Okullar açılalı dört haftayı geride bıraktık. İhtiyaç listeleri tamamlandı. Genel veli toplantıları yapıldı. 1. sınıfa çocuğu başlayan veliler “Ela ile Lale’yi el ele” tutuşturdu bile.
Çocuk ister okul öncesi olsun, ister birinci sınıf, ister dördüncü sınıf fark etmeyen tek şey okul açılmadan birkaç hafta önce biyolojik saatlerinin ayarlanması gerekliliğidir.
Nedir biyolojik saat derseniz? Bir ikiz annesi ve 24 yıllık sınıf öğretmeni olarak şöyle derim size:
Tatil süresince esnettiğimiz; uyku saatleri, misafir ağırlama, hafta içi, hafta sonu misafirliğe gitme, TV, tablet karşısında yemek yeme alışkanlıklarının okul zaman çizelgesine uyumlu hale gelmesi derim.
“Yarın okul var, artık yatman gerekiyor.” çok geç sarf edilmiş bir cümledir. Bunun için okul açılmadan iki-üç hafta önceden çocuğunuz 11.00 yatıyorsa 10.30, sonraki hafta 10.30’dan 10.00 çekerek yumuşak bir geçiş yapabilirsiniz.
Gelelim ev çalışmalarına. Öcü bir ifadeyle ödevlere…
Şikayetçi olmayan veli var mıdır bilmiyorum? Özellikle birinci ve ikinci sınıfta ev çalışma sistemi oturmazsa çocuğunuzun okul hayatı boyunca ödevlerini yapan birer sekretere dönüşürsünüz.
1.sınıfın ilk dönemi ev çalışmalarında yönergeler mutlaka bir yetişkin tarafından okunmalıdır. İşte tehlike tam da burada başlar. Sizin rehberliğinizde ödev yapan çocuk bunu hemen alışkanlık haline geçirir. Okumayı anlamlandırmaya başladığı, akışkan okumaya geçtiği dönemde yani birinci sınıfın ikinci yarı yılından itibaren çocuğunuza ev ödevlerinde eşlik ederken gölge gibi arkada kalmayı başarmalısınız. Çocuk yönergeyi kendi okumalı, sesli okumalı. Sizin rehberliğinizde çalışmaya alışık olduğundan ”Ne yapacağım? Anlamadım?” ifadelerini sık sık duyacaksınız. Sabırlı olun. Yapması gerekeni söylemek yerine, sorularla yönlendirin.” Ne demek istiyor sence? Ne yapmalısın? Hangi konu ile ilgili ? Defterine bakalım mı?” vs.
En zor zamanlarda bu anlardır. Özellikle çalışan yoğun anne-baba hele bir de çocuk tam zamanlı bir okuldaysa onunla vakit geçirmek adına işleri kolaylaştırır. Farkına varmadan.
İlerleyen yıllarda “Hala ödevlerini kendisi yapmak istemiyor. Evde yapıyor ama okulda neden yapamıyor? Karmaşası yaşanır. Çünkü sınıfta çocuğunuza yönerge okuyan, uygulaması gereken işlem basamaklarını sıralayan anne ya da baba yoktur. Tek başına işin içinden çıkamaz, zaman yönetimi yapamaz çocuk. Sınıf ortamında beklemeye geçer, yetiştiremez, başladığı işi sonlandıramaz. Öğretmeninden geri dönüş mesajları almaya başlarsınız. Evde tamamlasın, hafta sonu yapsın… Ev ödevlerinin yanında okulda tamamlanamamış çalışmalar gün geçtikçe ilişkinizi yıpratır. Anne-çocuk, baba-çocuk hatta karı koca olarak huzursuz bir ortam başlar. Okuldan uzaklaşma,okula gitmek istememe, sabah başlayan karın ağrıları, mide bulantıları… Yılmadan istikrarlı bir şekilde çocuğunuzun çalışmalarını kendisinin yapması için aynı yolu devam ettirmelisiniz.
Özetle anne – baba değil de veli olmak çok zordur. İkizlerim 1. Sınıfa başladıklarında ilk bir ayda öğretmenlerine “Veli olmaktan istifa etmek istiyorum.” demiştim.
Veli olmak, öğretmen ve okul ile iş birliği gerektirir. Evladını olduğu gibi kabul gerektirir. Tüm bunları yaparken de kardeş, komşunun çocuğu, halanın oğlu ile kıyaslanmamalıdır. Her çocuk bulunduğu basamakta ilerleme gösterir.
İstikrarlı olursanız sorun çıkaran değil, sorun çözücü bireyler yetiştirirsiniz.
Sema AYDIN