Maarif Sistemimizi Yeniden Düşünmek
0

Maarif kelimesi Türk Dil Kurumu’nca “bilgi-kültür ve eğitim-öğretim sistemi” , Türk Maarif Ansiklopedisinde; “Bilgi, hüner, beceri, kültür, eğitim ve öğretim vb. içine alan temel kavram olarak tanımlanmaktadır. Maarif, kelimesi Arapça kökenli bir kavram olup “bilgi”, “öğreti”, “ilim” gibi anlamlara gelir. Kavram, günümüzde tanımların tümünü hatta milli eğitim sistemini yönetimiyle birlikte kapsayacak şekilde kullanılmaktadır.

Maarifin tarihine özetle bakılacak olursa; “Eğitim ve öğretim hizmetleri, 17 Mart 1857 tarihinde Maarif-i Umumiye Nezareti uhdesine verilmiştir. Eğitim sistemimize ilişkin ilk yasal düzenleme 1869 yılında çıkarılan Maarif-i Umumiye Nizamnamesidir. Merkez örgütünde ilmi ve idari olmak üzere iki daireden oluşan Meclis-i Kebir-i Maarif (Büyük Eğitim Meclisi) ile il düzeyinde Maarif Meclisleri kurulmuştur. 1911 tarihli Maarif-i Umumiye ve Teşkilatı Nizamnamesi (Eğitim Teşkilat Tüzüğü) ile bütünsel bir yapı oluşturulmuştur. II. Meşrutiyet Dönemi sonunda Maarif Nezareti merkez teşkilatı daireleri oluşturulmuştur. Kurtuluş Savaşı yıllarında, İstanbul’ da Osmanlı Hükümetinin Maarif Nezareti, Ankara’da ise TBMM Hükümetinin Maarif Vekâleti olmak üzere iki eğitim bakanlığı bulunmaktaydı.” Eğitim teşkilatı yüzaltmışsekiz yıllık eski bir maziye sahiptir.

23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılmasını müteakip, 2 Mayıs 1920 ve 3 sayılı Kanun’la kurulan ve on bir vekâletten oluşan İcra Vekilleri Heyeti’nde (Bakanlar Kurulu) Maarif Vekâleti de bulunmaktaydı. 1923-1935 yılları arasında “Maarif Vekâleti”, 1941-1946 yılları arasında “Maarif Vekilliği”, 1950-1960 yılları arasında “Maarif Vekâleti” ismiyle hizmet vermiştir. Yaklaşık yarım asır “maarif” kavramı kullanılmışken son altmışbeş yıldır Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) olarak isimlendirilmiştir.

Nurettin Topçu, “Bize bir insan mektebi lazım. Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun” diyerek maarifi bir dava olarak görmüştür. “Türk Maarifi” adlı yazısında da… Millî maarifin mâna ile maddeyi birleştirmesinin ve okulların buna göre düzenlenmesinin gerektiğin belirtmiştir. Namık Kemal’e göre maarif bir millet için “Âlemde mevcut olan bütün meselelerin en mühimidir. Beka ve terakki ancak maarifle temin edilir” diyerek her iki fikir insanı da maarif temelinde okula eğitime hayati bir önem atfetmiştir.

Günümüzde eğitim-öğretim deyince aklımıza önce okul ve öğretmenler gelmektedir. Okulların insanların hayatına girmesinden itibaren eğitim-öğretim yani maarif sistemi ve onu idare eden kamu hizmeti olarak sunan MEB çalışmaları tartışılmaktadır. Öğrenci, veli, öğretmen, eğitim yöneticisi başta olmak üzere sistemi oluşturan tüm paydaşlar kendi pencerelerinden bir değerlendirmede bulunup eleştirmektedir. Beğenmediği uygulamaların değiştirilmesini istemektedirler.

Eğitim sistemi; okul servisi, kantini, öğrenci kıyafeti, yemek, ders ve yardımcı kitapları, sınavları ölçme ve değerlendirmesi, destek ve hazırlık kursları, okul binası, kütüphanesi, spor salonu, atölye ve laboratuvarlar, bilişim yönetim sistemi, okul hijyeni sağlığı ve güvenliği, donanım ve tefrişatı, gezileri, törenleri, mevzuatı, eğitim felsefesi, misyon ve vizyonu, ders programı ve müfredatı, öğrencisi, velisi,  öğretmeni mülakatı,  okul ve eğitim yönetimi, taşra ve merkez bakanlık teşkilatıyla dışa açık çok büyük bir sistemdir. Okul öncesi, ilköğretim, orta ve yükseköğretimiyle ayrı kademelerde görülse bile hepsi birbirini etkileyen bütünün sistemin parçalarıdır.

