Ünlü Rus yazarı Lev Nikolayeviç Tolstoy (Leo Tolstoy), “9 Eylül 1828’de Moskova’nın güneyindeki Tula vilayetinin Yasnaya Polyana kasabasında doğdu. 20 Kasım 1910’da Astapovo’da yaşama gözlerini yumdu.” Sevgili okuyucular yaklaşık 150 sene önce yaşayan Tolstoy ile ilgili Daniel Moulin’in yazdığı “Eğitici Tolstoy” adlı kitapta hem Tolstoy’un yaşamına ait bilgiler hem de Tolstoy’un eğitime dair bana göre çarpıcı görüşleri yer almaktadır. Bu kitabı Millî Eğitim Bakanlığı da birkaç sene önce seminer döneminde incelenmesi için tavsiyede bulunmuştur. Ben dikkatimi çeken ve önemsediğim kısımları ile ilgili analizimi sizlere sunmaya çalışacağım.
Tolstoy 1880’lerin başında İbranice ve Yunanca öğrendi. Bu süreçte ünlü yazar sade bir yaşam arayışı ile “sigara ve alkolden uzak durdu, vejetaryen oldu, çiftçi gibi giyindi ve tarlada çalıştı. Kendi kendine yetmenin bir göstergesi olarak ayakkabı yapımını öğrendi. Bütün servetinden feragat etti. 1881’den sonra yayınlanan eserleri için telif hakkı istemedi.”
Tolstoy gençliğinde Rousseau’dan ve orta yaşlarında Kant’tan etkilenmiştir. Hayatı boyunca “her çocuğun içinde doğuştan gelen bir iyilik olduğundan, çocuklara öğrenmek için kendi doğal dürtülerini izlemelerine izin vermek sadece iyiliğe sebep olabilir “düşüncesine sahipti. Eğitimin ana anlayışının çocuklarda doğuştan gelen kendi içindeki iyiliği fark ettirebilmek olduğunu vurgular.
Tolstoy gördüğü eğitim manzarasından memnun değil. “Ezbere dayalı öğrenmeyi ve çocuklara hepsi aynıymış gibi yaklaşan (herkese uyan)tek bir eğitim sistemi ”anlayışını benimsememişti. Tolstoy Almanya, Fransa ve İngiltere’de de incelemelerde bulundu ve bu ülkelerde de eğitime dair itirazları devam etti. Yani bu itirazları Rusya ile sınırlı değildi. Tüm bu düşüncelerini “Yasnaya Polyana”adlı kendi çıkardığı bir eğitim dergisinde yazdı. Bu dergideki yazıları incelendiğinde “sahici bir eğitim olması için öğrencilerin özgürlüğünü temel bir şart olarak” gördüğü anlaşılıyordu. Yine Tolstoy’a göre gerçek eğitim ” ne ön yargılı bir hayat anlayışını kabul etmek ne de maddi amaçları olan bir şey olabilirdi. Bu düşüncelerini uygulamak için kendi kurduğu okulda Tolstoy “hiçbir dersi zorunlu kılmamış ve oradaki eğitimi enerjik, eğlenceli, canlı bir organizasyon “olarak tanımlamıştır.
Yazar bu kitap Tolstoy’un eğitim düşünürü portresini sunmayı amaçlamıştır. Dolayısı ile Tolstoy’un eğitime dair düşüncesini eğitimin yıllardır süregelen ”sorunları bakımından incelemek olduğu yazar tarafından vurgulanmaktadır. Kitap birkaç analiz yazısını daha hak ediyor. İlerleyen zamanda kitaptaki çarpıcı eğitim anlayışları ve uygulamalarından bahsetmeye ve yazmaya devam etmeyi planlıyorum. Kitabı okudukça ilime, âlime ne kadar çok önem verilmesi gerektiği o kadar çarpıcı ki. Yaşadığı yıllarda eğitimle ilgili sorunları cesurca ve kararlılıkla dile getirmiş ve dile getirmekle kalmamış uygulamaları ile de mücadele etmiştir. Bu da bize gösteriyor ki eğitim tarihin her döneminde her coğrafya da tartışılmıştır. Aynı zamanda yine her dönem sorunlar olmuş görüş birliğine varmak zor olmuştur. Yazar Daniel Moulin kitapla ilgili şöyle diyor ;“Bu kitap, Tolstoy’un eğitsel düşünce biçiminin kapsamlı bir açıklamasını yapmayı ve bunu, onun edebî ve diğer yazılarıyla ilişkilendirmeyi hedefliyor.”
Ben de sözlerimi Tolstoy’un zihin açıcı bir sorusu ile noktalıyorum “ne öğretmemiz gerektiğini nereden biliyoruz ve bunu öğretmeye nasıl başlamalıyız?”
Kaynakça
MOULİN, Daniel; Eğitici Tolstoy, Hece Yayınları (Ö.Akçay,Çev) Ankara,2018
https://www.turkedebiyati.org/tolstoy.html