“Değişmeyen tek şey, değişimdir.” diyerek yazıma başlamak istedim.
Her şey değişir; insan, mevsim, tavır, algı, toplum, öğrenci, öğretmen,inanç…
Bugün yazımızda toplumdaki değişmelerin okul hayatına yansımalarına bir göz atacağız. Haydi o zaman.
“Eti senin,kemiği benim”bu deyimi hemen hemen herkes duymuştur ve hepimizin anladığı da aşağı yukarı aynı şeydir nedir o? Çok değer verdiğimiz bir şeyi(genellikle öğrenci) çok güvendiğimiz birine (genellikle öğretmen) emanet ederken söylenen bir deyimdir. Öğretmen burada emanete hıyanet etmeyen emanet edilen şeye zara vermeyen çok güvenilen kişidir. Peki bu deyimi daha az duyar olmadık mı sizce de?
Acaba neden bu deyimi az duyar olduk? Sebebi öğrenci mi? Öğretmen mi? Veli mi? Toplum mu?
Sözün özünü söylemeye gelelim şimdi; Evet artık “Eti senin kemiği benim” deyimini çok daha az duyuyoruz sebebi ise artık toplum olarak birbirimize daha az güveniyoruz birbirimizi daha az seviyoruz. Daha az misafir ağırlıyor daha az bir şeyler paylaşıyoruz ve dönüp dolaşıp hiçbir şeyimizi kimseye emanet edemez hale geliyoruz.
Unutmayın sevgili okurlar herhangi bir sağlık sorunu olmayan hiçbir öğretmen ve yönetici sizin çocuklarınıza sizin emanetinize kötü söz söylemez herhangi bir şiddet eyleminde bulunmaz.
Siz çocuklarınızı emanet ederken “Benim çocuğum çok hassas hemen alınır, Benim çocuğum çok zeki hemen öğrenir, Benim çocuğum diğerlerinden farklı o yapmaz” gibi cümlelerle çocukları emanet ederseniz okuldaki öğretmen de okuldaki yönetici de sizin çocuklarınıza bir şey veremez neden mi? Çünkü siz zaten kapıyı çoktan kapatmışsınız. Siz emanet etmiyorsunuz siz sadece benim çocuğuma göz kulak ol diyorsunuz aslında.
Toplumumuz çok çok hızlı bir değişim içinde, bunun yansımaları her alanda görüleceği gibi eğitim öğretim alanında en önce görülmektedir. Üzülerek söylemeliyim ki bunlar iyi günlerimiz. Değişen toplumumuzun ürünü çocuklarımızın çok büyük kısmı olumsuz bir şekilde okullarda karşımıza çıkıyor bu da ileride toplumu oluşturacak olan çocukların çok büyük kısmının olumsuz yaşantılarla toplumu inşa edeceğinin habercisidir.
Sosyal medyanın toplumumuzu esir alması çocuklarımızın yanı sıra ebeveynlerin de sosyal medyaya göre hayatlarına yön vermeleri Türk toplum hayatında tedavi edilemez tahribatlara yol açmakta.
Okullarda öğrencilerimiz ailelerinin birer aynasıdır bizim için. Öğrencilerimizin çok büyük bir bölümü aileden alması gereken temel eğitimleri almadan okul hayatına başlıyor, tuvalet eğitimi mesela, yok artık dediğinizi duyar gibiyim ama maalesef çocuklarımızın tuvalet eğitimi bile eksik. Sınıfa tuvaletini yapan ,tuvaletlerde tuvaletini yapması gerek yere yapmayan bir sürü öğrenci var ne yazık ki. Yerlere çöp atan ve bundan rahatsız olmayan bir sürü öğrenci de mevcut. Öncelikle ailenin vermesi gereken çevre eğitimi maalesef tam verilmemiş mesela. Ailede aşılanması gereken hayvan ve diğer canlı sevgisi eğitimi eksik mesela,öğrenciler dışarıdaki kedileri tekmeleyip, köpeklere taş atıyor, karıncaları ezip öldürüyor. Bu örnekler çok fazla arttırılabilir.
Mesela öğrencilerimizde bir saygı sorunu söz konusu,büyüklerine saygı göstermekten imtina ediyorlar neden peki? Sebebi belli ailede bireyler arasında saygı sorunu var.
Sosyal medyanın bizden alıp götürdükleri maalesef çok fazla,okullarımızda maalesef çok fazla parçalanmış aile çocuğu var biz burada aile olarak çocuklarımıza haksızlık ediyoruz maalesef onların bir suçu yok onlar sadece birer ayna.
Tüm bu sorunların sonucu okullarımızda öğretmen ve yöneticilerimiz %95 eğitimle %5 öğretimle mesai harcıyorlar sonuç olarak öğrencilerimizin eğitimine bu kadar enerji harcayarak öğretim kısmına enerjimiz kalmıyor. Eskiler hep der “Benim şöyle bir öğretmenim vardı hiç unutmam” evet öyle öğretmenler hala var ama bu kadar değişken bir toplumda öğretmenlerin de bu değişimden etkilendiğini bütün bu toplumsal değişimlerin olumsuz sonuçlarının okullarda öğretmenlere yüklenmesi de başka bir haksızlık maalesef. Sizin veremediğiniz eğitimin öğretmenin okulda vermesini beklemek en büyük haksızlık, toplum değişsin, aile değişsin, öğrenci, değişsin ama öğretmen hep aynı idealist öğretmen olarak kalsın bu düşünce maalesef hiç de kabul edilebilir değil.
Klişe bir söz; “Eğitim ailde başlar”.
Çocuklarınızı bize emanet edin,bizden bakıcı olmamızı istemeyin.
Sevgiyle kalın.