Türk toplumunun beklenti ve ihtiyaçlarını, dünya gerçek ve gereklerini gözönüne alan MEB, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adıyla Türk Eğitim Sistemini yeniden yapılandırdı. Yeni eğitim-öğretim yani maarif sistemini 2024-25 eğitim öğretim yılından itibaren 1-5-9. Sınıflardan başlayarak kademeli olarak uygulamaya koydu. Doğal olarak henüz bu uygulamanın etkisini sonuçlarını görmek ve en az kademe sonunda değerlendirebilmek için bile dört yıl hatta ilk ürünü çıktısı mezununu görmek için oniki yıl geçmesini beklemek gerekiyor. Ancak gerek Bakanlık gerekse paydaşlar sonuçları görmek için dört veya oniki yıl bekleyemez. İzleme ve değerlendirmeler, bilimsel ve akademik yöntemler de kullanılarak yapılmalı gerekli düzeltme ve iyileştirmelerle sistem daha kaliteli hale getirilmelidir.

Nüfusunun neredeyse dörtte birinin öğrenci olduğu ülkemizde maarif sistemini yeniden tasarlamak ve uygulamak çok zor görünmektedir. Onlarca yılın tecrübesini bir anda görmezden gelerek büyük bir maceraya atılmak çok akıllıca gelmiyor. Fakat öğrencileri ve eğitimi iki sınava odaklayarak bağlamak da doğru görülmüyor. Hayata mutlu, başarılı, uyumlu, sağlıklı, üreten ve değer katan bireyler olarak hazırlamak amacı yerine sınavları kazanıp diplomalar almaya kilitlemekten de kurtarmak gerekiyor.

Maarif sisteminden herkes faydalandığına ve etkilendiğine göre herkesin bu önemli konuda düşünmeye, yaşadığı ve gördüğü kadarıyla konuşmaya hakkı vardır. Okul-aile birliği, komisyonlar, eğitim şuralarında ve sivil toplum kuruluşlarında toplumu oluşturan her kesimden temsilciler fikirlerini paylaşabilmektedir. Son günlerde kesintisiz zorunlu oniki yıllık eğitimin yeniden düzenlenmesi, en azından son dört yılını oluşturan lise eğitiminin zorunlu olmaktan çıkarılması, 3+1 veya 2+2 şeklinde esnek uygulanması gerektiği yönünde kamuoyunda paylaşımlar yapılmaktadır.

Eğitim bir bilim olarak kabul edilmekte ve psikoloji, sosyoloji, antropoloji ve ekonomi gibi daha birçok bilimle doğrudan ilişkilidir. Üniversitede onlarca bölümde eğitimin ihtiyaç duyduğu insan kaynağı yetiştirilmektedir. Hayatını bu bilimlere adayan bilim insanları akademisyenler diğer ülkelerin eğitim sistemlerini de karşılaştırmalı inceleyerek ülkemize en uygun maarif sistemini önermektedirler.

Bir sorunun çözümünü en iyi yaşayanlar bilir prensibinden hareketle başta okullarda, eğitim yönetiminde ve üniversitelerde görev yapan eğitimcilerin bu konuda doğal olarak daha çok söz sahibi olması gerekir. Bu düşünceden hareketle bir düzine insan maarif sistemini dert edinmiş, düşünmüş, yazmış ve içlerinden birinin editörlüğünde bir bütünlük içinde kitaplaştırmıştır.

“Maarif Sistemine Yeniden Düşünmek” adıyla eğitimci ve yazar Ahmet AY editörlüğünde; Prof. Dr. Ahmet ÇAPKU, Prof. Dr. Ali Fuat ARICI, Prof. Dr. İsmail AYDOĞAN, Prof. Dr. Özkan SAPSAĞLAM, Prof. Dr. Zülfiye Gül ERCAN, Doç Dr. Fatih DERELİ, Dr. Muhammed BAHADIR, Dr. Nadir ÇOMAK, Dr. Reşat ÇETİN, Elif TOKKAL, Erol DEMİR, Erol KÖMÜR, Emin ENGİN yedi farklı bölümden oluşan üçyüzotuzyedi sayfalık bir kitabı yayınlanmıştır.

