Hep onlar için iyiyi güzeli düşünürüz. Güvenli bir yaşam alanında kendisini ifade eden bireyler olabilmeleri için yetişkinler olarak düşünür, kaygılanırız. Çocuklarla içi içe olmaktan zevk aldığım yaşantım boyunca onların duygularını anlamayı, onların dilinden ne hissettiklerini dinlemeyi, neyi neden yaptıklarını oturup düşünmeyi heyecanla, istekle, merakla yapmaya çalıştım. Aşağıda çocuklarla dolu geçen bu yaşantım içerisinde duyduğum, gördüğüm çocukluk yaşantıları ve yetişkin düşüncelerinden bahsetmek istiyorum. Bakalım okurken sizlerde de aynı düşünceler oluşacak mı ?
“Hadi biraz zaman ayırayım” deyip çocuğun oynadığı oyunun belli bölümünde yer alıp ayrılmak. Amaç çocukla beraber zaman geçirmek değil, istediği bir anda çocuğun yanındaymış gibi davranmak.
“Bu akşam da ödevini beraber yapalım” deyip bugün varım sonrasında yine bir süre olmayacağım yanında mesajı vermek.
“Bu defa da senin dediğin olsun madem. Çoğu zaman bizim dediğimiz oldu ve olacak ama arada sırada senin de dediklerini yapalım da gönlün olsun.” Onaylanan isteklerin, davranışların; alınan kararların beraber konuşulup karara bağlanması değil de geçici onaylarla onu da dinledikleri mesajını vermeye çalışmak.
“Ne söyleyeceğini bildiğim için sözünü keseyim artık. Ne dinleyecek tahammülüm ne de zamanım var. Zaten anladım ne diyeceğini.” Çocuğun ifadelerinden ve yaşanandan yola çıkarak ne diyeceğini ön görüp kendisini ifade etmesini engellemek.
“Kestirip atayım. Uğraşacak vaktim yok. Çocuk işte anlamıyor.” Söylediklerimizin anlaşılmadığını düşünüp, çocuğun verdiği küçük tepkileri büyütüp kurduğumuz iletişimde kolaya kaçıp kendimizi çekmek.
“Birlikte uymak için kurallar koyalım. Zamanla bu kurallar sadece çocuklar için geçerli olsun. Çünkü biz yetişkinler uymasak da olur. Yaptığımızın doğru olmadığını bildiğimiz halde yanlış yapsak da bir şey olmaz. Ama sakın çocuklar bizim gibi yapmasın. Çünkü onlar daha çocuk.” Kendini yücelten, model olduğunu önemsemeyen yetişkin tutumlarının çocuktan çok yetişkinler arasındaki tutarsızlığa neden olan davranışlarla çocuğun gelişimini olumsuz etkilemek.
“Hep iyi, güzel, doğru görsün dünyayı. Öyle alışsın ve büyüsün.” Peki ya sonra gördükleri içerisinde o yaşına kadar ısrarla görmesini istemediklerimizle karşılaşırsa onlara nasıl karşı koyacak, çözüm bulacak veya onlarla beraber yaşamayı öğrenecek?
“Benim çocuğum yalan söylemez.” Çocuğun yaşadığı duygu halini ve bu duygu haliyle neyi niçin söylediğini nereden biliyoruz? Bir de şunu düşünelim: Çocuk küçükken ağladığı bir anda “Susarsan sana şunu vereceğim, sana şunu alacağım.” Deyip çocuk sustuktan sonra dediğimizi yapmadığımız oldu mu? yani biz yetişkinler onun gelişimine nasıl ve ne kadar katkı sağlamaya çalıştık?
Çocuklar için yapmacık bir şeyler yapma isteği çocuk için anlık doyum sağlarken, onların yaşantıları içerisinde hesapsızca bulunmak bizleri onlar için bir oyun figürü olmaktan çıkarır, yaşantısında yer alan, varlığını hissettiren bir birey haline getirir.
Çocukları anlamak, dinlemek, onlarla beraber zaman geçirmek bana çok iyi gelir gelmesine de benim asıl uğraşım çocuklardan çok çocukluğu anlamaya çalışmaktır. Çocukluğun ihtiyacı, yetişkinlerden istedikleri, hayatı nasıl anladıkları ve anlamlandırdıkları çok değerlidir benim için. Bunun için de bir çocuğun yüreğini kazanmak için kaybedeceğim tek şey zamandır diye düşünüp onlara zaman ayırıp yanlarında olmaya özen gösteririm.
Çocukların hesaplaşmaları olmadığından yaşantılarıyla, dünyaya bakışlarıyla insanlığın müthiş örneklerini gösterip insanlığa sunarlar. Kavgaları, telaşları, heyecanları, mutlulukları vb duyguları yetişkinleri kendilerine özendirecek kadar samimidir. Ne zaman ki yetişkinlerin hesaplarıyla karşılaşırlar işte o zaman kiminde direnç kiminde kaçış kiminde de suskunluk başlayıverir. Çocukluğun samimiyeti ve sevgisiyle dünyada barışın tohumlarını atacak olanların yine çocuklar olduğunu düşünüyorum…
Çocuklar, hayatımızın içinde yer edinmekten çok
kendi yaşamları içinde bizleri görmek isterler.