Literatürde meslek kavramı çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Bu tanımlardan bazıları şu şekildedir. Meslek, kendine özgü az ya da çok bilgi beceri sahibi olmayı gerektiren, bir kimsenin yaşamını devam ettirebilmek, geçimini sağlayabilmek için seçtiği sürekli uğraşı alanı olarak tanımlanmaktadır (Özgüven, 2001: 57). Uysal’a göre meslek, bireylerin devamlı olarak gösterdiği ve birçok kuruluşta aynı ya da benzer olan bir grup ekonomik faaliyetlerdir (Uysal, 1970: 3). Kuzgun ise mesleğin; kişilerin belli bir eğitimle edindikleri, kuralları toplumca belirlenmiş yaşamlarını sürdürmek ve kazanç elde etmek için yürütülen bilgi ve becerilere dayalı sistemli faaliyetler bütünü olarak tanımlanabileceğini belirtir (Kuzgun, 2000: 4).
Meslek, belirli bir okul eğitimi gerektirebileceği gibi deneyim ile de öğrenilebilir. Meslek çalışmaları devamlılık gösterir. Meslek insanın hayatını kazanmak için gerekli olduğu kadar, aynı zamanda bireye manevi doyum da sağlayan bir faaliyettir. Her meslekî etkinlik belirli koşullarda yapılır ve kendine özgü kuralları vardır. Meslekler toplumsal ve ahlaki ölçülere ters düşmeyecek faaliyetlerdir (Çalık, 2000: 47). Ayrıca, her meslek gurubunun toplumca belirlenmiş statüsü ve ona göre de özellikleri mevcuttur. Yukarıda yapılan meslek tanımlarında belli noktalarda benzerliğin olduğu görülmektedir. Bu noktalar söyle sıralanabilir:
- Mesleklerin belli bir eğitim gerektirmesi,
- Kurallarının olması,
- Bireyin hayatını kazanmasına yardımcı olmasıdır.
Bu durumda meslek, bireyin hayatının önemli bir kısmını içine alır. Yani birey, ömrünün üçte birlik kısmını, seçtiği mesleğin gerektirdiği etkinlikleri yapmakla ve bu mesleğe hazırlanmakla geçirir (Koç, 2003: 61).
Meslek etkinlikleri, bireyler arasında farklılaşan birbirinden değişik kişisel özellikler gerektirir. Aynı zamanda bireyler, bu etkinliklerden farklı farklı doyumlar sağlarlar. Para veya maddi kazanç, meslek etkinlikleri ile sağlanan doyumların başında gelir. Ancak, geçinmek için para kazanmak durumunda olmayan kimselerin de, bir meslek edinmeye çaba gösterdikleri ya da bir meslek icra ettikleri gözlemlenmektedir.
Yine bazı kimselerin, az kazanç getiren bir mesleği, daha çok gelir elde edebileceği mesleklere tercih ettikleri görülebilmektedir. O halde, maddi kazancın bir meslek edinmekte ve bir iş sahibi olmada tek faktör olmadığı söylenebilir (Telman, 2002: 24). Bu bağlamda meslekî etkinliklerin, sadece bir para kazanma ve geçim sağlama yolu olarak değerlendirilemeyeceği için bireylere başka yararlar da sağladığı düşünülebilir. Bunlar; her şeyden önce bireyin kendini ifade edebilmesi, yeteneğini kullanabilmesi ve kendini geliştirmesi olarak ifade edilebilir.
Ülkeler, bilimsel ve teknolojik gelişmelere ayak uydurulabilen ve gelişen teknolojiyi kullanabilen nitelikteki insan gücünü yetiştirebilmek için eğitim sistemlerine teknolojik materyalleri de adapte etmek zorunda kalmışlardır.
Sosyal kalkınmayı sağlayacak nitelikli insan gücü yetiştirmek büyük oranda eğitim sisteminin görevidir. Eğitim sistemi tarafından bu görev yerine getirilirken öğrenciler, üretken birer vatandaş olarak görülür ve onların sosyal hayata, meslek hayatına veya yüksek eğitime hazırlanmaları gerçekleştirilir (Telman, 2002: 25).
