“Sen bir düş kur diye başladı öykümüz, kıyıya vurmuş sihirli lambadan çıkıp yeni dostuna dile benden ne dilersen diyen masal kahramanları misali. Haftalardır bildik şarkıların nakaratları misali tekrar ediyoruz “minicik bir hayalle gelişir ,güzelleşir hayatlarımız ve dünyamız.” Öğrencilerin yüreğine dokunan bir öğretmenle başlar düşler, mucize olup toprak misali minik bedenlerin zihinlerine tohum olup düşüverir bu düşler. Vakti geldiğin de tohumlar filizlenip çiçek açar, çiçekler rüzgarla kanatlanıp kanat kanat gökyüzüne yükselir. Öğretmen dediğimiz kıyıya vuran sihirli lambalardan çıkan masal kahramanları misali modern zamanın şövalyeleridir. Masal kahramanı misali düş kurucu öğretmenlerimiz, onların ölçülüp biçilecek özellikleri yoktur, ne zaman nerede filizlenip boy verecek bilemezsiniz. Diğer insanlardan onları ayıran yegane fark kocaman düşleridir. Rengarenk kanatları olan tavus kuşu misali, her parmaklarında bir renk taşırlar. Dokundukları tene renk verip yeniden onlara anlam kazandırırlar. Renkler onlarla derinleşir koyu mavilikler den bebek gülüşü pembeliklere uzanır. Toprak kahvesi hatıralar taşırlar gizlilerin de. Bazı geceler nefes olup ay ardında, bazı gecelerde özlem oluverirler yürekte. İşte öykümüz bu düş kurucuların hikayesi. Her sabahı yüreklerinde yeni tomurcuk veren sevda türküsü ile karşılayıp her şeye rağmen başarmanın ardından koşturan genç kalan,sevdayla kalan yüreklerin öyküsüdür “Seninle Başladı”. Bu güne kadar bildiğimiz en büyük mucizedir veya mucizenin ete kemiğe bürünen şeklidir onlar : Bu hafta sayfamıza misafir olan öğretmenimiz Mustafa Turan Hocamız. Bizi kırmayıp pazar sabahını bizlere ayırdı. Biz sorduk Mustafa Hocamız anlattı. Yazdık, sorduk, bir parça gülüşe bir kaç damla göz yaşımızı kattık.
Merhaba Mustafa Turan Hocam, sizi tanıyıp çalışmalarınızı inceleme başladıktan sonra beni en çok etkileyen sözünüzün “Bu Ülkenin Çocuklarını Çok Seviyoruz. Onlar Her şeyin En Güzeline Layıklar…”sözünüz geliyor. Tüm anne babalar adına öncelikle bu bakış açınızdan dolayı size teşekkür etmek istiyorum. Hocam çok fazla göz önünde olmayan, yaptığınız çalışmalarla daha çok öğretmenlerimiz için kaynak oluşturan, projeler geliştiren bir isimsiniz. Okullarımızın kapandığı şu günlerde bile “http://www.mustafa-turan.com/”sitenizde 3976 kişi aktif. Sitenizde binbir emek verip bedelsiz olarak sunduğunuz kaynakların indirilme sayısı ise 4.791.384, bir çok farklı alanda çalışma yapıp sınıf seviyelerine uygun zeka oyunları, robotik, satranç ve farklı bir çok konuda çalışma yapıp kaynak hazırlıyorsunuz. Hocam bize ve okurlarımıza kendinizi tanıtmanızı rica edeceğim.
- Yedi kardeşli bir ailenin en küçük çocuğu olarak 1978 yılında Ağrı’da doğdum. Çiftçi bir babanın çocuğu olarak ilkokul dönemimdeki çocukluğum Ağrı’da geçti. Çocukluğum bu dönemdeki her Anadolu çocuğu gibi bazı yokluklarla ve mücadeleyle geçti. Çocukluğum ve eğitim yaşamım boyunca doğudan batıya güneyden kuzeye ülkemizdeki ki birçok ili ve o ildeki eğitim durumunu, eğitim olanaklarını görmek nasip oldu. Meslek yaşamım boyunca ülkemizin eğitim alanında bir çok üst düzey kurumlarında çalışmak nasip oldu. Çocuk esirgeme kurumlarından, huzur evlerine, cezaevlerinden halk eğitim merkezlerine eğitim ve sosyal alanlarda çalışmak nasip oldu. Halen milli eğitim bakanlığımız bünyesinde ve birçok sosyal hizmet alanında çalışmalarım sürmektedir.
Öğretmenlik mesleğini seçmenizde etkin olan unsurlar nelerdi? Neden sınıf öğretmeni olmak istediniz?
