Sanayi Meslek Lisesi mi?
0

Bir ürün veya hizmet için karar verirken ilk olarak isim ve markaya bakarak seçilmeye ve tercih edilmeye çalışılır. Eğitimde okul tercihinde de durum farklı değil. Özel okullar için marka değer ifade ederken devlet okullarında ise ismine bakarak tarihi ve kalitesi hakkında önyargı oluşur. Tüm okulların binaları betonarme, donanım neredeyse standart, öğretmenler ve yöneticiler görev yerini kendileri seçiyor, müfredat ve kitap aynıysa geriye ne kalıyor? Öğrenci ve ailesi… İki lise düşünün! Birinin, kuruluş tarihi eski çok sayıda mezunu, iyi üniversite ve bölümlerine yerleşip bitirmiş ve iş hayatının birçok noktasında görev yapıyor. Diğeri ona göre daha yeni belki birçok konuda ötekinden fazlası var ancak diğeri bir isim yapmış ve halkın tercihi eski meşhur olandan yana.

Meşhur okuldan sonra kalanlar son tercihlerinde diğer okula gidiyor. Doğal olarak sınavlarda daha başarılı iyi puanlı öğrencilerin tercihiyle bu talep döngüsü devam ediyor. Biri kaliteli okul oluyor. Her ikisi de aynı eşdeğer diplomayı veriyor eğer kişisel çabalarınız (özel ders, dersane ve evde yoğun test çözülmesi) olmazsa üniversite kazanamazsanız hiçbir farkı yok. Hoş kazansanız da eğer başkalarından bir farkınız, beceriniz, kariyer yapraklarınız kişisel yetenekleriniz yoksa üniversiteli işsizlere dahil olmanız içten bile değil.

Meslek Egitimi ve Kariyer Yukselisi | Eğitim Her Yerde

Bir başka okul düşünün ki! Bu okulda yok yok. Nasıl mı? Mezunlarına; meslek lisesi diploması, işyeri açma belgesi (ustalık belgesi yerine de geçerli olan), Europass sertifikası (işveren ve eğitim kurumlarının mesleki eğitim yeterliliğinizi daha kolay anlamalarına yardımcı olacak bilgiler içeren yurtdışında da geçerli bir belge), teknisyenlik unvanı, hibe ve destek kredisi kullanma imkânı, erkek mezunlar için alanında çalışmaya devam ederse askerlik tecil kolaylığı, askerlikte kadroya geçişte ek puan, üçüncü yabancı dil öğrenme imkânı, staj yaparken ücret almak, eğitim sırasında döner sermayede çalışırsa gelir elde etmek, işe alımlarda öncelik tanınması, son sınıfta üniversite sınavlarında başarılı olmak için seçmeli akademik ders paketi, üniversite sınavında alanında tercihte ek puan ve kontenjan tanınması gibi gençlerin geleceğini garanti altına alan bir okul türüdür. Diğer liselerde olmayan bunca şey var daha ne olsun diyebileceğimiz süreç içinde ve sonuçları itibariyle yüz güldüren meslek liselerimizdir.

Şimdi benim lise dönemime bakıp 1985 yılında mezun olduğum Gölcük Endüstri Meslek Lisesini düşündüğümde okulumun ismine bakıp bir değerlendirme yaptım. Bu okulda öğrenciyken hiç aklıma gelmeyen ve üzerinde düşünmediğim “endüstri” kelimesini yorumladım. “Endüstri” kelimesinin karşılığının “sanayi” yani; hammaddeleri işlenmiş duruma sokup değerlendirmeye, kullanılacak ürünler durumuna getirmeye yarayan bilgilerin, araçların ve yöntemlerin bu işi yapan işletmelerin tümü demek olduğunun farkına varıyorum. Sanayi kelimesi yanına başka kelimeler ekleyince ayrı anlam kazanıp daha değerli ve önemli hale de geliyor. Sanayi devrimi, sanayi bölgesi, sanayi kuruluşu, sanayi odası, sanayi yatırımı, sanayi ülkesi vd. Sanayici deyince akla atölyesi, işletmesi, fabrikası olan üretim yapan belli bir sermaye birikimine sahip girişimci zengin bir insan akla geliyor.

