Mesleki Eğitime Yeni Yaklaşımda MESEM Programı
0

Halkımızın diline yerleşmiş kullanımıyla meslek liseleri tabelasında yazdığı şekliyle de Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri (MTAL) lise türleri içinde dört yıl eğitim veren ortaöğretim kurumlarındandır.

Mezunlarına; meslek lisesi diploması, işyeri açma belgesi (ustalık belgesi yerine de geçerli olan), Europass sertifikası (işveren ve eğitim kurumlarının mesleki eğitim yeterliliğinizi daha kolay anlamalarına yardımcı olacak bilgiler içeren bir belge), teknisyenlik unvanı, hibe ve destek kredisi kullanma imkânı, erkek mezunlar için alanında çalışmaya devam ederse askerlik tecil kolaylığı, askerlikte kadroya geçişte ek puan, üçüncü yabancı dil öğrenme imkânı, staj yaparken ücret almak, eğitim sırasında döner sermayede çalışırsa gelir elde etmek, işe alımlarda öncelik tanınması, son sınıfta üniversite sınavlarında başarılı olmak için seçmeli akademik ders paketi, üniversite sınavında alanında tercihte ek puan ve kontenjan tanınması gibi gençlerin geleceğini garanti altına alan bir okul türüdür. Bu okullarda yok yok-daha ne olsun diyebileceğimiz süreç içinde ve sonuçları itibariyle yüz güldüren liselerimizdir.

Yukarıdaki avantajlara deprem ve pandemi döneminde meslek liselerinde üretilenlere ve zor zamanların kahramanlıklarına rağmen bu konuda konuşulanlar ve araştırmacıların yazdıkları makalelerde, mesleki eğitim sisteminde yaşanan sıkıntıları süreçte yer alan öğretmen, okul müdürü ve işverenlerin görüşlerine ve yayınlanan istatistiklere dayalı olarak sorunlar ve çözüm önerileri şeklinde belirtmektedirler. Bu çalışmalardan ilki 2018 yılında Dr. Hüsnü Ergün tarafından Denizli ilinde yapılmış. Buna göre; bu okulların ve eğitim modelinin işlevsellik, yetersizlik, özeleştiri, güvensizlik, ilgisizlik ve mecburiyet başlıklarında çeşitli görüşler beyan edilmiştir.

Bu görüşler; meslek liselerinin gelişen teknolojiye ve piyasa ihtiyaçlarına uyum sağlayamadığı, okul çevresine uygun bölümlerin ve piyasa ihtiyaçlarını karşılayacak alanların açılmadığı, atölye ve laboratuar donanımlarının eksik ve güncel olmadığı, ulusal mesleki yeterliliklere göre becerikli mezunlar yetiştirilemediği, toplumsal algının yeterince olumlu olmadığı, mezunların eğitim gördüğü meslekler dışında çalışmalarının yaygın olduğu, ortaokul sınıflarında yeterli mesleki tanıtım rehberlik ve yönlendirme yapılmadığı, eski okul binalarının modernize edilmesi gerektiği, öğretmenlerin sektörde işbaşında hizmet öncesi ve sırasında uygulamalı beceri eğitimine alınması gerektiği, öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiği,  işletmede beceri eğitiminin daha programlı-kontrollü-nitelikli yapılması gerektiği bunun için ustaöğretici yetiştirilmesi ve güncelleme eğitimlerinin aralıksız sürdürülmesi gerektiği, işletmelerin zorunlu kursiyer, öğrenci ve stajer almaları gerektiği, firmaların fuarlara öğrenci ve öğretmenleri davet etmeleri hatta öğretmenleriyle beraber fuar organizasyon şirketlerine zorunlu katılım için mecburiyet konulması, şirket sahiplerinin eleştiri ve şikâyet yerine desteklerini artırmaları, büyük firmaların kendi eğitim merkezlerini kurmaları gerektiği vurgulanmaktadır.