- Lisedeki Felsefe Dersimize giren bir hocamızın etkisiyle öğretmen olmak nasip oldu. O dönemdeki ÖYS Sınavından yüksek bir puan almama rağmen bir gün senin gibi insanlara Anadolu çocuklarının ihtiyacı var deyip, üniversite tercihlerimin çoğunu öğretmenlik mesleğinden yana yapmıştım. Gönlümden geçen aslında aslında Hukuk Fakültesi idi… Üniversitede de Tarih Öğretmenliğinde başarılı ve parlak bir öğrenciydim. Üniversite eğitimi boyunca hep üniversitede eğitim kariyerimi sürdürmek istiyordum lakin o dönemdeki Türkiye şartları ve bazı nedenlerden dolayı sınıf öğretmenliğinde çalışmaya karar verdim.
Beş yıl kadar köy öğretmenliği yaptınız bu süreçle ilgili aklınızda kalan zorluklar nelerdi hocam? Anton Çehov’un “Öğretmenler İçin Kimseye Sağlanmayan Olanakları Yaratmak Zorundayız. Bunu Da Bir An Önce Yapmalıyız; Çünkü Halk, Her Yönden Yeterli Bir Eğitim Görmezse, Devlet, Yeterince Pişirilmemiş Tuğlalardan Örülen Bir Ev Gibi Çöküverir. Öğretmen, Bir Sanatçı Gibi, İşine Büyük Bir Tutkuyla Âşık Olmalıdır.” Sözünden hareketle bu süreçte iyileştirilmesi gereken unsurlar sizce neler olabilir?
- İlk atamamda Diyarbakır Merkeze bağlı Sütağan (Sapanca ) Mezrasında göreve başlamak nasip olmuştu. İlk günkü heyecanla mezraya gittiğimde Aralık ayında karda kışta kız öğrencilerimin ayaklarında terliklerle okula geldiklerini gördüm. Bu durum bana çok dokunmuştu. Okula vardığımda: okulun, bir sınıf bir idare odası ve bir de lojmanın olduğunu gördüm. O anda kakarımı verdim ben mezrada ( köyde ) kalacağım!… O bölgede çalışan kıdemli birçok meslektaşım, hoca burası terör bölgesi buralar çok tehlikeli deselerde kararımı vermiştim. Daha sonra öğrendiğim kadarıyla mezramıza ( köyümüze ) yakın bir köyde altı öğretmenimiz şehit edilmiş. Bu durumlardan dolayı o dönemde birçok meslektaşımız dolmuşlarla şehir merkezinden köylere geliş gidiş yapmaktaydılar. Kararlıydım!… Mezrada yaklaşık dört yıl tek başıma kaldım… Mezrada ilk yaptığım iş boş olan bayrak direğine bayrak çekmek olmuştu. O bölgedeki samimi ve mert olan Diyarbakır insanı zaman içerisinde ele avuca sığmayan öğretmenlerini anlamaya başlamışlardı!… Mezranın ileri gelenleri ve gençleri ile okulumuzu tadilata almıştık. Yeterli boya ve imkânımız olmadığı için uzun arayışlar ve denemeler neticesinde o dönemde en uygun olan boya: kireç ile okulumuzu boyadık. Orman bölge müdürlüğü ile yaptığım yazışmalar neticesinde binlerce fidan almış ve bunu mezradaki okul, cami ve mezarlık bölgelerine kendi öğrencilerimle dikimini yapmıştık. Mezramıza yakın bir bölgede bulunan Türkiye petrollerinden petrol borusu alarak bunları büyük mücadeler neticesinde kaynakçıda kestirip okulumuza futbol, basketbol ve hentbol sahaları yapmıştık. Ayrıca okulun beirli bir alanı olması için bu direklerden bir kısmı ile okulumuzun çevresini belirlemiş ve bu bölgeleri ağaçlandırmış ve çiçekler dikmiştik. Okulun yanında bulunan su kuyusunda öğrencilerimiz kuyudan su çekerek kovada su içmekteydiler. Öncelikle kuyunun üstünü kapatıp ve bir motor alarak okulumuza su tesisatı çekip çocuklarımızın çeşmeden su içmelerini sağlamıştık. Köy Öğretmenleri İle Haberleşme Ve Yardımlaşma Derneği yetkilileri ile görüşerek mezradaki öğrencilerimizin kıyafet kitap ve daha birçok ihtiyaçları noktasında seferber olmuştuk…Hayatında hiç Diyarbakır’a gitmemiş çocuklarımıza şehir gezisi, tarihi yerlerin gösterimi tabi bunları yaparken o zaman ki koşullarda tüm süreçteki aktörlerin ikna edilmesi……..
Ülkemizin en tanınan öğretmenlerinden birisisiniz. Bu kadar göz önünde olmak, toplumsal beklenti anlamında başarılı bir bireyin sorumluluklarına sahip olmak sizi yormuyor mu?