Düşünüyorum da zaten ilçenin tüm tamirhanelerin olduğu sanayi çarşısı/sitesinin önündeki lisemin kapısında “Sanayi Meslek Lisesi” yazsaydı yine de bu okulu tercih eder miydim. Şüphesiz kesinlikle ederdim. Zira o dönemde biz diploma hava cıva değil meslek, iş ve ekmek derdindeydik. Şimdi gençler mezun olup sanayiciden iş talep ediyor ancak lise üniversitede gel sanayide çalış meslek öğren denilince işine gelmiyor. Sonra da bir usta lazım olduğunda ya bulamıyor, geç buluyor ve bulursak da istediği ücret hepimize çok geliyor.

Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Kacır; “sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünü yetiştirmek amacıyla Sanayi ve Teknoloji Kolejleri kurmak üzere çalışmaların başlatıldığını ayrıca yılsonuna kadar 50 Milli Teknoloji Atölyesi hayata geçirileceğini açıkladı.” (20 Haziran 2025, İhlas Haber Ajansı) Demek ki isminin içinde sanayi yazan bir lise bugünde ihtiyaç ve popüler olabiliyor.

Ülkemizde Ahilik sistemi, Enderun Mektebi, 1775 yılında Mühendishane-i Bahri-i Hümayun (askeri) adıyla açılan ilk meslek okulundan bu yana son 150 yılda tıbbiye, muzıka, harbiye, baytar, ebelik, ziraat, orman, telgraf, mülkiye, ıslahhane gibi isimlerle okullarımız olmuş. 1868 de Sultanahmet Sanayi Mektebi ismiyle ilk kez “sanayi” kelimesi okul isminde yer almıştır. Kaptan ve çarkçı, maadin (sivil mühendislik okulu), fenni resim ve mimari, ticaret, lisan, numune bağı ve aşı ameliyat, harir darüttalimi (ipek böceği ve koza yetiştirme eğitimi), baytar, Darülhayri Ali (kimsesiz çocuklara meslek eğitimi), musiki, maliye, kadastro, inas sultani, bahri tayyare, darüleytam, çırak mektebi, şimendifer mektebi, sepet-çiçek-şapka, adliye, hastabakıcı/hemşirelik, yatı mektebi, enstitü, terzilik ve kürkçülük, balıkçılık, inşaat, köy ebe okulları, gezici kurslar, demiryolları, olgunlaşma, kimya, laborant, orman muhafaza, halk eğitim, akşam sanat, iş okulları, sekreterlik, motor, sağlık, otelcilik-turizm, pratik sanat, meteoroloji, meslek liseleri, adalet, ikili mesleki eğitim merkezleri, iletişim meslek, teknik ve endüstri meslek lisesi, çıraklık eğitim merkezi, mesleki ve teknik Anadolu lisesi gibi isimlerle okullarımız olmuştur.(MEB MTE Gn.Md. “Geçmişten Gününümüze Fotoğraflarla MTE”, 2019-Ankara) meğer benim okuduğum Endüstri/Sanayi Meslek Lisesimizin ismi 1868 Sultanahmet Sanayi Mektebine kadar uzanıyormuş. Günümüze kadar da onlarca kez sanayi ismi meslek liseleri için kullanılmış.