“Eğitime Dair Felsefi Bir İnceleme, Türkiye’de Öğretmen Eğitiminin Dünü ve Bugünü, Eğitim ve Öğretim, Eğitimde Ailenin Sosyal ve Kültürel Çevrenin Önemi, Eğitim Finansmanı ve Sürdürülebilirliği, Eğitimde Liderlik: Etkili Bir Gelecek İçin Rolü ve Önemi, Eğitimin Hedefleri” yedi bölüm başlığında yazarlar maarif sistemini yeniden düşünerek tespit ve önerilerde bulunmuşlardır.

Yazarlar bu kitapta özetle şu tespit ve önerilerde bulunmuşlardır. Geçmişte eğitim öğretim adına yapılanlar söylenenler de önemlidir. İnsan akleden bir varlıktır. Aklın teorik ve pratik yönü ile merak ve keşfe dayalı bilme ve hakikate ulaşma ihtiyacı bulunmaktadır. ilim ve sanat, nerede itibar görürse orada mekan tutar ve orayı bayındır hale getirir. Selatin camilerin yanı başında tarihi medreselerin yapılmış olması önemlidir. Buradan ilim, maddi ve manevi olgunlaşmayı beraber ele alınması ve maarifin buna göre yapılandırılmasını önerilmiştir.

Maarifin en kritik öğesi kabul edilen öğretmenlerin KPSS-Kamu Personeli Seçme Sınavı sonrası yapılan sözlü mülakatlarına yoğun eleştiriler sonucu uygulamadan vazgeçilmiştir. Üniversitelerin eğitim fakültelerinde yetiştirilmesine rağmen Bakanlıkça yeterli görülmeyip yeni dönemde Milli Eğitim Bakanlığı Akademi Giriş Sınavında başarılı olanlar öğretmen akademilerinde en fazla üç dönem teorik ve uygulamalı eğitimlere tabi tutulacaktır. Teorik eğitimin % 40’ı uygulamalı eğitimin % 60’ı üzerinden değerlendirilerek üç yıllığına sözleşmeli sonrasında kadroya geçiş uygulaması henüz başlatılmamıştır. Akademi, 21. Yüzyılın gerektirdiği dönüşümü sağlamaya rehberlik edecek ana aktörleri öğretmenleri tüm yeniliklere uyum sağlayarak maarife değer ve nitelik katacaktır.

Erken çocukluk yani okul öncesi eğitim döneminde; çocukların bilimsel merakın desteklenmesi ve hayatboyu öğrenmeye açık bireyler haline getirilmesine yönelik eğitim yaklaşımları ve çevresel düzenlemeleri gerektirmektedir. Merakı desteklenen bir çocuk, yalnızca bilgiye ulaşmayı değil sorgulamayı da öğrenerek toplumsal ilerleme için kıymetli bir kazanım elde edilebilecektir.

Okul öncesi dönemde çocuklara yaşam becerilerini öğretmek sadece bireyler için değil toplum ve devlet için de önemli faydalar sağlayacaktır. Fiziksel, zihinsel ve duygusal anlamda sağlıklı bireylerin yetişmesini sağlayacaktır. Sosyal ilişkilerde daha uyumlu barışçıl huzurlu bir toplum oluşturulabilecektir. Hayatboyu öğrenmeye açık bireyler, toplumda iş hayatında başarılı olarak üreterek sosyal hayata katılabileceklerdir.

Erdem-değer-eylem çerçevesi Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinde; huzurlu aile ve toplum ile yaşanabilir çevrede huzurlu insana ulaşmak için eylemden değere, değerlerden erdemli insana felsefesiyle eğitimin içeriğinde: “tasarruf, sabır, mahremiyet, mütevazılık, sağlık, çalışkanlık, sevgi, dostluk, özgürlük, dürüstlük, vatanseverlik, yardımseverlik, temizlik, duyarlık, estetik ve merhamet” değerleri benimsetmek amaçlanmıştır.

Ortaöğretimin zorunlu olmaktan çıkarıp isteğe bağlı planlayarak liselerin % 70’i iş ve meslek hayatına yöneltilerek üretimde bir canlanma oluşturup ekonomide rahatlama sağlanabilecektir. Bu sayede üniversite sınavlarında yığılma ve mezunların işsizliğini azaltacaktır. Gerçekten akademik potansiyele sahip gençlerle yakından ilgilenilerek niteliğin artırılması mümkün olabilecektir.