Aslında çok yoruyor. Her gün yüzlerce mesaj almaktayım. Birçok kurum ve kuruluştan, meslektaşlarımdan, öğrencilerimizden ve ailelerinden mesajlar gelmekte. Mesajları okuduktan sonra sorumluluklarımın ne kadar ciddi olduğunu anlıyorum. Bu çalışmalara başlarken şahsımın göz önünde pek bulunmasını pek istemiyordum. Bunun içinde çok mücadele ettim. Ülke eğitimimize katkısı bulunan birçok sitede yazarlık, proje ve çalışma paylaşımında bulundum. Lakin çalışmaların birçok kişi ve kuruluş tarafından kendi adları ile tekrar yayımlandığını ve intihal edildiğini üzülerek gördüm.
Mustafa Turan İsminden ziyade hazırlamış olduğum etkinlik, çalışmaların ve projelerin daha çok göz önünde bulunmasını istiyorum. Sitemizin ve çalışmalarımızın geniş kitlelere ulaşması; saygıdeğer meslektaşlarıma ve sevgili çocuklarımıza katkısı beni daha çok mutlu edecektir.
Özel Yetenekli Çocuklarımız, uzun yıllardır bu alanda eğitim vermektesiniz Özel Yetenekli öğrenci velilerine neler önerirsiniz?
Gözümüz gibi baktığımız çocuklarımızın eğitimleri, sosyal ve fiziki gelişimleri bizim için her şeyden önemlidir. Her ebeveyn çocukları için en iyi şekilde bir hayat tasarlamak ister. Üstün yeteneklilerin eğitimleri tüm dünyada önemli bir konu olmaya başlamıştır. Bir milletin, sürdürülebilirliğini sağlamasında, merkezi bir güç olmasında üstün yeteneklilerini eğitmesi, onları işlevsel kılması hayatî bir önem taşımaktadır.
Günümüzde bazı ülkeler üstün yetenekliler eğitimini ulusal öncelik haline getirmiş durumdadır. Yaşıtlarından farklı gelişime ve potansiyele sahip üstün yetenekli öğrencilerin başarılı olmaları ya da tüm potansiyellerini kullanmaları için farklılaştırılmış eğitim programı gerekmektedir. Bu farklılaştırılmış eğitim ülkelerin sosyal, kültürel ve ekonomik yapılarına göre farklılık göstermektedir.
Üstün Yetenekli Öğrenciler yaşıtlarından çok farklıdırlar, en başta kendi yaş grubu ile kıyaslandığında farklı düşünür ve lider olmak isterler, en önemli özellikleri ise öğrenme hızlarıdır. Ebeveynlerin bu özellikleri bilmeleri, Üstün Yetenekli Öğrenciler açısından hayati önem arz etmektedir. Çocukları üstün yetenekli ise ebeveynlerin bunu keşfedebilmeleri çok önemlidir. Bu çocukların fark edilmemesi, üstün yeteneklerinin körelmesi anlamına gelir.
Ebeveynler çocuklarına ilişkin bu farkındalığa shaip olması durumunda aileler çocuğun durumunu daha rahat fark edecek ve çocuğuna zekâsına uygun gerekli eğitimi alması için yardımcı olacaktır. Bu eğitim süreci aileler için zorlu bir dönemdir, çünkü üstün zekâlı çocuklar diğer çocukların içinden kolayca sıyrılırlar, daha fazla soru sorarlar ve bilgiye açtırlar. Kolayca her şeyi öğrendikleri için sınıf atlamaları söz konusu olabilir.
Bu tarz çocukların gelişim göstermesinde öğretmenlerine de çok önemli görevler düşmektedir, eğer çocuk okulda gerekli eğitimi almazsa, yeteneklerini, geliştiremez. Bu yüzden ailelerin okul seçimi büyük önem taşımaktadır. Okul seçiminden sonra da özel yetenekli çocukların eğitiminde aile-okul-rehberlik servisi iletişimde olmalıdırlar. Bu tarz çocukların gözleminde rehberlik servisine de çok iş düşmektedir. Çocuklar sadece okulda değil ev hayatlarında da ailelerine çok soru sorarlar, ailelerin dikkatle ve sabırla cevap vermeleri önemlidir, çocuklarını yaratıcılık konusunda motive edip teşvik etmelidirler.
Mustafa Hocam bir anızı okurlarımızla paylaşmanızı rica etsek, ilk aklınıza gelen anınızı bizlerle paylaşır mısınız?