Yaşadığım ilçede genel lise, meslek lisesi ve imam hatip lisesi bulunmaktaydı. İmam Hatip Lisesi ikinci sınıfa başarıyla geçmişken bir yılımı kaybedip meslek lisesine giderek yeniden birinci sınıftan neden başladım. Öncelikle mezun olduğumda meslek olarak imamlık yapmayı düşünmüyordum. Baştan beri bir Müslüman olarak bilmem gerekenleri Kuran-ı Kerim-i okuyup anlamayı, temel dini bilgileri ve ibadet edebilmeyi ancak burada öğrenebilirdim. Okulun kapasitesinden dolayı sınırlı sayıda öğrenci alındığı için her isteyen İmam Hatip Lisesine giremiyordu. Bu arada imam hatip ortaokulunda üç yıl okumuştum. Unutmadan imam hatip lisesi dört yıldı. Oniki eylül askeri darbesi yeni olmuştu ve bu okullar üzerinde başta başörtüsü yasağı olmak üzere yoğun baskı oluşmuştu. Üniversite sınavlarında ve kamu görevlerine başvuru da dezavantajlı durumdaydı. Tüm bunlara rağmen diğer lise türlerine göre üniversite sınavları başta olmak üzere tüm yarışmalarda en başarılı okul olduğunu, devam etmem halinde hukuk ve siyasal başta olmak üzere severek başarılı olabileceğim fakülteleri kazandırabileceğini daha sonra anladım. Çünkü rehber öğretmenim ve bunları bize anlatacak büyüklerimiz yoktu.

Gölcük Endüstri Meslek Lisesi’nde o zamanki ismiyle tesviye (şu anda makine teknolojileri) bölümü geçen sene açılmış bu sene de donanma kenti Gölcük İlçesine özel ülkemizin ilklerinden biri “gemi makinaları ile gemi elektroniği ve haberleşme” bölümleri açılacağını duydum. Yani daha hiç mezun vermemiş yeni bir okula girecektim. Okulun yaptığı sınavlara katıldım ve emsallerimden bir yıl önde olduğum için de sınavda ilk üçe girerek kayıt oldum. Bugün bilişim ne kadar popülerse o dönem elektronik öyleydi. Çünkü daha henüz bilgisayar halkın kullanımı ve okullara girecek kadar geliştirilmemiş ve yaygınlaşmamıştı. Bilgisayar ile ancak mezun olduktan sonra üniversitede MS-DOS işletim sistemi, PW kapkara ekranda daktilo yazım programı, Basic ve Fortran temel programa dilleriyle tanıştım. Daha sonra işletim sistemi masaüstü Windows ve Mouse icat edildi.

Üç yıl olan lise eğitiminin ilk yılında birinci dönem temel tesviye eğitimi aldık. Ana derslik binasından farklı bir binada bölümle ve atölyeyle tanıştık. Atölyede çalışmak için sol üst cebinde ismimiz sınıf ve numaramız yazan giydiğimiz mavi önlüğümüz oldu. Kendimizi farklı hissetmeye başladık. İş güvenliği dersinde; atölyede çalışırken nelere dikkat etmeliyiz? Kendimize, çevremizdekilere, makinalara, aletlere ve ürünlere zarar vermeden nasıl çalışacağımızı öğrendik. Eldiven gözlük gibi koruyucu ekipmanları, kumpas ve gönye ölçme aletlerini kullanmaya başladık. Sabah asker gibi sıra olup içtima yapıyor toplanıyor, günlük kapı güvenlik, temizlik ve takımhane nöbet listesine göre seçilenler dışındakiler uygulamalı meslek eğitimine başlıyorduk. Nöbetteki arkadaşlar da dönüşümlü gelip işlerini yapıyordu. Kendi bölümümüzü atölyelerimizi kendimiz sırayla temizliyorduk. Ciddi bir düzen ve disiplin vardı ve en önemli temel kural buydu. Akşam yine içtima genel kontrol herkes görevini teslim ediyor, malzeme-aletler temizlenip yerine konuyor, eksik kontrolü yapılıyor, bölüm şefi, atölye şefi, atölye ve meslek dersleri öğretmenlerimizin talimatlarıyla paydos edip evimize gidiyorduk.