Eğitim sistemi tarafından yetiştirilip nitelik sahibi çalışanlar olarak üretime gönderilen mezunların, çalışma hayatında farklı problemlerle karşılaşmaları söz konusu olabilmektedir. Eğer bu kişiler düzenli bir biçimde izlenirlerse, bu problemlerin ortaya çıkarılması ve çözüm yolunda adımlar atılması kolaylaştırılmış olur. Her ne kadar devamlılık sağlanamamış olsa bile, meslekî ve teknik eğitim kurumlarından mezun olmuş öğrencilerin iş yaşamında elde ettikleri başarıların izlenmesi adına pek çok çalışmalar yapılmıştır. Herhangi bir sistemin kendi ürününün ihtiyaca yönelik olup olmadığı hususunda geçerli ve güvenilir bir dönüte sahip olmaması durumunda, o sistemin düzeltilmesi ve geliştirilmesi güçleşmektedir (Yeşilyaprak, 2000: 38).
Mezunlar, meslekî ve teknik eğitimde sistemin ürünleridir. Bu ürünler de, müşteri (mezunu istihdam eden kişilerin) görüşlerinin alınması, dolayısıyla onların ihtiyaçlarının ne ölçüde karşılanıp karşılanmadığına bakılması ve bu sistemin uzun vadeli amaçlarının geliştirilmesi bakımından gereklidir. Kaldı ki mezunlar herhangi bir üründen farklı olarak, kendi performansları hakkında görüş ve düşüncelerini söyleyebilirler. Onların görüşlerinin alınması, istihdam kaynaklarının incelenmesi, mezunların eğitim sistemine ilişkin yapacakları değerlendirmeler ve öneriler ile birlikte istihdam eden kişi ve kuruluşların mezunun performansı ile ilgili olarak yapacakları değerlendirmeler ‘mezun izleme’ adını alır ve meslekî ve teknik eğitim programının ürün bazında değerlendirilmesini sağlar (Yeşilyaprak vd., 1999: 32).
Mezun izleme, meslekî eğitimin önemli bir unsurudur. Nitelikli iş gücünün yetiştirildiği meslek okulları ve bu iş gücünün çalıştığı işyerlerinde uygulanan eğitim ‘meslekî eğitim’ olarak adlandırılır. Genel anlamda meslekî eğitim, belirli bir mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve davranışları kazandırmaya yönelik etkinlikler olarak tanımlanmaktadır. Ancak iş gücünün değişen nitelikleri meslekî eğitime süreklilik kazandırırken, aynı zamanda verilen eğitimin içeriğinde ve niteliğinde de değişiklikleri zorunlu kılmaktadır (Taş, 2003: 16).
‘Meslekî eğitim ve yetiştirme’ kavramları, çoğunlukla eğitimin üretime yönelik boyutu olarak algılanmaktadır. Yetiştirme kavramını, beceri kazandırılması ya da iş gücü verimliliğin geliştirilmesi adına yatırım yapılması olarak tanımlamak mümkündür. Ayrıca bu kavram, gerek okul hayatındaki eğitim sürecini, gerekse çalışma hayatındaki öğrenme süreçlerini kapsayacak şekilde kullanılmaktadır. Bununla birlikte, meslekî eğitim ise kısmen eğitimden, kısmen de yetiştirmeden oluşmaktadır. Buradaki genel eğitim kavramı, bireylerin kültürü ve toplumu özümseme kapasitelerinin geliştirildiği bir süreç olarak ele alınmaktadır (Özsoy, 2007: 32).
Çeşitli kuruluş ve kişilerce yapılan meslekî teknik eğitim tanımlamalarının, benzer yönleri olduğu gibi bazı farklılaşan yönleri de bulunmaktadır. Değişik bir açıdan bakıldığında meslekî eğitim, kişinin meslekî anlamda bir statü ve meslek kültürü kazanması için alması gerekli olan eğitimdir. Meslekî eğitimi, bireyin çalışma hayatında belli bir meslek alanında üretici olarak herhangi bir statüyle yer alabilmesi için gereken asgari yeterlilik ve genel meslek kültürüne sahip olmasının sağlandığı eğitim olarak tanımlamak mümkündür. İleri düzeyde fen ve matematik bilgisinin yanında tatbiki kabiliyetler kazanmış mühendislik, tarım, ticaret, sağlık, beslenme gibi her sektörde yer bulabilecek eleman yetiştiren eğitim ise teknik eğitim olarak adlandırılmaktadır (Yeşilyaprak vd., 1999: 42).
