Yaşı çocuk olmasa da herkesin kalbinde büyüttüğü canım çocuk, sana yazıyorum bu cümleleri. Dön bak arkana, kaç mevsim geçmiş aynı yollarda? Ya da kaç kez batırmışsın güneşi hayat kaygısında? Kaç kez öğretmen, çizdiğin o çiçeğin sapı yeşil değil diye olmaz böyle dedi? Bulutları mesela gönlünce rengarenk boyadın mı hiç? ‘Olması gereken bu’ denerek kaç kez engellendi renklerinin açığa çıkması kim bilir.
Sana zihnimde yaptığım zaman yolculuğundan getirdiğim hikayemle geldim.
Çocukluğumdan kalan anılarıma dalar giderim bazen. Yedi yaşına basacağım sıcak yaz günlerinde annemle hep bahçede olurduk. Toprağı su ile ıslatır çamur haline getirir ‘Hadiii’ derdi annem gülen gözleriyle. Ne üstümüzün başımızın batmasına aldırış ederdi ne de çamurdan heykellerimizin muntazam olmayışına ‘Sen nasıl istersen öyle yap’ derdi sadece. Yardım istediğimde destek olur, destekleyici dili ile motivasyon sağlardı küçük sanatçısına.
Çamurdan heykellerimi camın önüne koyar sabırsızlıkla ve bir sanatçı edası ile kurumasını beklerdim. Sonra çeşit çeşit oyunlar kurardık çamurdan heykellerimizle. Çamurdan yaptığım o bebeğin ayakkabısını bile eksik etmezdim. Gözlerimi kapattığımda hayalimde renk cümbüşü sarardı zihnimi. Çoğu zaman boy boy alınmış oyuncak bebeklerin bile yüzüne bakmazdım. Okula başlama zamanım geldiğinde tanıştım ben oyun hamurlarıyla. Hiç de sevmedim bilir misiniz o oyun hamurlarını. Rengarenkti ve yumuşacıktı. Fakat öğretmen oyun hamurlarından sadece kendi yaptığına benzer şeyler yapmamıza izin verirdi. Kendi yaptığına benzemeyince de hayıflanırdı bize. Yapamayınca da öyle üzülürdüm ki… Gün geçtikçe çamurdan oyuncaklar yapmayı da bırakmıştım. Üstelik annem ne yaparsa bakıp benzerini yapmaya başladım. Sonra mı ? Ne farklı şeyler yapabildim oyun hamurlarından ne de keyif alabildim yaptığımdan.
Çevresel faktörler ,çok boyutlu var olmak ve düşünebilmek adı altında özgün ve yaratıcı insana ulaşmak hedefini destekleyici unsurlardan biridir. Yaş almaya başladıkça düşünce yapımızı bile çevremizin etkisine göre düzenleriz. ‘‘Gerçek benliğiniz olmayı desteklemek ve özgünlüğünüzün esasen büyümesine izin vermek için doğru ortamı veya bağlamı bulmanız gerekir.’’ Yaratıcı düşünme sürecini desteklemek yeni ve özgün ürünler ortaya koymak düşünme süreçlerinin eyleme geçmesini sağlar.
“Hepimizin aynı fikirde olması iyi bir şey değildir. Yaratıcılığı ortaya çıkaran fikir ayrılıklarıdır.” der Aldous Huxley. Farklı bakış açıları ve özgün düşünceler insanın içindeki potansiyeli ortaya çıkarır. Sanat, eğitim, günlük yaşam, iş dünyası gibi pek çok alanda değerli bir beceri olmasının yanında ilerleme ve değişimi tetikler. Yaratıcılık ve özgün düşünmenin insan hayatındaki rolü bireylerden başlayarak toplumları dinamik ve yeniliğe açık hale getirir.
Hayal gücümüz sonsuz bir evren gibidir. Yaratıcılık ise hayal gücünün semalarında dolaşan bir uçan balon…
Peki öğretmenim biz sınıf ortamında yaratıcılığı nasıl destekleyebiliriz?
- Her şeyden önce lütfen çocuklarımıza farklı düşüncelere saygı duyma bilinci kazandıralım. Değerler eylemlerinde kendini gösterir. Farklılıklarımızın aslında zenginliklerimiz olduğunu davranışlarımızla pekiştirelim. Böylece etkili ve sağlıklı bir iletişim ortamı oluşturmuş oluruz.
