1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

Korona Virüs Doğa İlişkisi

Korona Virüs Doğa İlişkisi
0

Yaklaşık iki aydır evlerimizdeyiz. Çünkü gözle görülmesi imkansız olan bir virüs tüm insanlığı teslim aldı. Kibirli, kendini beğenmiş, aya giden, sanal zeka geliştiren, robotlar yapan insanlığı dize getirdi. Yetiştirilemeyen işler, bitmeyen toplantılar, telaşeli koşturmaca bir anda bitiverdi. Dünya şalteri kapattı. Büyük bir çoğunlukla evlerdeyiz. Bunun sonucu olarak ise; nefes aldık, vites küçülttük. İki adım geriye çekilip ne oluyor sorusuyla oluşan yeni resime bakıyoruz ve anlamaya çalışıyoruz. Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıktığından bu yana 3000.000’dan fazla kişiyi etkileyerek dünya gündemine oturan ve Dünya sağlık örgütünün “pandemi ”olarak ilan ettiği bu salgın bize neler öğretiyor ve öğretmeye devam edecek.

Korona virüs, zoonotik kökenli bir virüs, yani hayvandan insana bulaşan ve daha sonra da insandan insana bulaşma özelliği göstererek tüm dünyayı adeta bir “kabus” gibi saran bir illet.

“Hayvan Enfeksiyonları ve Yeni Pandemiler” kitabının yazarı David Quammen New York Times’a yazdığı yazsında çok çarpıcı açıklamalar yaptı:

Tropik ormanları istila ettik. Vahşi yaşam alanlarını istila ettik. Buralarda bulunan ve insan türünden uzak şekilde evrimleşen çok sayıda bitki ve hayvanda bilinmeyen virüsler var. Yaşadıkları ağaçları kesiyoruz, onları kafeslere koyuyoruz, öldürüyoruz. Vahşi hayvan pazarlarında etlerini satıyoruz. Ekosistemleri bozuyoruz ve virüslerin doğal ev sahiplerini öldürünce onlar da yeni ev sahipleri aramaya başlıyor. Biz bu bilinmeyen virüslerin yeni yaşam alanları haline geliyoruz.”

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin (CDC) yaptığı tahminlere göre yeni çıkacak olan hastalıkların yüzde yirmi beşi hayvansal kaynaklı olacak. Hayvanlardan insanlara geçecek olan hastalık oluşturucu mikroplarla  aynı zamanda dünyanın küreselleşmiş olması nedeniyle çok daha hızlı yayılacak ve kontrol altına alınması çok daha zor olacak.

Daralmakta olan yaşam alanları üzerine çalışan Emory Üniversitesi Çevre Bilimleri Profesörü Thomas Gillespie: “Patojenler(hastalık oluşturucu mikrop) türlerin arasındaki sınırlara riayet etmezler. Korona virüs salgını beni pek de şaşırtmadı. Gezegenimizdeki patojenlerin çoğu hala keşfedilmedi bile. Şu anda bir buzdağının ucunu görüyoruz sadece.”diyor.

Sonuç olarak ;

İlim insanları bu virüsün insanoğlunun doğa ile olumsuz  ilişkisinin sonuçlarından biri olduğunu söylüyor. Virüs,salgın ve eğitim ilişkisi hakkında ne diyebiliriz? Çevre, doğal yaşam vb hususların eğitim politikaları içerisinde daha çok yer kaplaması zarureti ortaya çıkıyor. Neden bu zaruret var diyecek olursak? Çünkü insanoğlunun doğa ile olan “bencil” ilişkisi ekosistemi tahrip ediyor, bu durum da bu tür hastalık ve salgınlara davetiye çıkarıyor. Demek ki öncelikle geleceğin yetişkinlerinden yani çocuklarda başlayarak doğa sevgisi elbette doğanın önemi ile ilgili bilinç düzeyini artırıcı eğitim anlayışına yönelinmelidir.