Bilim ve teknolojideki gelişmelerin paralelinde, fertlerin çalışma hayatlarında belli bir mesleğe dair beceri, bilgi ve davranışlar kazanmalarını sağlayan ve onların yeteneklerinin geliştirildiği eğitim sürecine meslekî ve teknik eğitim adı verilmektedir. Meslekî ve teknik eğitim kavramı, Milli Eğitim Temel Kanununun 3. Maddesinde şu şekilde belirtilmektedir. Meslekî ve teknik eğitim kavramı; bireylerin istidat, ilgi ve kabiliyetlerinin geliştirilmesi suretiyle onlara gereken beceri, bilgi ve davranışların kazandırılması ve bunun yanında birlikte iş yapma alışkanlığının yerleştirilmesi ile onların hayata hazırlanması, kendilerini mutlu edecek ve toplumun da mutluluğunu artıracak bir meslek edinmelerine yardımcı olmaktır (Nazlı, 2008: 57).
Telman (2002: 33) meslekî ve teknik eğitimi, Milli Eğitim sistemimin bütünlüğü içinde tarım, sanayi ve hizmet alanlarıyla beraber her tür meslek ve teknik eğitim hizmetlerinin planlandığı, araştırıldığı, geliştirildiği, organizasyon ve koordinasyon ile yönetim, kontrol ve öğretim etkinliklerinin bir bütünü olarak ifade etmektedir. Genel anlamda meslekî ve teknik eğitimi, kişisel ve toplumsal hayatta gerekli belli bir meslek için zorunlu olan bilgi, beceri ve pratik uygulama yeteneklerinin kazandırıldığı; ferdin kişisel, sosyal, zihinsel, duygusal ve ekonomik yönlerinin dengeli bir şekilde geliştirildiği süreç olarak açıklamak mümkündür. Ayrıca söz konusu kavram; ferdin bütün yönleriyle gelişimini esas almakta ve meslek, birey ve eğitim boyutlarının dengeli bir şekilde bir araya getirilerek oluşturulmuş bir eğitim sürecini ifade etmektedir (Özsoy, 2007: 43).
Başlangıçta, bu eğitimin eğitsel değeri ve sosyoekonomik işlevine yeteri kadar önem verilmemiştir. Geleneksel okullarda egemen olan anlayışın mı benimsenmesi gerektiği ya da kendine münhasır bir anlayışın mı geliştirileceği konusu her bir gelişim evresinde ortaya çıkan esas sorun haline gelmiştir. Söz konusu eğitim, günümüzün meslekî ve teknik eğitimle ilgili çağdaş kuramları tarafından meslek, birey ve eğitimden oluşan üç boyuta sahip bir süreç olarak görülmektedir. Bununla birlikte, geleneksel bir felsefe olan ‘yoksullar için eğitim’ yaklaşımının yerine ‘herkes için eğitim yaklaşımı’ ön plana çıkmaktadır. Günümüzün meslekî ve teknik eğitim anlayışının belli başlı nitelikleri şu şekilde sıralanmaktadır (Alkan vd., 2001: 19-20):
- Okullar, toplumla uyumlu ve iş dünyasına dönüktür.
- Pratikte ve teoride esas kural, programları iş dünyasındaki gelişmeler ışığında geliştirmek suretiyle değişen ortamlara uyarlamaktır.
- Profesyonel seviyenin dışında kalan iş dünyasındaki bütün meslekleri bu kavram kapsamaktadır.
- Programların içeriği iş hayatına giren çalışanların büyük bir çoğunluğunu kapsamaktadır.
- Yönetim esnek ve dinamiktir.
- Ucuz maliyet etkili eğitim sağlamada sosyal verimlilik aracıdır.
- Esas kaide değişen sosyoekonomik şartlarla ve taleplerle devamlı uyum içinde olmaktadır.
- Öğretmen öğretim alanının uzmanıdır.