İkinci çalışma; Amasya ilinde atölye ve meslek dersi öğretmenleriyle Ahmet Üstün – Âdem Yiğit tarafından Haziran/2022 de gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmaya göre; meslek liselerine başarısız öğrenciler geliyor. Mezunlar alanında çalışmak istemiyor. İşletmelerde uyum sorunu yaşanıyor. Öğrencilerin okula devamsızlık yapma oranı fazla ve velileri ilgisiz davranıyor. Öğrenciler de tecrübe ve motivasyon eksiğiyle mezun oluyor. Stajın amacına uygun yapılmaması sebebiyle beceri yetersizliği oluşuyor. Çevrede iş alanı olmayan bölümler açılıyor. Okullarda yeterli uygulama yapabilmek için temrinlik malzeme bulunamıyor. Okul atölyelerinin fiziki planlamaları yanlış yapılandırılmış. İşverenlerin genelinde öğrenci ve öğretmenlerin işletmede beceri eğitimi kazanmalarına karşı tutumları yeterince olumlu değil.

Tüm bu belirlemeleri; öğrenci, veli, öğretmen, fiziki donanım/okul, işletme ve eğitim süreci uygulamaları kaynaklı çözüm önerileri olarak kategorize ederek beyan edilmiştir. Bu çözümler; öğrenciler sınavla alınmalı, üniversitede mühendislik alanlarına meslek liselerine daha fazla kontenjan ve ek puan verilmeli, mezunlar takip edilerek veri toplanmalı, tüm paydaşlarla işbirliği daha fazla artmalı, meslek öğrenmenin önemine ve mesleklerin tanıtımına ağırlık verilmeli, mesleki gelişim eğitimleri yapılmalı, staj süreleri uzatılmalı, meslek lisesi müdürleri mutlaka atölye ve meslek dersi öğretmenlerinden seçilmeli, meslek derslerinin teorik özellikle de uygulama ders saatleri artırılmalı, işletmeler okullara daha fazla destek olmalı, devletin mesleki eğitim sistemine desteği daha fazla olmalı, meslek odaları ve sektör işbirlikleri isteğe bağlı değil mecburi mekanizmalarla artırılmalı, eğitim bölgelerinde eşit sayıda proje okulları belirlenmeli ve öğretmen motivasyonu için kariyer basamakları oluşturulmalıdır.

Bu iki çalışmada neredeyse aynı tespitlerde bulunup benzer çözüm önerileri sunmaktadır. Daha önce aklın yolu bir deyip yazdığım bir yazımda da ayrıntılı açıkladığım bu konuya bu sefer farklı bir yorum getirmek istiyorum. Ancak ben meslektaşlarıma; başarısız öğrenci geliyor, sınavla öğrenci alınmalı gibi öğrenci kaynaklı tespitlerine kesinlikle katılmıyorum. Sistemi kuran da işleten de biz yetişkinleriz. Güya onlardan daha tecrübeli akıllı profesyonel kişileriz. Çocukların gençlerin kesinlikle hiçbir kusuru ve günahı yoktur. Eğer akademik açıdan bilgi eksikleri varsa ortaokul yıllarına bakıp süreçte düzeltme ve iyileştirme yapalım. Öte yandan sekiz yıllık akademik not ortalaması kaç olursa olsun bu öğrencinin iyi bir meslek sahibi olamayacağı anlamına gelmiyor. Sıkıntı bir bakıma bizim meslek liselerindeki öğrencileri genel kültür bilgi derslerini Fen-Anadolu-Sosyal Bilimler Liselerindeki aynı müfredat ve kitapları okutmamızdan kaynaklanıyor. Çocuklar bu dersleri sevseydi ve başarabilseydi zaten bu okulları sınavla kazanıp yerleşebilirdi. Bu sebeple tüm meslek liselerinde bu derslerin müfredatı basit ve sadeleştirilmelidir.

