1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

İnsanlar Neden Bağırarak Konuşur???

İnsanlar Neden Bağırarak Konuşur???
0

Düşünmek ve düşündüğünü ifade edebilmek, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli vasıftır. İnsanı insan yapan aklı, aklın dışa vurum hali ise ifadesidir. Konuşma, insanlar arasındaki iletişimi ve etkileşimi sağlayan en keskin yetidir. İnsanoğlu duygu ve düşüncelerini; istek ve beklentilerini konuşarak ifade ederken konuşma adabıyla sesin tınısından da yararlanır. Kullanılan dil ve üslup aklın işleyişini gösterirken iletişimin de kalitesini sergiler.

İletişimde asıl amaç kabul ve anlaşılma isteğidir. Daha iyi anlaşılmak uğruna harcanır bütün çaba.. Anlaşılma isteğinde birey kendini yeterince iyi anlatamıyorsa yada anlaşılamadığını düşünüyorsa ilk olarak ses tonunu bir tık yükselterek anlatmaya çalışır kendini.. Çoğu zaman da duyulmadığımız veya yeterince iyi anlaşılamadığımız düşüncesiyle ses tonunu iyice yükselterek hatta bağırarak anlatmaya çalışırız. Bu durumda da anlaşılmak uğruna anlaşa-mamak yaşanır.

Daha iyi anlaşabilmek, yada daha anlaşılır olmak için başvurulan bir yöntem midir ses yükseltmek, yoksa daha baskın gelmek için mi? Ses yükseldikçe daha mı anlaşılır yada daha mı haklı olur insan?

İletişim çabamızda sözcüklerin yeri % 7 ise, ses tonumuzun oranı % 35 tir. Yani ses tonunu etkili ve doğru kullanmak anlaşılma-yı kolaylaştırarak, anlaşma-yı da sağlayacaktır.

Yüksek ses tonu rahatsız edicidir. Anlaşılma çabası terse dönerek karmaşaya neden olur. Ayrıca kişiler arası gerilimi de arttırarak mesafeyi açar. Bağırarak ya da kavga ediyormuş gibi öfkeli bir ses tonuyla konuşmak iticidir. Saldırgan tonlar konuşma sırasında yüksek ses patlamalarıyla görülür. Özelikle de haklı çıkma çabasına girerken sesin yükselmesi, hatta hakarete varan vurgu ve tonlamalar ifade edemeyişi bastırmak için harcanan gayri ihtiyari çabadır. Bağırarak konuşmak haklı olduğunun değil haksız olduğunun bilinç altı mücadelesidir.

Bir de başkalarını ezmek için bağıranlar ve bağırdıklarında karşı tarafı ikna edebileceklerini zannedenler vardır. Bağırmak öfkeyi dışarıya boşaltmanın, kendini rahatlatmanın, içindeki sıkıntı ve üzüntüyü söküp atmanın en kolay fakat en zararlı yoludur. Ses tonlarıyla saldıran insanlar çoğu kez öfkeli, kontrol düşkünü, agresif ve çokça düşmanlık taşıyan kişilerdir.
Bilimsel araştırmalar yüksek sesle konuşan birinin balyoz sesi kadar olumsuz etki yarattığını ortaya koymaktadır. Sürekli yüksek sesle konuşan birilerinin yanında olmak önce sinirliliğe ve gerginliğe, hatta giderek psikolojik rahatsızlıklara bile yol açabilmektedir. Yüksek sesle bir şeyler anlatan birine ne güzel konuşuyor yada ne de güzel bağırıyor dediğiniz oluyor mu bilemem ama ses tonu yükseldikçe rahatsızlık artarak konsantrasyon ve dikkat dağılır.

Etkili konuşma yöntemleri konusunda yetersizlik yaşayanlar genellikle ses tonunu yükselterek etkililik ve baskınlık sağlama eğilimindedirler. Sesi dışa doğru yükseltmek yerine içe doğru bağırmak, yani neden anlatamıyorum sorusuna içsel yanıt bulmak gerekir önce. Bağırmadan, sesi yükseltmeden konuşmak bir erdemdir. En önemlisi de karşı taraftaki kişinin yaşı ne olursa olsun saygının en büyük göstergesidir. Sesin yumuşaması sözü de yumuşattığı için kulağa hoş gelerek kalbe yönelecektir. Volüm ne kadar düşerse anlaşılma yüzdesi de o kadar artar. Volüm ne kadar yükselirse etkililik de o kadar azalır. Ses tonunun konuşmaya göre ayarlanması ve belli bir desibeli geçmemesi çok önemlidir. İkili ya da grup diyaloglarda karşıdaki insanın duyma sınırında en alçak sesle konuşmak en uygunudur. Ses, bir kişinin en derindeki duygu ve düşüncelerini aktarma kanalıdır. Ses tonu söylenen söze mana kazandırır, anlam katar, duygusallık verir ve etkisini arttırır.

Ne kadar iyi anlaşılmak istiyorsak o kadar sade ve yumuşak bir ses tonu ile başlayabilmeliyiz söze.. Ölçülü, sesi kısarak konuşmak, bağırmamak bir konuşma adabıdır. Kibar ve nazik bir üslûbun benimsenmesi, hikmetli konuşma, güzel söz söyleyebilme, iletişim sürecinde her zaman için en isabetli yoldur.
Ve bir hikaye…

Hintli bir düşünür öğrencileri ile gezinirken birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.

Öğrencilerden biri “Çünkü sükûnetimizi kaybederiz.” deyince düşünür “Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.

Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:

“İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”

“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur?
Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe yoktur” diye cevap verir. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”

Daha sonra düşünür öğrencilerine bakarak şöyle devam eder:

“Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz”

Nermin ELMAS

Facebook Yorumları

Nermin Elmas Eskişehir doğumlu..Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu.. Rehber Öğretmen/Md.Yrd.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.