- İstihdam ihtiyaçlarına göre hazırlanmış programların uygulanmasına öncelik verilir.
- Öğrenci iş bulup o işte çalışana, üretici gücünü geliştirene kadar öğretim devam eder.
- Kuramcıların bilgilerine nazaran daha çok meslek alanında yetişmiş kişilerin bilgi, yetenek ve aktivitelerine ağırlık verilmek suretiyle öğretimin içeriği geliştirilmeye çalışılır.
- Gereksinimin, gereksinim duyan hedef kitlelere o anda ve pozitif sonuçlar alınacak şekilde uygulanması söz konusudur.
- Okula devam etmeyen gençlere, iş hayatına katılmak isteyenlere ve yetişkinlere dönüktür.
- Öğrenciler sınıf faaliyetlerinden çok laboratuvar, alan ve atölye çalışmalarına yönlendirilmeye çalışılır.
- Öğretimin kademesi olarak ortaöğretim sonrası düşünülmektedir.
- Programların ileri düzeyde öğretime değil, daha çok hayata hazırlayıcı niteliğe sahip olması söz konusudur.
Uygulama, geniş meslekler dünyasının kapsanması, gelişmelere sürekli uyum, topluma dönük olunması, ekonomiklik, olumlu sonuca ulaşıncaya kadar devamlılık, gerçek meslekî yaşantı ortamının sağlanması, arz ve talep dengesinin sağlanması, uygulama yönünden zamana, ihtiyaca ve ihtiyacın şekline bağlı olma, yaşama hazırlayıcı olma ve kesin hedeflere dönük olma gibi nitelikler, modern anlamda meslekî ve teknik eğitim süreçlerinin içinde barındırması gerekli olan temel özellikleri işaret etmektedirler (Alkan vd., 2001: 20).
Özsoy (2007: 46) meslekî ve teknik eğitimin, topluma yönelik, istihdama dayalı, bütün eğitim kademelerini kapsadığını, teori ile pratiği ve iş ile eğitimi bütünleştirdiğini belirtmektedir. “Bir ömür boyu yaşanan olaylar dizisi, bireyin meslek ve diğer yaşam rollerinin birbirini etkilemesi ve izlemesi sonucu oluşan genel örüntü ve gelişim çizgisinde, özellikle iş ve mesleğe ilişkin rollerinde ilerleme, duraklama ve gerilemeleri de içeren bir süreç” olarak tanımlanan kariyer de, yaşam boyu süren bir süreç olarak, bir meslek seçmekle ya da mesleğe girmekle tamamlanmamaktadır.
“Kariyer, bireye hazır sunulan ve seçilen bir alternatif değil, yaratılan/yapılan bir olgudur; onu birey kendisi oluşturur. O halde meslek seçiminden söz edilebilir ancak kariyer, seçimlerin ötesinde bireyin sorumlulukla yarattığı/biçimlendirdiği bir süreçtir. Birey onu sürdürürse, çaba harcarsa ve koşullar elverirse, oluşturabilir” (Yeşilyaprak, 2011: 6-7).
Endüstri 4,0 ve 21.YY vizyonu çerçevesinde nasıl bir mesleki eğitim konusunda araştırmalarım sonucunda öneriler aşağıdaki gibidir:
-En fazla ekonomik iş birliği içinde olunan ülkeler ile ülkemiz arasındaki eğitim sistemlerinin benzerlik oranı ve geçiş kolaylığı sistem oluşumunda dikkate alınmalıdır.
-Eğitim sistemi bir bütün halinde ele alınırken, işsizliği önleyici ve istihdam ve girişimciliği artırıcı bir alt sistem olarak; mesleki ve teknik eğitime özel ve ayrı bir önem verilmelidir.
-Mevcut sistemde 4 yıllık ilkokuldan sonra ortaokul ya da imam hatip ortaokuluna gidilmektedir. 3. bir ortaokul türü olarak, öğrencinin ilgi ve yeteneklerinin ortaya çıkabileceği, değişik mesleklere ilişkin minyatür atölyelerin yer aldığı, mesleki hazırlık ortaokulları kurulmalıdır.