Teknik resim çizim dersinde iş parçalarının üç boyutlu görüntülerini A4 kâğıdına çizmeye başladık. Özel pergel ve cetvel takımı, rapido mürekkepli çizim kalemi gibi özel gereçlerimiz oldu. Diğer liselere göre aslında öğrenci/ailesi için de masraflı bir okuldu. Bir ahşap tezgâh/dayanıklı sağlam iş masası dört bir köşesinde birer tane bağlı döküm mengeneye saç levha bağlayıp daha önce ölçülendirip-çizdiğimiz elbise askısını demir testereyle kestik, markaladık, dik matkapla vida delikleri açıp havşaladık ve büküp kullanılabilir bir ürün ürettik. Bitmedi on santim lama demiri ölçülendirip daha önce teknik resmini çizdiğimiz işlenmemiş parçayı; kesme, eğe ve zımparayla yüzey düzeltme, delik delme, pafta ve kılavuz çekme, vidası yapma, pim çakmayı tamamlayarak sağlam bir menteşemiz oldu. Yorulduk, terledik, sabırla özenle işlerimizi bitirdik ve atölye dersinden başarılı olduk. Her akşam eve gidince anne-babamıza ve kardeşlerimize o gün neler yaptığımızı anlattık. İş parçası bitince askı ve menteşeyi marifetle ben yaptım, becerdim ve başardım diyerek gösterdik. Hepimiz çok mutluyduk.

İkinci dönem atölye dersinde temel elektrik uygulamalarında zayıf akım (adaptörle 12 volt) apartman zil ve kapı otomatiği tesisatını ve lamba devrelerini tamamladık. Sıra ev ve işyerlerindeki 220 volt ile çalışan tesisatlara geldi ve kablo çekmeyi, buat, priz, anahtar, sigorta, sayaç bağlamayı öğrendik. Artık evimizdeki basit küçük arızaları tamir bile edebiliyorduk. Hepimizin küçük el aletlerinden oluşan takım seti vardı. Herkes kendi malzemelerini kullanıyordu. Elektrik çarpmasının nasıl bir şey olduğunu hissedip hata ve iş kazası yapmamamız için öğretmenimiz yaramazlıklara ceza olarak telefon manyeto kablosunu tutturup biraz çeviriyordu.

Temel elektronik ile tanışmamız ikinci sınıf birinci döneminde oldu. Delikli board levha üzerine direnç, kondansatör, transistör, entegre, diyot, tristör, diac, led lamba gibi devre elemanlarını tanıdık, devreye nasıl bağlayacağımızı öğrendik. İkinci dönem temel basit devreler kurabiliyor ve artık popüler hobi devreleri yapmaya başlıyorduk. İlçe ve ildeki elektronik malzeme satıcılarını geçip daha ekonomik diye İstanbul’a Karaköy Selanik Pasajı ve Kadıköy’deki elektronikçilere gelip toplu malzeme alıp devreler üretmeye başladık. Herkesin bir lehim havyası akım-gerilim-direnç ölçen AVO metresi oldu. Küçük bütçelerimiz ve harçlıklarımızdan artanlarla FM radyo üzerinden çalışan alıcı verici telsiz yaptığımız ve çalıştırdığımızda bizdeki sevinç ve havayı görmeliydiniz.

Birçoğumuz meslek lisesini kolay okul olarak zannediyorduk. Yanlış hatırlamıyorsam onyedi farklı dersimiz vardı. Yani lisedeki tüm genel bilgi ve kültür derslerini görüp üstüne teorik ve uygulamalı birçok meslek dersimiz bulunuyordu. Gemi haberleşmesinin temeli mors alfabesini ve maniple kullanarak haberleşme yapmayı, bir mesajı basit bir elektrik butonuna basarak dıt dat sesini hoparlörden gönderip duyarak iletmeyi almayı öğrendik. Bu gibi gemiyi ilgilendiren derslerimize Donanma Komutanlığından subaylar geliyordu. Daha askerlik çağımız gelmeden askerlerle komutanlarla tanışmıştık. Henüz okulumuza radar-sonar-telsiz gibi cihazlar kurulmamıştı. Meslek dersleri öğretmenlerimiz Teknik Eğitim Fakültesi Elektrik Elektronik bölümü mezunuydular. Gelen cihazlar olmuşsa da henüz onlarda kullanmasını öğrenmemiş bizim gibi yeni tanışıyorlardı. Zira bu piyasadan çok farklı apayrı özel bir alandı.