Sekizinci sınıftaki neredeyse tüm öğrenciler LGS sınavına giriyor. Sekiz yıllık başarı ortalaması zaten belli olan öğrencileri gereksiz yere tekraren sınava alıp başarısız diyerek tescil ediyoruz. Çocukları gereksiz yere bir nevi etiketleyip onların moralini bozuyoruz. Bunun yerine ortaokul sonu not ortalamasına göre LGS sınavıyla alınacak yerleştirilecek öğrenci sayısının iki katı kadarını belirleyip (ki bana göre ilk yüzde otuzu geçmez) sınava girmelerini sağlamak geri kalanları da portfolyolarına ve uygulanacak kişilik-meslek envanteri testlerine bakarak (ilköğretim sonu not ortalaması değil) ilçesinde ikametine en yakın okullara yerleştirmektir.

Öte yandan LGS sınavıyla neden meslek seçtirelim ki. Bu sınav öğrencilerin hangi mesleği başarabileceğini ölçüyor mu? Hangi kişilik karakterine sahip olduğunu ve Allahın yaradılıştan verdiği ilgi-kabiliyet ve yetenekleri belirliyor mu? Üç çocuk büyütüp meslekte otuz yılı geçince düşüncelerimde ciddi manada değişimler oldu. Biz eşitlik ve adalet adına farkında olmadan çocuklarımıza eziyet ediyoruz gibi geliyor. Sistem böyle kurgulanmış bile olsa bilinçli az sayıda anne babalar bu şekilde davranmıyor. Biz okul içinde seviye sınıflarını yasaklıyoruz. Ama liseye yerleştirme sistemimiz ister puanlı ister sınavlı olsun seviye okulları ve ilçeleri oluşturuyor.

İstanbul’da sosyo-ekonomik-kültürel düzeyi yüksek, eğitim başarı istatistiklerinde ilk sıralarda olan bir ilçede oturan vatandaşın çocuğu pekiyi dereceden (85) düşük ise ilçesinde bulunan beş sınavsız Anadolu Lisesinden birine yerleşme şansı bulunmuyor. Daha net ve açık bir ifadeyle öğrencinin not ortalaması 80 olsa evinin karşısındaki sınavsız adrese dayalı öğrenci alan Anadolu Lisesinde okuyamıyor. Bu durumun akli-mantıki-vicdani-pedagojik bir izahı olduğunu sanmıyorum. Bu durum öğrencinin yollarda zaman geçirmesine, velisine servis ve yemek parası, şehir trafiğinin artmasına, öğrenci güvenliğinin riske edilmesine ve daha önemlisi mahalle baskısından kurtulup başıboşluğa sebep olmaktadır.

Asıl konumuza dönecek olursak; isteyen ve ihtiyaç olan meslek liselerinde iki yıl önce başlamış uygulamaya göre Anadolu Meslek ve Anadolu Teknik programları yanında Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) programı açabilme imkânı meslek lisesi müdürlerince pek rağbet görmemişti. Geçen yıl tüm meslek liselerine resen açılarak her ne sebeple olursa olsun örgün eğitimden ayrılmış veya başlayamamış devam edememiş öğrencilerin yanında bir işyerinde çalışacak/çalışmakta olan yetişkinlerin kayıt olabilme imkânı tanınmıştır. Kısa bir zamanda bu programlara yapılan kayıtlarla öğrenci sayıları hızlıca artmıştır.