-Bunun uygun olmaması halinde, ortaokulların 3 ve 4. sınıfından itibaren, mesleki tanıtım ve değişik alanlarda temel meslek becerilerine yönelik bir eğitim (gerektiğinde ortaokulların mesleki ortaöğretim kurumları ile ilişkilendirilmesiyle) sağlanmalıdır.
-Bu aşamada geliştirilecek ilgi, yetenek ve kabiliyet ölçüm testlerinin de uygulanması sonucu, öğrencinin ilgili ortaöğretim kurumuna geçişine yönelik yönlendirmenin, (bilimsel testlere dayalı bir şekilde, öğrenci ve velinin de güveni sonucu) sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.
-Ortaöğretim düzeyindeki yapılanma gözden geçirilmelidir. Eğitim sistemimizin son 4 yılındaki ortaöğretim kurumları çeşidine mesleki eğitim merkezlerinde alınarak, üreten toplumda işletmelerin olmazsa olmazı olan nitelikli işgücünün çıraklık eğitimi sistemi yoluyla yetiştirilmesi yolunda atılan adım çok değerlidir.
-Bu sistemin uygulama aşamasının çok iyi planlanması, bu konuda işletmelerin temsil yerleri olan sivil toplum örgütleri ile kuvvetli işbirliğine gidilmesi ve hatta bazı yetki ve sorumlulukların onlara devredilmesi, sistemin daha verimli olmasına ve istenilen yeterliliklere dayalı bireyler yetiştirilmesine katkı sağlayacaktır.
-Bu çerçevede, ikili meslek eğitimi sistemi, geleneksel usta-çırak ilişkisinden farklı, meslek etiği, iş ahlakı ve mesleki yeterliliklerin yanı sıra, takım çalışmasına yatkın ve girişime açık bir eğitim Modeli olarak, toplum nezdinde değerli bir hale getirilmesi için, kamu ve başta odalar olmak üzere, Tüm sivil toplum örgütlerince bir seferberlik başlatılmalıdır.
-Odaların bütçelerinin en az %10’unun mesleki ve teknik eğitime ayrılması ve harcamanın bu alan haricinde yapılmamasının takibi oluşturulmalıdır.
-Finansın yanısıra odalar, sistemin tasarımı ve işleyiş süreçlerinde kamu ile eşdeğer role sahip olmalıdır. Bu süreçler genel olarak; politika üretme, beceri ihtiyaçlarını belirleme ve mesleki eğitimin sağlanması, işletmelerin teşviki ve yönlendirilmesi, işletmelerde pratik eğitim koordinasyonunun sağlanması ve kalitesini arttırma yönünde çalışmalar yapılması, mesleki ve teknik eğitim kurumları yönetiminde yer alınması, meslek standardı hazırlanması, sınav ve belgelendirme yapılması olarak sıralanabilir.
-Buna bağlı olarak; her odada mesleki eğitim, sınav ve belgelendirme birimi ile işbirliği içinde çalışacak, işletme denetimi ve istihdam birimleri oluşturulmalıdır.
-Odaların politika oluşturma sürecine katılımı için oluşturulmuş bulunan İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulları gibi mekanizmalar odaların başkanlığında ve kamunun desteğinde olacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
-Odaların, Mesleki Yeterlik Kurumu ile işbirliği, standart hazırlama Sınav ve Belgelendirme vb. konularda daha etkin olması sağlanmalıdır.
-Mesleki ve teknik eğitime devletçe ayrılan desteğin artırılması, değişik kaynaklardan gelen bütçe paylarının tek bir havuzda toplanarak, daha akılcı ve gerçekçi bir şekilde harcanması sağlanmalıdır.
-Mesleki eğitime devam etmek isteyen öğrencilere, (mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları ile mesleki eğitim merkezleri) işletmece ödenen ücret haricinde, ulaşım bedeli ve öğle yemeğinin karşılanması gibi destekler sunulmalıdır.
-Mesleki eğitim merkezlerinde teorik dersler haftada 2 günden az uygulanmamalıdır.
-Mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarına öğretmen yetiştirme sistemi lisans düzeyinde yeniden oluşturulmalı, bu aşamada, işletme bünyesinde pratik eğitim almaları da sağlanmalıdır.
