Merhaba sevgili dostlar. Bizler birey olarak, fert olarak hayatımızı sürdürüyoruz. Hayatımızı devam ettirirken çevremizden olumlu ve olumsuz etkileniyoruz. Bizden de çevremiz aynı şekilde etkileniyor.
Ama insan öyle karmaşık bir varlık ki ne sürekli yalnız! Ne sürekli kalabalıklar içinde! Bazen kalabalıklar içinde yalnız! Değişen dünya şartlarında bu yalnızlık daha da arttı galiba. Küçülen aileler, hatta yalnız yaşayan bireyler..
Teknoloji insanoğlunun sosyal olma özelliğini çok tahrip etti. Sanırım bunun acısını çok çekiyoruz. Konuşmaz olduk birbirimizle paylaşmaz olduk Artık o aile meclisleri, arkadaş meclisleri toplanmıyor…
Oysa teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin biz insanlar sosyal varlıklarız. Çevremizde bizi incitmeyecek, hayatın soğuk zamanlarında üşütmeyecek kadar yakın insanlara ihtiyacımız var. Öyleyse insan olmanın bir gereği olarak bu yalnızlaşma ve anti sosyalleşmeye karşı duralım. Yine aile meclislerinde yine arkadaş meclislerinde insan olduğumuzu hatırlayalım İnsan olduğumuzu fark edelim.
Alman filozof Schopenhauer, insan ilişkileri hakkındaki görüşlerini çok güzel bir metaforla, kirpilerin hikâyesi ile anlatır
“Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş büyük kayıplar vermişler. Ama en çok kayıp veren kirpilermiş.
Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri varmış. Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aranmaya başlanmış. Nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş. Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki hava tedavülünü önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış.
İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler. Ama başka bir problem çıkmamış mı ortaya. Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından, dikenleri nedeniyle yaralanmalar gerçekleşmiş. Daha sonraki gece yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu sefer de donanlar olmuş. Ne var ki, her gece kâh uzaklaşa kah yakınlaşa, deneye yanıla, sonunda birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı da öğrenmişler.”
Hülasa; bizim de uzun dikenlerimiz var. Bunlar hayata karşı filtrelerimiz.
Bazen faydalı, bazen de zararlı. Çoğu zaman kimseleri yaklaştırmıyoruz yanımıza.
Ne var ki samimiyet ancak sosyalleşmekle mümkün. Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmayı öğrenmeliyiz. Kirpiler bunu başarmış.
Biz insanlar başaramaz mıyız?