Evren bir oluş içindedir. Bu oluş değişime hizmet eder. Ve bu değişime ortak olmak için beden ve zihnimizi sürekli yeniden yapılandırmamız gerekir. Bu sürekli yeniden yapılandırma kurduğumuz ilişkilere bağlıdır. İnsan olarak bizler kendimizle ve birbirimizle bağlantı kurmayı yine kendimizden birbirimizden ve en çok da doğadan öğreniriz. Baktığımız zaman doğa bu oluşu sürekli takip eder. Doğanın üyeleri arasında fayda fayda ilişkisi vardır. Bu çözümleme insanın doğayı inceleme araştırma, merakı yüzünden ortaya çıkmıştır. Çünkü insanlık tarihi doğanın varoluşuyla birlikte insanla kurduğu bu diyalog yüzünden yazılmıştır.
Bu yüzden evrenin varoluşundan bu yana olan biten ne varsa bu tarihin içinde yer almıştır. Bizim de bu ilişkiye uyum sağlamamız yaratıcılığımızın aktif olması ile sağlanmıştır. Burada konu olan şey doğada üyelerin arasında birbiriyle bağlantı olmasıdır. İşte insanoğlu bu bağlantıları keşfederek bugünkü dünyayı yaratmaya çalışmıştır. Yine burada dikkat etmemiz gereken doğadaki bireyler arası bağlantıların keşfinin yaratacağı sinerjidir. Çünkü doğanın üyeleri arasındaki sinerjiyi keşfetmek kişide sürekli biri iyi arayışı yaratır. Bunu keşfedenlerin arayışı ise sürekli olacaktır.
İnsanlarında bu yapılanmaya ortak olması yaratıcılığın aktif olması demektir. Yani bir önceki yazımızda belirttiğimiz gibi kişinin ego bilinçten eko bilince geçmesi gerekir. Bu bilinç doğaya üstünlükten ziyade doğanın bir üyesi olmayı gerektirir. Kendiyle birbiriyle doğayla bağ kurmayı öğrenememiş bireylerde bu bilinç aktif olmamıştır. Aynı zamanda yaratıcılık da bu bağlantının kurulmasını sağlar. Böyle bir yapılanma ise yaratıcı pedagoji yapılanmasıdır.
Bu yapılanma ile bizler toplumsal değişime uyum sağlayabiliriz. Bunu yapabilmek için yaratıcı pedagojiyi iyi anlamamız gerekir. Buna göre yönetici- öğretmen -veli- öğrenci olarak yaratıcı öğretimi iyi kavramalıyız. Ve eğitimde yaratıcı öğretimi temel almalıyız. Yaratıcı öğretim, yaratıcılık için öğretim, yaratıcı öğrenme amaçlarıyla birlikte yürür. Ayrıca bu üçlü kendi içinde birbiri ile bağlantılıdır. Biz gerek okul eğitimleri gerekse yaygın eğitimde yaratıcı öğretimi benimsersek değişime uyum sağlayabiliriz. Burada bakıldığında yaratıcı pedagoji için, yaratıcılık için öğretim, yaratıcı öğrenme ve yaratıcı öğretimi birlikte anlamalıyız.
Öğretimi yaratıcılık için iyi hale getirmek yaratıcı öğrenmeyle mümkündür. Yaratıcı öğrenmeyi kendine model alan bireyler kendilerini, birbirilerini ve doğayı öğrenmeye adaydırlar. Bunu sağlamaya çalışan kişiler ise bu ikisinin birleşmesiyle oluşan yaratıcı öğretimle tanışırlar. Birey bu öğrenmeyi benimsediğinde yaratıcılık için öğretimi benimseyecektir. Böylece eğitimde yaratıcı öğretim tasarımları yeniden ve sürekli değişime uyum sağlayacaktır. Bu şekilde bireyler “oldum” modundan kurtulup sürekli olma halinde kalacaklardır. Kişinin olma halinde kalması ise sürekli öğrenmeye açık olmasıdır. Yaratıcı pedagoji teknolojik, çevresel ve bireysel anlamda dönüşümü getirebilir. Ayrıca bireyler kendilerini ortaya koymak için yeni modeller oluşturma yolunda ilerleyecektir. Burada hedeflediğimiz şey aslında her bireyin kendi yaratıcı amacını keşfedip kendi yaşamını modellemesidir. Bunu da kişi doğayı tanıyarak yapabilir. Hepimizin birbirimizle ve doğayla kurduğumuz bağ yaşam modelimizin tasarlanmasında bize yardımcı olabilir. Bunu gerçekleştirmeye aday olan her kişi yaratıcılığını aktif etmiş olur. Bu yüzden sürekli egosunun ona söylediği “sen artık tamamsın” modundan kurtulur.
Böylece “oldum “mottosu taşıyan ego bilincinden eko bilincine geçmiş olacağız. Doğanın üstünde olmaktan ziyade üyesi olma zihniyeti yaratıcı pedagojinin bir sonucu olacaktır. Bu anlayışı benimseyen birey doğadan öğrenerek yarattığı hizmeti tekrar doğanın yararına sunacaktır. Burada kendisi de potansiyelini ortaya koyma bilincini kazanacaktır. Kendi potansiyelini ortaya koyan birey ise egonun verdiği kıskançlık, kötülük, üste çıkma gibi olumsuz davranışlarından oldukça uzaklaşır. Böylece toplumsal olarak sosyal homeostaza katkı yapabiliriz. Yani kişi önce kendi kimliğini ortaya koyar. Ardından birbirini tanıyarak değişime uyum sağlayan sosyal normları yeniden oluşturur.
Sonuç olarak diyebiliriz ki; Eğitimde yaratıcı pedagoji baz alındığında ego bilincin bize verdiği “oldum artık ben” bilincidir. Oysa bu bilinçten kurtulup olma yolunda ilerlemek mümkün. Bu eko bilinci benimsediğimizde bireysel ve toplumsal sorunlara çözümler üretmek kolaylaşır. Bu aynı zamanda doğadan öğrenme bilincidir. Burada doğadan öğrenerek ürettiğimiz çözümler doğaya hizmettir aynı zamanda. Eğer biz yaratıcı öğretimi benimsersek bu kazan kazan modeline uyum anlamına gelir. Bu ise bizi eğitimde sürdürülebilirliği sağlamaya götürebilir. Yani kişi yaratıcı öğrenmeyi hayatının bir parçası yaparak yaratıcı doğaya uyum gösterebilir.