Gündeme taşımak istediğim bu konuları çok iyi anlatan bir kitap var Bakanlığımız birkaç yıl önce öğretmen seminer döneminde incelenmesi için tavsiye ettiği benimde sunum yaptığım  bir kitap; ”Richard Louv’un” yazdığı “Doğadaki Son Çocuk.”adlı eserdir. Bu kitap eğitimin ve hayatın içerisine doğa, çevre konu ve uygulamalarının yer alması zaruretini çok çarpıcı şekilde anlatmaktadır. Öncelikle ısrarla okunmasını öneriyorum. Tabiata verdiği zararla, tabiatta oluşturduğu tahribat  ile insanoğlu birçok faciaya davetiye çıkarmaktadır. Bu küresel salgın aklını başına getirmezse facialar artarak devam edecektir.

Aslıhan DİKMEN (Doğa Eğitmeni-Biyolog)  bilişim şenliği adlı sitede yazdığı bir yazıda güzel bir somut örnek ile durumu çok güzel açıklamış;

Doğa eğitiminin bir örneğini Silivri Beyciler Mukaddes Sönmez ortaokulu öğrencileri ile 2 yıl boyunca gerçekleştirdik. 2016 yılında öğrencilerimiz  üç günlük eğitim boyunca mağara, göl, deniz ve ormanlar hakkında oldukça ilginç bilgiler edindi. Kırklareli bölgelerinde bulunan Dupnisa mağarası, Demirköy, İğneada sahili, Longoz ve Istranca ormanları, Demirköy dökümhane, Dereköy sınırı, Armağan barajı, alabalık tesislerini gezdi.2017 yılında ise öğrencilerimiz Çatalca bölgesinde bulunan Çilingoz tabiat parkı, Yalıköy, Subaşı Köyü anıt ağaçlar, Alaiye şehitliği, İnceğiz mağarası,Çatalca merkez ve Büyük sinekli ve Küçük sinekli göletini gezdiler. Büyük sinekli köyünde trekking yaparak bitki ve hayvan türlerini incelediler.

Aynı zamanda kamp yerinde de çeşitli etkinlikleri yaptılar.Her yıl eğitimin sonunda öğrencilerimiz doğa kaşifi belgesi aldı.Öğrencilerimiz ile eğitim sonrasında yaptığımız anketlerde doğa eğitiminin %95 oranında öğrencilere doğa sevgisi kazandırdığı,%93 çevrelerindeki canlı türlerini keşfederek tanıdıklarını,%96 oranında çevreye karşı duyarlılıklarının arttığını gördük.”

Doğa eğitimleri çocuklarımızın bilişsel, fiziksel, sosyal, duygusal gelişimlerini destekler. Çevre ve doğa ile ilgili konuların duyarak, görerek, hissederek ve yaşayarak daha kalıcı bir şekilde öğrenilmesine olanak sağlar. Eğitim sonucunda çocuklar doğaya, kendine ve topluma katkıda bulunan bireyler olarak; doğada yalnız olmadıklarını, doğanın sadece insan için değil canlılar içinde yaşam yeri olduğu gerçeğini anlarlar. Doğaya karşı büyük bir hayranlık duyarak doğayı korumanın temel sorumluluk olduğunu kavrarlar ve doğaya sahip çıkarlar.”

Sözlerimi Richard Louv’un şu sözü ile noktalamak istiyorum.

“Çocuk ve doğa hareketi şu temel fikirden güç alıyor: Doğadaki çocuk, soyu tehlike altında olan bir türdür ve çocukların sağlığı ile Yeryüzü’nün sağlığı birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.”

Facebook Yorumları

Teknik Eğitim Fakültesi mezunu ,33 yıllık eğitim yöneticisi, Farklı platformlarda yazılar yazar, "Meslek Liselinin Kariyer Yolu" ve "Eğitimcinin Penceresinden" adlı kitapların yazarı. MstfAslaN Okuyan, düşünen, sorgulayan ve üreten bir "EĞİTİM UZMANI",bir yazar.MstAslN

Yazarın Profili

Yorumunuz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.