- Sınıf yönetiminde öğretmen büyük bir orkestranın tüm enstrümanlarına yön veren şef gibidir. Öğrenciler ise nereye varacağını bilmesi gereken bir yolcu gibidir. Bu nedenle hedeften haberdar olmalıdırlar. Öğrenci istek ve yeteneğine uygun bir yönelim sağlaması konusunda özgür bırakılmalıdır. Aynı zamanda ilgi alanlarını keşfetmelerine imkan tanınmalıdır. Öğrencilerinin seçimlerine saygı duyulmalıdır. Bu sayede içsel motivasyon düzeyi artar ve hedeflenen amaca daha uygun hareket edilmiş olunur.
- Zenginleştirilmiş ve özgür bir öğrenme ortamı yaratılmalıdır. Mükemmelliyetçi olmak yaratıcılığa ve hayal gücüne sınırlar koyar.
- Problem çözme oyunları, iş birliği yapabilme, risk alma cesareti ve çeşitli deneyimler elde edebilmek yaratıcılığın gelişmesi için kırılma noktaları olabilir. İnovasyon projeleri, ekip çalışmalarında ve eleştirel düşünme becerisi kazanmada işimize yarar.
- Çağdaş eğitim anlayışının en önemli özelliklerinden birisi bireysel farklılıklarının önemsenmesidir. Öğrencilerin ‘kendileri olma gereksinimi’ göz ardı edilmemelidir. Bireye görelik ilkesi esas alınmalıdır. Her öğrencinin fiziksel, sosyal, duygusal ve zihinsel gelişim özellikleri dikkate alınmalıdır.
- ‘‘Bu renk fil mi olurmuş! Çok karışık ve kötü görünüyor! Ne çizmişsin, bunu kimse anlayamaz! Daha ne kadar zaman lazım deminden beri bunu yapıyorsun! Yaptığın benimkine hiç benzememiş bu yüzden olmamış! Ben ne yaptıysam aynısını yap!’’ Ne kadar sınırlayıcı ve incitici bir dil kullanıldığını sürecin içerisinde bazen fark edemiyoruz. Her şeye rağmen sosyal ve bilişsel gelişim devam eder derken aslında hassas yapılarını ve sosyal duygusal öğrenmelerini hiçe saymış oluyoruz. Kullanılan dil destekleyici olmalı ve öz saygıya zarar vermemelidir. Çocuğun tercihlerine saygı duyulmalıdır.
- Kelime oyunlarıyla birlikte bağlantı kurma ,hızlı düşünme yetenekleri geliştirilebilir. Bunun yanında drama egzersizleri ,yaratıcı yazma etkinlikleri, problem çözme oyunları ve görsel sanat çalışmalarıyla yapılan antrenmanlar süreci eğlenceli hale getirerek, işlevsellik ve etkinlik sağlar.
- Sosyal etkileşim sağlanmalı, özgün öğrenme ortamları tasarlanarak öğrenci sürece dahil edilmelidir. Resim mi yapılacak ? Kağıt dışında peçete, kumaş parçası ,karton bardak vb. ürünler kullanarak öğrencinizin işleve takılı kalmasını engelleyebilir ve yaratıcılığı destekleyebilirsiniz aynı zamanda öğrenme ortamınızı keyifli hale getirirsiniz. Bir taşla kaç kuş oldu öğretmenim ?
- Merak duygusunu tetikleyerek üretkenlik arttırılmalıdır. Öğrenciler seviyelerine uygun yöntem ve teknikler kullanarak soru sormaya yönlendirilmelidir. Öğrencilerin sorularına salt bilgilerle cevap vermek yerine sorular sorarak onları araştırma yapmaya, eleştirmeye ve özgün sorular üretmeye yönlendirebiliriz.
- Her sene büyük keyifle yaptığımız ‘Dans Eden İpler’ etkinliğimizde kestiğimiz bir karış uzunluğundaki ip ile dans ediyoruz. Müzik durduğu an elimizdeki ipi kağıdın üzerine bırakarak bir daha ellemiyoruz. Daha sonra ipimizin şekli neye benzediyse tamamlama ve boyama tekniklerini kullanarak hayal gücümüzden yardım alıyoruz. Unutmayalım çocuklar var olana kendilerinden bir şeyler katarak yaratıcı zekalarını geliştirirler.
Çocuklar ,farklılıklarıyla özgün ama bir o kadar da hassasiyete sahip güzelim çam ağaçları…İnanır mısınız sonbaharda bile bunca yağmura, rüzgara karşı yemyeşil dalları. Öyle narin görünümlü ama bir o kadar da dayanıklı ki. Dört mevsim yaprak dökmeyen çam ağaçları, yeniden dirilişin en güzel sembolü.
Sevgiyle…