Türkiye nüfusunun %16,3’ünü gençler oluşturuyor. Gençlerin %24,7’si ne istihdamda, ne de eğitimde yer alıyor. Bir diğer deyişle 4 gençten biri ne okuyor, ne çalışıyor.Türkiye, Avrupa’nın oran olarak en genç nüfusa sahip ülkesi olurken, 2025 yılında dünyanın en genç nüfusa sahip ülkesi olması bekleniyor.
Türkiye’de iki yüzün üzerinde üniversite bulunurken, dünya sıralamasında ilk 500’e giren üniversite sayımız bir elin beş parmağını geçmiyor. Sürekli üniversite açmak yerine eğitim kalitesini artırmak her açıdan daha doğru bir yol olarak gözüküyor.
Avrupa’nın en genç nüfusa sahip ülkesi konumunda bulunmamızın yanısıra, Türkiye’de gençlerin aktif siyasette rol alma oranı 3.9 olarak açıklandı. Fransa, Yunanistan, Avusturya, Estonya vb. Avrupa ülkelerinde ülkenin yönetim tabakasının en üstünde bulunan liderleri gençlerden seçilmişken, genç nüfusuyla övünen bir ülke olarak bizlerin de gençlere daha fazla söz hakkı vermemiz gerekmektedir.
PISA sonuçlarına göre Türkiye’deki öğrenciler matematik, bilim ve okumada son sırada yer alıyor. Türkiye yaşam memnuniyeti açısından 28 ülke arasından da son sırada yer aldı. Türkiye’deki öğrenciler “Öğrenci Refahı” raporunda 72 ülke arasında mutsuzlukta ilk sırada yer aldı. Türkiye’de yapılan bir diğer araştırmada ise gençlere en büyük hayaliniz nedir diye sorulduğunda “mutlu olmak, iş bulmak, yurtdışında yaşamak” cevapları alınmış.
Bu işssizlikle boğuşan neredeyse hiçbir söz hakkı olmayan gençlere gerekli teşvikler, burslar verilmeli. Daha kalifiye yetiştirilmesi için sanat, spor, inovasyon dünyalarına yönlendirilmeliler. Türkiye’de 20 milyon Z kuşağı, 27 milyon ise Y kuşağı bulunmakta. Bu gençlerin hepsini anlamamız gerekiyor.
Üniversite öğrencilerine verilen kredi/burs miktarı ise gelen “zamla” beraber 475 tl olarak belirlenmiş durumda. Öğrencilerin aylık azami harcama miktarı ise 850 tl üzerinde bu harcamaların içerisine yurt/ev kirası, faturalar, kişisel ve sosyal harcamalar ve eğitim masraflarını sıralayabiliriz. Bu harcamalar gözardı edilmemeli verilen kredilerin hem geri ödemesiz hem de miktarının artırılması şeklinde düzenlemeye gidilmeli çünkü öğrencilerin maddiyata değil eğitimine odaklanmaları gerekmektedir.
Türkiye’de zengin ve fakir öğrenci arasındaki eğitim ve kişisel harcamalar arasındaki fark 78 kat artmış durumda ve buna rağmen bazı sosyal medyada yayın yapan kanallar “Özel üniversite öğrencilerine devlet üniversitesi yemekleri yedirdik” gibi bir paylaşımda bulunarak durumu daha kötü bir noktaya getirmekten çekinmiyorlar.
Türkiye’deki milyonlarca genç ve üniversiteli nüfusun sesi duyulmalı, özgür düşünce ortamı oluşturulmalıdır. Gereken haklar verilmeli, yönetimde söz sahibi olmaları sağlanmalı ve görüşleri dikkate alınmalıdır.