Meslek liselerinin bina öğrenci kapasitesi dolu olanların MESEM programlarını haftasonu açmaları, kapasite uygun bile olsa yetişkinlerin liselilerle aynı zaman diliminde aynı mekânlarda okumasının sakıncaları düşünülerek akşamları devam etmeleri yine ikinci sınıf muamele olarak değerlendirilmiştir. Önerim; yetişkinlerin meslek öğrenimini çıraklık programı için Halk Eğitimi Merkezlerine, meslek lisesi programı için ise açıköğretim sistemine yönlendirerek örgün meslek liselerinden ayırmakla bu endişe giderilebilir. Ayrıca yıllar içinde Çıraklık Eğitimi Merkezinin Mesleki Eğitim Merkezi olarak liselerin bile isimleri değiştirilirken Halk Eğitimi Merkezleri aynı kalmıştır. Hayatboyu öğrenme ilkesiyle yediden yetmiş yediye sloganıyla hizmet veren kurumun isminin de Hayatboyu Öğrenme Merkezi olarak yenilenebilir. Bu sayede MEM’lerin binaları verilerek HEM’lerin teknik meslek kurslarında zayıf olan yönü güçlenmiş olur.

Meslek lisesi öğretmen ve yöneticilerinin bu öğrenciler (akademik başarısı düşük) Mesleki Eğitim Merkezlerine gitmeli tezini çürütmek için ise bu kurumları kapatarak (HEM’e devrederek) zaten örgün eğitim içine alınmış lise düzeyinde eğitim veren MESEM programlarını aktif hale getirmek çözüm olacaktır. Bu sayede kolay pratik program MESEM, orta düzey ama şimdiki halinden farklı kademeli işletmede beceri eğitimi ağırlıklı Anadolu Meslek Programı (AMP), zor program ise yirmibeş saatlik akademik paketli fakat öncesindeki yıl işbaşında işletme beceri eğitimi yapmış Anadolu Teknik Program (ATP) ile meslek liselerinde yılsonunda mesleki ve kültürel ders başarılarına göre geçişlerin sağlanabildiği bir süreç kurgulanması yeni bir dinamizm ve canlılık getirecektir. Böylece meslek lisesine geldiği halde bu çocukların yeri burası değil diyerek gidebilecekleri başka bir eğitim kurumu olmadığı için serzenişlerin sonlanması sağlanacaktır. Genel bilgi ve kültür derslerinin azaltılıp sadeleştirilmesiyle oluşacak boş zamana gençleri mutlu edecek sosyal-kültürel-spor etkinlik günü verilerek sürecin zevkli geçmesi sağlanabilir.

Özetin özeti; bilerek isteyerek öğrencinin kişilik ve becerilerine uygun seçilen bir meslekte, zevkli ve uygulama ağırlıklı işbaşında meslek öğrenmeye dayalı, öğrenirken üretmenin hazzını yaşatacak ve gelir getirecek, mezuniyet gerçekleşmeden bir işletmeyle eşleştirilen öğrencinin iş garantisi yüksek bir süreç kurgulanması halinde meslek liselerine aşırı talep olacağını düşünüyorum. Unutmayalım ki süreçte köklü değişiklik yapılmadan olumlu sonuç beklemek sürpriz ve hayaldir.

Facebook Yorumları

Erol DEMİR 1967 yılında Gölcük’te doğdu. Piyale Paşa İlkokulu, Gölcük İmam Hatip Ortaokulu, Gölcük Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Üniversitesi Bilecik Meslek Yüksekokulu Elektronik programını ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İşletme Yöneticiliği alanında yüksek lisansı “Eğitim Yöneticilerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri” konusunda tezini tamamlamıştır. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesinde işletme alanında doktora öğrencisidir. 1990 yılında Türkkablo fabrikasında kalite kontrol teknisyeni olarak çalıştı. Öğretmenlik hayatına 1991 yılında Hakkari’de başladı. 1994 yılında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi’ne elektronik öğretmeni olarak atandı. 1995 yılında müdür yardımcısı oldu. 2000 şubat ayında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü oldu. 2003 yılında Gölcük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak çalışmaya başladı. Aralık–2007 ile Haziran-2016 arası İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube müdürü olarak çalıştı. Temmuz – 2016 Bakırköy İlçe MEM, Temmuz-2022 İstanbul İl MEM, Ekim-2023 Küçükçekmece İlçe MEM Şube Müdürü olarak görevine devam etmektedir. Evli ve 3 çocuk sahibidir.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.