Üç yılın sonunda yazın kendimizin bulduğu bir fabrikada 40 iş günü staj yaparak başarıyla mezun olduk ve meslek lisesi diploması aldık. Henüz işletmeye gitme ve işbaşında staj yapma uygulaması başlamamıştı zira 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu biz mezun olduktan bir yıl sonra yayınlandı. İki kardeşim şu andaki uygulama gibi son sınıfta işletmelerde beceri eğitimi yaparak bana göre daha bilgili-becerili ve donanımla mezun oldular. Üniversite sınavlarına girdik ancak aklımız fikrimiz işe girip çalışmak üzerineydi. Bunun için sınava yeterince hazırlanmadık. Çok az arkadaş üniversiteyi kazandı ve yerleşti. Tabikî benim gibi tercihi iyi yapamayan ve açıkta kalıp bir sonraki yıl yeniden girenler de çok oldu. Niyetimiz çalışıp para kazanarak biz de evlenip ev bark ve yuva sahibi olacaktık. Bize vaat edildiği gibi mezun olduğunuzda işimiz hazır askere gitmeden Donanma Komutanlığına bağlı tersanede işe başlayacaktık.

Yaşadığımız kent Kocaeli, ülkemizin en küçük ama sanayi şehirlerinden biriydi. Lastik, petro-kimya başta olmak üzere irili ufaklı çok sayıda fabrika bulunduğu için sürekli göç alıyordu.  Maalesef bu konuda işe alım için bizimle görüşen olmadı ve o yıl eleman alımı yapılmadı. Daha sonraki yıllarda bu işe giren arkadaşlarım oldu. Bir kısmı da astsubay hazırlık okulu sınavlarını kazandılar. Hiçbirimiz aç açıkta kalmadık. Çalışmak isteyen herkese iş vardı. fakat o yıllarda İŞKUR’a kayıt oldum o gün bugün arayan soran olmadı. Üniversite mezunu şimdilerde olduğu gibi fazla değildi. Gençler ve aileler mutlaka üniversite bitirelim telaşında da değillerdi.

Gelelim bugünle o günleri ve mesleki eğitim sistemini-meslek liselerini karşılaştırmaya. Öncelikle bizlere ortaokulda mesleki tanıtım ve rehberlik yapılmadı, mesleki ve teknik eğitim hakkında bilgi sahibi değildik. Meslek sahibi olmanın ne kadar önemli ve onurlu bir iş olduğu da anlatılmamıştı. Gazeteler, dergiler, tek kanal siyah-beyaz Tv ve radyo dışında iletişim araçları da olmadığından sosyal medya tanıtımları da görmedik.  Proje ve protokol okullar yoktu. Okulların sektör temsilcisi işletme sahibi hamileri yoktu. Şimdiki gibi İSTKA, AB ve TÜBİTAK gibi proje destekleri yoktu. İş sahibi insanlar okullara gelip öğrencilerle buluşup tecrübelerini aktarmıyordu. Öğretmenlerimiz bizleri alıp fabrika yada fuarlara getirip teknik gezi yaptırmıyordu.

Bugün olduğu gibi onlarca okul-ilçe-il ve bakanlık projelerimiz yoktu. Bayram, belirli gün ve haftalar ve birkaç önemli yarışma haricinde sosyal ve kültürel etkinlikler yoktu. Teknisyen unvanı verilmiyordu zira bölümün teknik lisesi kısmı da yoktu. İşyeri açma belgesi de henüz bilinmiyordu. Avrupa Birliği ülkelerinde geçerli diploma eki Europass sertifikası yoktu. Girişimcilik eğitimi ve sonrası hibe ve teşvik kredileri yoktu. Mesleğinde işe girersen askerlik tecili yapılmıyordu. Döner sermaye yaygın değildi henüz tanışmamıştık. Son sınıfta işletmede beceri eğitimine gitmediğimiz için stajda asgari ücretin üçte birini de almadık.