-Mesleki ve teknik eğitim öğretmenlerinin hizmet içi eğitim yolu ile (işletmelerle de işbirliği yapılarak) gelişimlerine önem verilmelidir.
-İşletmeler pratik eğitim için (mümkünse eğitim birimi oluşturmalı), mesleki / teknik öğretmen ya da nitelikli usta öğretici istihdamına özendirilmeli ve devletçe teşvik edilmelidir. Bu durum, işsiz gençlerin istihdamına da katkı sağlayacaktır.
-Müfredat programları ve modüller-ders kitapları, gelişen ve değişen meslekler dikkate alınarak yenilenmelidir. Sürekli güncellenmelidir.
-Mesleki ve teknik eğitim kurumlarının, mesleklerin özelliklerine göre geliştirilen standart donatımlara ulaşması sağlanmalıdır.
-Mesleki eğitimde yetki ve sorumluluklar gözden geçirilmeli ve gerekli yetki devirleri sağlanmalıdır.
-Mesleki ve teknik eğitim kurum yönetim yapısı gözden geçirilmeli, ilgili meslek kuruluşlarının yönetim kurumlarında aktif rol almaları sağlanmalıdır.
-Okullar arası geçiş genlik tüm eğitim kademelerinde yatay ve dikey olarak yeniden düzenlenmelidir.
-Zorunlu eğitim çağı içinde öğrencinin açık öğretim liselerine yönlendirilmesi uygulaması sona erdirilmelidir (Mesleki eğitim merkezlerine kayıtlı olanlar hariç).
-Mesleki eğitim merkezlerine kayıt olan öğrencilerin ilk yılı mesleğe hazırlık yılı olarak, eğitim kurumlarında gerçekleştirilmeli ve 2. yılda ikili eğitime geçiş sağlanmalıdır.
-Aile eğitimine önem verilerek, eğitim sistemi içinde daha bilinçli hareket etmelerine fırsat verilmeli ve özellikle çocuklarının eğitim – öğretim etkinliklerinde aktif rol alarak meslek seçimlerinde isabetli kararlar verilmesine olumlu katkıları sağlanmalıdır.
-İş dünyasınca ihtiyaç duyulan nitelikli iş gücü alan analizlerinin düzenli olarak yapıldığı ve izlendiği bir yapı oluşturularak, mesleki eğitim kurumlarının gelecek perspektifleri buna bağlı şekillendirilmelidir.
-Mesleki ve teknik eğitim AR-GE merkezleri oluşturulmalıdır.
-Mesleki okullar uzman – tematik okullar olarak yeniden yapılandırılmalıdır. (Otomotiv Meslek Lisesi, Ahşap Meslek Lisesi, Tarım Meslek Lisesi, Hayvancılık Meslek Lisesi vb.)
-Yükseköğretime geçiş sınavında, alınan mesleki ve teknik derslerin bir karşılığı olmalı ya da lise mezuniyet sınavları konularak, yükseköğretime geçişte ilgili alanlara göre lisans eğitimine yerleştirme gerçekleştirilmelidir.
-Bu iş birliği geleceğin meslek-çalışma alanlarının izlenmesi, araştırılması, yapılandırılmasını da kapsamalı ve mesleki yüksek öğretimde bu gelişmelere göre değişiklikler süratle sağlanarak iş hayatı ile uyumlu hale getirilmelidir.
-Sürekli mesleki/teknik eğitime önem verilmeli, bu konuda kaynaklar birleştirilerek daha sağlıklı yapılar oluşturulmalıdır. Yaygın eğitim sağlayan devlet kurumları (Halk eğitim merkezleri) ile yerel yönetimler (Belediyeler) ve diğer kamu kurumları (İŞKUR vb.) arasındaki rekabet ya da eşitsizlik giderilmeli ve kurs sağlayıcıları kursiyerlere aynı imkânları sunabilecek yapıya kavuşturulmalıdır.
-Meslek liselerinde eğitim verilen alan ve bölümler günün değişen ve gelişen şartlarına göre düzenli aralıklarla güncellenmelidir.
-Her il hatta her ilçenin istihdam ve yerel şartlarına uygun(eğitim verilecek alan dal vb.)mesleki eğitim modelleri geliştirilmelidir.