- Geçen günlerde gece on ikiye doğru bir mesaj aldım… Merhaba Öğretmenim!…Şaşırdım… gecenin bu saatinde mesaj atan genç bir delikanlı…
“Buyurun dedim… Öğretmenim ben sizi hiç unutamadım… beni hatırlarsınız sizin öğrenciniz idim… okudum öğretmen oldum sizin gibi… bende sizin gibi çocuklarımı çok seviyorum… onlara öğrenciler gözüyle değil sizin deyişinizle evlatlarım gözümle bakıyorum… öğretmenim sizin hakkınızı nasıl ödeyebilirim…”
“Öğremenim benimle okuyan o dönemdeki; Mehemet: Teğmen oldu…Mustafa: İnşaat Mühendisi…Kadir: Türkçe Öğretmeni…Recep: Sınıf Öğretmeni…Öğretmenim Sizin bizde hakkınız o kadar çok ki nasıl ödeyeceğiz…
Mahmudu ma kısık bir sesle söyleyebildiğim…Evladım bu ülkenin çocuklarına iyi sahip çıkın…Devlete millete hizmette kusur etmeyin…Mevlam yar ve yardımcınız olsun…Bizleri de dualarınızdan mahrum etmeyin…”
Hocam tüm konuşmamız sürecinde bir kaç defa tekrar ettiğiniz “Telafisini Yapamayacağımız En Büyük Servetlerden Biride Çocuklarımızın Çocukluklarını Ellerinden Almaktır.” cümlenizden hareketle sizce çocuklarımız için en iyisi nedir ?
- Yapılan araştırmalara göre insanların en mutlu oldukları dönem çocukluk dönemleri,Bir insana yapılabilecek en büyük kötülüklerden biriside çokluğunun elinden alınmasıdır. Bazen çocuklarımız için eğitim amaçlı zannettiğimiz projeler, çalışmalar, aktiviteler ve ödevler!… Çocuklarımız için zaman kaybından başka bir şey içermemektedir. Bazen bu durumlar işkenceye bile dönüşmektedir…Yıllar önce atölye çalışmalarında eğitim verdiğim özel yetenekli bir öğrencim; öğretmenim çok yoruldum demişti!…Neden diye sorduğumda: öğretmenim her gün ödev veriyor!…Günlük ödevlerin yanında matematik defterime her gün 5 toplama 5 çarpma 5 bölme 5 çıkarma problemi yazıp çözmemi istiyor ( Her gün mü? : Evet her gün )
Hiç oyun oynayamıyorum…
Hiç oyun arkadaşım yok…
Annem babam benim eğitimim için uğraşıyor…
Onları kırıp üzmek ve öğretmenime mahcup olmak istemiyorum demişti…
Bırakalım çocuklarımız oynasın…
Bazen gülerek bazen ağlayarak..
Mücadele ile geçsin…
Sevgiyi mutluluğu biz onlara vermeyelim…
Arayıp kendileri bulsunlar…
Mutluluk pahalı oyuncaklarda ve giysilerde okullarda değil!…
Mutluluk bazen toprakta bazen çamurlu bir suda bazen meyve dolu bir ağacın dallarında ola bilir.
Bazı şeylerin telafisi olabilir
Çocukluğunu kaybetmiş bir çocuğun telafisi asla mümkün olamaz.
Mustafa Turan Hocamızın gerçekleştirmeyi arzuladığı bir projesi var mı? Gelecek planlarınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?
- Güzel ülkemin tüm illerini dolaşıp en ücra yerdeki meslektaşlarıma ve öğrencilerimize bilgi ve birikimlerimi paylaşmak. Yıllardır üzerinde çalıştığım projeşeri eğitim çalışmalarını ve diğer ülkelerin eğitim çalışmalarını onlara tanıtmak…
Hocam izniniz olursa sizle aklınıza ilk gelen nedir oyunu oynayalım istiyorum?
Eğitim- İnsanın Kendini Tanıması ( Hayat Yolculuğu )
Üstün Yetenek- Bir Ülkenin Beyni… Geleceği…
Mustafa-turan.com– Ülke Eğitimine Adanan Site
Resfebe– Uykusuz Geceler
Diyarbakır– Masal Şehri
Muhammed Azmi– Canın Yongası
Aile– Mutluluk
Proje– Hayat
Özel okul/ Devlet Okulu– Asli Olan Öğrenci ve Öğretmendir
Öğretmenlik– Yanan Mum
4.791.384– Künyem
Nurcan– Kaderim
Mustafa Hocam öncelikle bize zaman ayırıp sabırla tüm sorularımıza vermiş olduğunuz yanıtlar için teşekkür etmek istiyorum ve son olarak hocam “Eğitim Her Yerde” okurlarına iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Eğitim için atan tüm yüreklere binlerce teşekkürler diyerek Eğitim Her Yerde” okurlarına sağlık, mutluluk ve başarı dolu bir hayat diliyorum. Sağlıcakla kalınız.