Sektör ve iş hayatı da mesleki eğitimden ve meslek lisesi mezunlarından bu kadar şikâyet etmiyordu. Çünkü henüz küreselleşme ülkemiz için tam gerçekleşmemiş, sektör henüz yurtdışına ve dünyaya açılmamıştı. Okulların donanımı ve meslek dersi öğretmenlerinin teknik bilgileri sektörden öndeydi. Okula ve öğretmenlere saygı duyuluyordu. Bugün neden tartışmaların merkezinde meslek liseleri var? Bu çok uzun bir mesele bir başka yazımda bunu detaylı anlattım. Tek kelimeyle ifade edersek meslek liseleri bu eleştirileri hak etmiyor.

Üniversiteye girişte MTOK kontenjanı ve ek puan hakkı yoktu. Bilgisayar laboratuvarı, etkileşimli tahtalar, tabletler de yoktu. Atölye donanımı ve temrinlik malzeme çok sınırlıydı. Ücretsiz ders kitapları dağıtılmıyordu. Eksik ders kitaplarını bulup almak bir ayı geçiyordu. Özetle bizi motive edecek özendirecek meslek liselerini tercih etmemizi sağlayacak havuçlar yoktu. Yine de meslek liseleri tercih edilen değerli okullardı. Ama bir şeyimiz vardı ki en önemlisi iyi yetişmiş donanımlı fedakâr meslek dersi öğretmenlerimiz vardı. Onları diğer genel kültür öğretmenlerimizden daha çok sever, sayar ve çekinirdik. Onlar bizim aynı zamanda ustalarımızdı. Sadece bilgi değil beceri ve meslek sahibi olmamız için ellerinden geleni yapıyorlardı.  Allah hepsinden razı olsun.

Eğer bugün atölye ve meslek dersleri öğretmenlerimiz meslek lisesi mezunu değillerse kendileri atölyede uygulamalı meslek eğitimi almadıysa, o düzeni ve disiplini yaşamadıysa, işletmede beceri eğitimine katılmadıysa kimse kusura bakmasın iyi fakülteleri iyi puanlarla da bitirmiş olsalar bence sadece teorik meslek derslerine girmeliler. Zira mühendislik ve teknoloji fakültelerimizin atölye donanımı ve uygulamalı ders süresi ile işbaşında staj şekline bakınca ortaya fikrimi doğrular durum çıkıyor. Mezun olalı tam kırk yıl geçmiş sanki dün yaşamış gibi hepsini hatırlıyorum. Hepsi güzel bir hatıra ama aynı zamanda eğitim tarihimiz oldu.

Erol DEMİR 1967 yılında Gölcük’te doğdu. Piyale Paşa İlkokulu, Gölcük İmam Hatip Ortaokulu, Gölcük Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Üniversitesi Bilecik Meslek Yüksekokulu Elektronik programını ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İşletme Yöneticiliği alanında yüksek lisansı “Eğitim Yöneticilerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri” konusunda tezini tamamlamıştır. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesinde işletme alanında doktora öğrencisidir. 1990 yılında Türkkablo fabrikasında kalite kontrol teknisyeni olarak çalıştı. Öğretmenlik hayatına 1991 yılında Hakkari’de başladı. 1994 yılında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi’ne elektronik öğretmeni olarak atandı. 1995 yılında müdür yardımcısı oldu. 2000 şubat ayında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü oldu. 2003 yılında Gölcük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak çalışmaya başladı. Aralık–2007 ile Haziran-2016 arası İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube müdürü olarak çalıştı. Temmuz – 2016 Bakırköy İlçe MEM, Temmuz-2022 İstanbul İl MEM, Ekim-2023 Küçükçekmece İlçe MEM Şube Müdürü olarak görevine devam etmektedir. Evli ve 3 çocuk sahibidir.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.