Herkesin bir mesleği olmalı sloganıyla yayınlanan “mesleki ve teknik eğitim politika belgesi” Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle tüm kamu kurum ve kuruluşlarına emirle duyurulması bu konuya verilen değerin bir simgesi sayılmalıdır. MESEM programının meslek liselerine üçüncü bir seçenek olarak sunulması olumlu bir etkide bulunmuştur. Başlangıçta bilerek isteyerek öğrencinin kişilik ve becerilerine uygun seçilen bir meslekte, zevkli ve uygulama ağırlıklı işbaşında meslek öğrenmeye dayalı, sadeleştirilmiş müfredatla, öğrenirken üretmenin hazzını yaşatacak ve gelir sağlayacak, mezuniyet gerçekleşmeden staj yaptığı işletme başta olmak üzere istihdamda eşleşen bir kurgu mesleki eğitimde başarının anahtarı sayılmalıdır.

Teknolojiyle ilişkilerden dolayı yeni nesil çocuk ve gençler biz yetişkinlerden farklı bir zihinsel yapıyor sahiptir. Eğitim sadece okullarda kitaplarla değil, aile ve sosyal ortamlarda devam ediyor. Bu yüzden çocuklara temiz ekran, temiz sosyal medya, temiz sosyal ortamlar hazırlamak gerekiyor. Tv ekranı ve internet bilinçli ebeveynler ve öğretmenlerle bilinçli ve şuurlu bir nesil yetiştirmeliyiz.

Maarif sistemi; eğitimde ideal bir liderlik yapılmasıyla başarılı olabilir. Öğretmenlerden okul müdürlerine, müfettişlerden eğitim yöneticilerine kadar eğitim ve idari hizmetlerde bulunanların liderlik özellikleri geliştirilmeli ve toplumun faydasına sunulmalıdır. Bu şekilde eğitimde sürdürülebilir bir değişim ve iyileşme sağlayabiliriz.

Eğitimin tüm ülkeler için genel anlamda ülkeyi oluşturan insanları bir topluluk olmanın ötesinde millet olma şuuruyla devletin devamını sağlamak, zihinsel-duygusal-fiziksel her açıdan sağlıklı bir nesil yetiştirmek, huzurlu bir toplumu ve güçlü bir devleti inşa etmek hedeflenir. Bu ortak amaçları sağlayabilmek için kültürel değerlerini benimsetmek, korumak ve yaşatmak felsefesine hizmet edecek bir program takip edilir.

Bizim için geçmişte olduğu gibi cihanşümul bir medeniyet inşa etmek gibi özel bir hedefi de olabilir. Sadece okuma-yazma, fenni ilimleri ve bir mesleği öğretmekle çok para kazandıran bir iş bulmasını sağlamak maarifin amacını anlatamaz. Kendisini, ailesini, çevresindeki toplumu ve milletini mutlu edecek ideali olan ahlaklı ve edepli insanı kâmil yetiştirmek de hedeflenir.

Bu faydalı çalışmanın son kısmına editör tarafından “sonuç ve değerlendirme” başlığı eklenmeli. Tüm bölüm yazarlarının belirttiği hususları birarada bir bütünlük içinde mevcut maarif sistemimizle ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile ele alıp önerilerde bulunulması kitabın değerini daha da artıracaktır.

Erol DEMİR 1967 yılında Gölcük’te doğdu. Piyale Paşa İlkokulu, Gölcük İmam Hatip Ortaokulu, Gölcük Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Üniversitesi Bilecik Meslek Yüksekokulu Elektronik programını ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İşletme Yöneticiliği alanında yüksek lisansı “Eğitim Yöneticilerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri” konusunda tezini tamamlamıştır. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesinde işletme alanında doktora öğrencisidir. 1990 yılında Türkkablo fabrikasında kalite kontrol teknisyeni olarak çalıştı. Öğretmenlik hayatına 1991 yılında Hakkari’de başladı. 1994 yılında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi’ne elektronik öğretmeni olarak atandı. 1995 yılında müdür yardımcısı oldu. 2000 şubat ayında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü oldu. 2003 yılında Gölcük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak çalışmaya başladı. Aralık–2007 ile Haziran-2016 arası İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube müdürü olarak çalıştı. Temmuz – 2016 Bakırköy İlçe MEM, Temmuz-2022 İstanbul İl MEM, Ekim-2023 Küçükçekmece İlçe MEM Şube Müdürü olarak görevine devam etmektedir. Evli ve 3 çocuk sahibidir.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.