Seçici olmak her canlının doğasında vardır. Hayatta her şey seçicilikle biçimleniyor. Doğada kendi içinde seçiciliğini kullanıyor. Düşünün; iyi olan tohumla, kötü olan tohumu karıştırıp toprağa eker mi çiftçi? Siz evinize pazardan aldıklarınızın iyi olmasını istemez misiniz? Ya eşinizi seçerken, olsun da nasıl olursa olsun mu dersiniz? Hayır, seslerini duyar gibiyim. Asla bu seçiciliğimizden taviz vermek istemeyiz. Peki, nerden çıktı, şimdi bu seçicilik diyeceksiniz. Geçen gün bir “ayıklama” konusunu işlemiştim. Oradaki bu sözcük aslında seçicilik anlamında olduğunu anlatmaya çalıştım. Ama isteyen istediği yere lastik gibi sündürdü. Şimdi onu bizde lastik gibi sündürüp yoruma açalım. İster misiniz?
Her şeyde seçiciyiz de eğitimde değil miyiz? Örneğin; Problemli çocuğu okula almak istemeyiz. Bazen de öğretmen seçeriz. Benim oğlum Ali’de değil Veli’de okusun diye baskı yapmaya çalışırız. Bu da öğretmen seçiciliği değil mi? Bazen de veli seçeriz. Sınıflar arası farklı gelirleri olanları şu ya da bu gerekçeyle ayırmaya çalışırız. Bunlar yaşanmıştır. Yaşanacaktır. Okulda problemli olan çocukların aileleriyle görüşmek, disipline vermek veya kendi dilimizce ikna etmeye çalışırız. Olmadı, uzaklaştırırız. Bugün bu seçiciliğin; üniversiteye girişte, özel okullarda ve hatta belli kaliteyi yakalamış birçok okulda uygulanmadığını mı söyleyeceksiniz? Hayır, bal gibi uygulanıyor. Başarı basamağını yükseltmek için kendince şart olarak görülüyor. Ne kadar başarılı öğrenci olursa, o kadar çok tutulursunuz düşüncesi vardır.
Seçici olmak, davranmak hayatımız boyu sürer gider. Mesleğimizi seçerken, arkadaşımızı seçerken, inançlarımızı seçerken, siyasi görüşlerimizi seçerken vb. hep karşımıza çıkar. Bu da doğruyu yanlışı ayırmak değil midir? Düşüncelerimize yakın olanlara yakın, uzak olanlara itici davranırız. Sanki başka gezegenden gelmiş, burayı işgal etmiş gibi bakarız. Seçemediğimiz istisnalar da vardır. Örneğin; Çocuklarımızın nasıl olacağını seçemeyiz.
Eğitim işi; emek ister, özen ister. Ama emeğinin karşılığını alamazsan; delik teneke gibi, yukarıdan döktükçe aşağıdan akıtırsın dışarı. Çocuklar öğrendikçe mutlu olursun, öğrenmezse yırtınırsın, öğrensin diye. Kızılderililer “Emek güneştir. Tohuma da suya da toprağa da hayat verir.”der. Geleceğimiz olan gençlerimize emek verelim. Ama onları tehlikeli olanlardan koruyarak, sağlam yetiştirelim. Uyuşturuculardan, çetelerden, zararlı gruplardan arındıralım. Arınmayanları ayıralım. “Ne ekersen onu biçersin. Ekmezsen üzerinde ayrık otları biter.”der, Kızılderililer. İnsanımıza değer verelim. Yetiştirelim, ayrık otu olmasın. Ama ayrık otlarından da ayıralım. Harcamayalım, onları.
Seçici olurken, seçici olabilmeyi de karşımızdakilere fark ettirebilmeliyiz. Gençliğin; sorunlar yumağı olmasına değil, sorunları çözmesine, kendi ayakları üzerinde durmasına fırsatlar yaratabilmeliyiz. Bizim hayallerimizin değil, kendi hayallerinin peşinden gidebilme cesareti verebilmeliyiz.
Dar kafalı olmayalım. Bir gözümüzü kapatıp da; birini görüp, diğerini görmemezlikten gelmeyelim. Geniş düşünelim. Ama doğru düşünelim. Bardağın bir tarafının boş olduğunu söylerken, diğer tarafının da dolu olduğunu fark ettirebilmeliyiz. Bir yönlü değil, çok yönlü bakabilmeyi bilmeliyiz. Artıları ve eksileri birlikte değerlendirebilmeliyiz, bunu seçici olurken de göz önüne alarak yapabilirsek daha sağlıklı bir karar almış oluruz.
Seçici ol, Özgün ol, süzgün ol. Dostunu düşmanını iyi seç, ama kırıcı olma. En güzel yarınlar sizinle olsun…