğal anlaşma ortamı haline gelir. Oyunla çocuğun özgüveni artar ve duygusal tepkilerini kontrol etmeyi öğrenir. Aynı zamanda yardımlaşma duygusu gelişir ve duygusal yönden rahatlar. Dewey’e göre; öğrenmenin gerçekleşmesinde, öğrencilerin doğal olarak güdülenmelerinin önemi çok büyüktür. Oyunlar, öğrencilerin güdülenmişlik düzeylerine etki ederek, onların ilgisini derse çekerek; yeni kavram ve kuralların öğrenilmesine yardımcı olur.
Dramada oyunun öğeleri olan asıl hayat olmama, haz, özgürlük, taklit, yaratıcılık, gerilim, belli bir amaç için yapılma, belirli bir mekan ve zamanda gerçekleşme, belli kurallara bağlı olma gibi bir çok öğeye sahiptir. Bununla birlikte, oyunun en önemli öğesi olan kazanma ve öne geçme anlayışları drama ile bağdaşmamaktadır. Söz gelimi drama oyun olarak tanımlanamaz, drama oyunu da içine alan daha geniş bir kavramdır. Oyun dramanın çıkış noktasıdır. Bunun yanı sıra; çocuk için oyun vazgeçilmez bir yaşam biçimidir. Oyun çok çeşitli ve yönlü bir etkinlik olması nedeniyle bu kavrama getirilen tanım ve yaklaşımlar da çeşitlenmektedir. Bir çok insan dramayı oyun kavramı ile eşdeğer görmektedir. Dramanın özünde oyun vardır, bununla birlikte drama yalnızca oyun olarak algılanmamalıdır. Oyun süreçlerindeki ve yaşam durumlarındaki dramatik anların, uzmanlarca grup içi etkileşim süreçleri içinde yaratılması, drama çalışmaları olarak nitelenmektedir. Bu çalışmalar ABD’ de “yaratıcı drama”; İngiltere’de “eğitimde drama”; Almana’da ise “okul oyunu” ya da “oyun ve etkileşim” isimleriyle nitelendirilip, bu konuyla kurumsal olarak ilgilenen alan da “oyun ve tiyatro eğitim bilimi” ya da “oyun ve etkileşim eğitim bilimi” gibi adlar almaktadır.
Çocuklar iki yaşlarından itibaren çok yaygın bir biçimde “taklit etme” diye bilinen davranışları göstermeye başlarlar. Çocuklar üzerine çalışma yapanlar buna “dramatik oyun” denilmektedir. Bu çocuğun en doğal öğrenme yöntemlerinden biridir, etrafındaki dünya ile ilgilenmesini, anlamasını ve dengelemesini sağlar. Vygotsky “okul yılları öncesinde öğrenmenin temel kaynağı oyundur” der. Dramatik oyun, ilk önce ortaya çıkan ve biçimsel olmayan bir grup oyunudur ve anlıktır. Dramatik oyunu, çocuklar kendi hayal dünyaları ve yaratıcılıklarıyla keşfederler, taklit bu oyunun en önemli unsurudur. Süre konusunda kısıtlama olmayan dramatik oyun, özellikle doğaçlama ve rol oynama tekniklerinden yararlanır. Çocukların oynadığı çoğu oyun dramatik niteliktedir. Dramatik oyuna, hırsız-polis, doktorculuk, evcilik, trafik oyunu örneklerini verebiliriz. Bu oyunlarda çocuklar aslında kendi hayal dünyalarını ve isteklerini somutlaştırırlar. Çocuklar dramatik oyunlar esnasında, çeşitli rolleri paylaşırlar, başka bir kişiliğe bürünürler ve dışardan birinin müdahalesi olmadan bu oyunları istedikleri gibi özgürce oynarlar. Bununla birlikte dramatik oyunlar sayesinde çocuklar kendi aralarındaki sorunları ve çatışmaları çözerler; yani sosyal ilişkilerini düzenleme şansı yakalarlar. Dramatik oyunlar çocuğun “ben-merkezci” bir yapıdan “paylaşan” birey olmaya geçişine yardım eder. Dramatik oyunları kurgularken hayal ürünü dünyada, o zamana kadar çözemedikleri gerçek yaşama ilişkin sorunlarını çözerler.
https://surekliegitimdeyiz.wixsite.com/website/
http://montessoriegitmeni.blogspot.com/