Eğitim, uzun vadede bir ülkenin nasıl bir durumda olduğunu ve gelecekte de nasıl olacağını en iyi gösteren alandır. Örneğin, eğitimin kötü olduğu bir ülkede, eğitim politikalarını belirleyen yöneticilerin başarısız ve yeteneksiz insanlar olduğu anlaşılır, ayrıca eğitimin kötü olması sebebiyle o ülkenin geleceğinin ve gelecekte o ülkeyi idare edecek insanların da bir karanlık içinde olduğu düşünülür.
Eğitim politikalarının başarısı en başta yöneticilerin eğitim düzeyini gösterir. Eksik eğitimli ve kendini geliştirmemiş insanların söz sahibi olduğu bir eğitim sisteminin başarısızlığı barizdir. Bu yüzden en azından eğitimde söz sahibi olan yetkili insanların alanında uzman insanlar olması gerekir. Her ne kadar bazı ülkelerde siyasetçiler eğitim düzeylerine bakılmaksızın seçiliyor olsalar da en azından siyasetçilerden eğitim konusunda daha az belirleyici olmaları beklenmelidir.
Eğitimde siyasetin daha az belirleyici olması gerekliliğinin birkaç sebebi vardır. Öncelikle siyasetçiler demokratik bir ülkede gelip geçicidir. Bir siyasi grup yalnızca iki seçim arasında güç sahibi olabilir. Fakat eğitim konusu ülkenin kuruluşundan geleceğine uzanan çok uzun vadeli, gelenek, birikim ve uzmanlık isteyen bir konudur. Hatta geri kalmış ülkelerde siyasetçilerin eğitimi kendi güçlerini arttırmak için bir araç olarak kullandığı da görülmüş bir durumdur. Böyle bir durum ise o ülkenin eğitimi için tam bir felakete dönüşür. Bu yüzden eğitim alanında karar vericilerin siyasetçilerden ziyade güçlü kurallara bağlı çalışan kurumlar olması gerekir. Bu kurumlar siyasetten bağımsız, seçkinci ve kesinlikle kişilere bağlı olmayıp kurallara bağlı çalışan kurumlar olmalıdır.
Örneğin ülkenin eğitim meseleleriyle ilgilenen en üst düzey kuruma “akademi” diyelim. Bu akademi, siyasetçilerden ve bürokratlardan mümkün olduğunca bağımsız olmakla beraber eğitim dünyasıyla somut bağlara sahip olmalıdır. Ülkedeki bütün eğitim camiasıyla doğrudan bağlantılı olması, onların taleplerini ve uyarılarını aksama olmaksızın karar mekanizmasında çalıştırabilmesi gerekir. Böyle bir mekanizma ciddi bir eğitim organizasyonunu ve yapılanmasını beraberinde getirecektir. Bu yapılanmanın sahibi ise bizzat eğitim dünyasının kendisi olacaktır.
Bu eğitim organizasyonunun seçkinci olması bir bakıma en zor karşılanabilecek özelliktir. Gerçekten üretken ve başarılı eğitimcilerin karar verici seviyeye yükselmelerini sağlayacak bir hiyerarşi gerekecektir. Böyle bir hiyerarşinin kurulmasında iki temel unsur önemlidir: birisi güçlü kurallar, diğeri güçlü gelenekler. Kurallar yazılı prensiplerdir. Bu hiyerarşiyi kuran ve karar alma mekanizmasını düzenleyen kurallar son derece açık, teferruatlı ve katı olmalıdır. Kurallar ne kadar güçlü olursa ve uygulanırsa kurumlar içinde yozlaşma o kadar önlenebilir. Bu yüzden güçlü kurallar bir kurumun işe yaraması ve devamlılığını sağlaması için en önemli ihtiyaçtır denebilir. Bir diğer prensip ise geleneklerdir. Gelenekten kastettiğimiz şey eski adetler değildir; kuralların hakkıyla uygulanması, kurumların düzgün çalışması ve görev alan şahısların gerçek anlamda liyakat sahibi olmaları gibi alışkanlıklar her zaman kurallarla sağlanamayabilir. Kurallar yazılıdır, uygulanması ve sahiplenilmesi ise gelenekleri oluşturur. Bir kurum için geleneğin anlamı bu olması gerektiği gibi bir ülke için de geleneğin anlamı bu olmalıdır.
Eğitimde söz sahibi olacak kurumda belli bir hiyerarşinin olması gerektiğini söyledik fakat bunu biraz daha açmak gerekiyor. Burada hiyerarşi kavramını kişiler üzerine kurmamak gerekiyor. Yani makamlar mevkilerle meydana gelmiş bir hiyerarşiden değil, görevler ve sorumluluklardan meydana gelmiş bir hiyerarşiden bahsetmek doğru olur. Yetki ve güç kişilerin değil kuralların olmalıdır. Kişilerin makamları değil, bulundukları konuma göre farklı farklı görevleri ve sorumlulukları olacaktır. Bu şekilde hiyerarşide en yukarıdaki kişiler, kurallara en çok bağlanmış olan ve sorumlulukları en geniş olan kişiler olacaktır.
Özetle; siyasetin daha az belirleyici olduğu, doğrudan eğitim camiasının oluşturduğu, kendi kurallarıyla ve gelenekleriyle çalışan, şahıslarla değil kurumlarla yaşayan güçlü ve sürdürülebilir bir eğitim organizasyonu ve karar alma mekanizması, ülke için en verimli eğitim sisteminin tespitinde en doğru kararları vermek için gerekli olan şeydir.
Enes Özcan
Bahçeşehir Üniversitesi – İİSBF
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler
BİGENÇ
ozcanenes.wordpress.com