Fazilet(li), iyi ahlaklı ve erdem sahibi insanlar için kullanılan bir sıfattır. Fazilet bir insanda bulunması gereken tüm değerlerin toplamıdır. Doğruluk, dürüstlük, sevgi, saygı, hoşgörü, eşitlik, dayanışma, yardımseverlik, nezaket, sorumluluk ve daha bunlar gibi yazacağımız birçok değerin birleşimidir.
Mili Eğitim Temel Kanunun Genel Amaçlar kısmının 2. Maddesinde ;
“1. Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;
2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek.” şeklinde ifade edilen, aslında fazilet sahibi birey yetiştirmenin mili eğitimin en temel amacı olduğu görülebilmektedir. Gerçi dünyadaki tüm eğitim sistemlerinde ve geleneksel kültürlerde eğitimin nihai amacı kendini gerçekleştirmiş mükemmel insanı yetiştirmektedir. Bu ama ulaşmak her ne kadar devletler için ütopik olsa da bu amaca yaklaşmaya çalışmak bile çok önemlidir.
Peki, öğretim programları ve uygulamaları bu amacımıza ulaşabilmek için yeterince düzenlenmiş ve desteklenmiş midir? Bu sayılan değerler genelde örtük müfredatın içerisinde (öğretmenin takdirine ve uygulamalarına vs.) verilmesi öngörülmüş ve öğretim programlarının içerisine ise çok fazla dağıtılamamış veya desteklenememiştir. Daha çok bireyin akademik becerilerinin geliştirilmesi hedeflenmiş ve toplumsal değerlerin kazanımına ise çok fazla değinilememiştir. Ziya Gökalp bu durumu o kadar güzel ifade etmiştir ki, aynen aktarıyorum. “Başka milletlerde en karakterli ve ahlaklı kimseler tahsilde en ziyade ileri gitmiş fertler arasından çıktığı halde, bizde ekseriyetle bunun aksi vaki oluyor, Türkiye’de vatan için en zararlı olanlar, medrese yahut okuldan pay alanlardır.” demiştir. Kısacası ailede ve eğitim ortamlarında başarılı bireyler yetiştirmek, değerlere sahip bir insan yetiştirmekten önde tutulduğu için bu vahim sonuçla halen daha karşılaşabilmekteyiz.
Değerler eğitimi neden bu kadar önemlidir sorusu karşımıza çıkmaktadır. Şuan uygulanan programlar ve müfredatla bireyler, değerleri bilerek yetişmekte belki; fakat bu değerlere uygun hareket etme becerilerine sahip olamamaktadır. Değerler eğitiminin uygulamaya dönük olmasının önemi işte bu noktada karşımıza çıkmaktadır. Bu değerleri bilen bireyler ile bu değerleri yaşamına ve davranışlarına sindirebilmiş, içselleştirebilmiş bireyler arasındaki fark ise dağlar kadardır. Çocuk eğitimde -gerek aile gerekse eğitim sistemimiz için- en iyi yaptığımız şey de bu olsa gerek, her şeyi bilen fakat bir türlü uygulamaya geçiremeyen insanlar yetiştirmek(!).
Ralph W. Emerson’un beğendiğim bir sözü var. “Medeniliğin gerçek göstergesi ne nüfus, ne şehirlerin büyüklüğü (“ne yollar ne havaalanları” vs. bu kısım tamamen bana ait!) ne de yetiştirilen üründür; sadece ülkenin yetiştirdiği insan tipidir.” İdeal insan fazilet sahibi insandır; bu nedenle yetiştirilecek insan tipinde sadece başarıya odaklı olmasının yanında mutlaka değerlere odaklı olması da önemsenmelidir. Yalnız bu değerleri kültürel normlar ve dinden tamamen ayırmamız mümkün değildir. Değerlerin kazandırılma aşamasında bu iki unsur tarafından desteklenmesi başarıyı arttıracaktır.
Değerler eğitimi çalışmalarına özellikle okul öncesi dönem ile ilkokullardaki (1-2-3-4.sınıflarda) tüm programlara ve müfredata koymalı, çalışma ve etkinliklerini zenginleştirmeliyiz. Çünkü bu belirtilen dönemler kişiliğin tamamen ortaya çıktığı ve sivrildiği dönemler olup, kazanılan davranışların da oturduğu bir dönemdir. Bu sınıf seviyelerindeki -matematik dersinden beden eğitimi dersine kadar- tüm programlarda bu davranışların kazandırılması amaçlanmalıdır.
Gerçekleştirilecek etkinlikler kısa filmler, çizgi filmler, müzikler, resimler, hikâyeler, drama, çeşitli yarışmalar vb. sınıf içi etkinliklerle de pekiştirilmelidir. Sınıf panolarının konu ile ilgili materyallerle süslenip sergilenmesinden ziyade uygulamaya dönük çalışmalara daha fazla yer verilmelidir.