-Bir meslek lisesi açılmadan yer tespitinden başlayarak analiz ve araştırmalar yapılmalıdır. İl ve ilçe kararlaştırıldıktan sonra açılması planlanan alanlar belirlenmeli ve bina buna göre uygun mimari proje ile yapılmalıdır.
-Mesleki eğitim merkez ve taşra yönetim organizasyonu yeniden ele alınmalıdır.
-Yeni nesil okullarda okul doğa iç içe olacak şekilde hayata geçirilmelidir. Böylece doğa ve hayvan sevgisi olan kendisi ile barışık insan sevgisi üst düzeyde, doğa ile sağlıklı ilişki kurabilen nesiller için ilk adım atılmış olacaktır.
-Mesleki Eğitim üç kademe olarak (meslek lisesi-teknik lise-teknoloji lisesi) olarak kurgulanmalıdır.
- Meslek Lisesi (4 yıl):Yaygın ve örgün olarak kurgulanarak tüm sektörlerin istek beklentilerine uygun teknik eleman eğitimini üstlenebilir.
- Teknik Lise (4 yıl): Meslek lisesi 9.sınıf öğrencileri arasından belli başarıyı yakalayanlar devam edebileceği bir lise.
- Teknoloji Lisesi (4 yıl): 21 yy dijital dünyasına uygun alanlarda mühendis altyapısını oluşturacak ve 21.YY ihtiyacına yönelik teknisyen yetiştirecek.-LGS ile öğrenci alacak köklü bir dönüşüme ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz. Üzerinde ayrıntılı çalışarak bu üç okul türüne göre kapsamlı bir model çalışması yapılabilir.
KAYNAKÇA
ALKAN, Cevat, DOĞAN, Hıfzı, SEZGİN, İlhan; Meslekî ve Teknik Eğitimin Esasları, Nobel Yayın Dağıtım, 2001.
ÇALIK, Temel, EREŞ, Figen; Kariyer Yönetimi, Gazi Kitabevi, Ankara, 2000.
KANTARCIOĞLU, Selçuk; Rehberlik El Kitabı, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1987.
KOÇ, Mustafa; Rehberlik, (Ed. (N. Sargın), Mikro Yayınları, Ankara, 2003.
KUZGUN, Yıldız; Meslek Danışmanlığı Kuramlar ve Uygulamalar, Nobel Yayınları, Ankara, 2000
NAZLI, Serap; Kapsamlı Gelişimsel Rehberlik Programları, Savaş Yayınevi, Ankara, 2008
ÖZGÜVEN, İbrahim Ethem; Çağdaş Eğitimde Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Pederem Yayıncılık, Ankara, 2001.
ÖZSOY, Ceyda; Türkiye’de Meslekî ve Teknik Eğitimin İktisadi Kalkınmadaki Yeri ve Önemi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2007.
TAŞ, Said; Öğretmenlik Mesleğine Giriş, Asil Yayınları, Ankara, 2003.
TELMAN, Cavidan; Başarıya Giden Yolda Meslek Seçimi, Epsilon Yayıncılık, İstanbul, 2002.
UYSAL, Şener; Lise Öğrencilerinin Meslek Seçimi, Yeni Desen Matbaası, Ankara, 1970.
YEŞİLYAPRAK, Binnur, GÜNGÖR, Abide, KURÇ, Güzin; Eğitsel ve Meslekî Rehberlik, Varan Matbaacılık, Ankara, 1999.
YEŞİLYAPRAK, Binnur; Eğitimde Rehberlik Hizmetleri, Nobel Yayıncılık, Ankara, 2000.
YEŞİLYAPRAK, Binnur; “Meslekî Rehberlik ve Kariyer Danışmanlığında Paradigma Değişimi ve Türkiye Açısından Sonuçlar: Geçmişten Geleceğe Yönelik Bir Değerlendirme”, Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 11, 4, 2011, 5-26
ANKARA TİCARET ODASI ”Karşılaştırmalı Mesleki Eğitim Sistemi”,Ankara,2017.
ASLAN, Mustafa, ”Meslek Liselinin Kariyer Yolu”, İstanbul,2015.