Eğitimin akademik başarı ve ödev verme üzerine kurulu olduğu ülkemizde öğretmenlerin yaygın bir uygulaması da velilere ödev vermesi. Doğrudan veliye ödev vermek gibi bir durum elbette söz konusu değil. Ama öğrencinin yaş ve gelişimsel düzeyine uygun olmadığını herkesin bildiği bir ödev çocuğa değil, onun velisine verilmiştir. Zaten “Bu ödev o çocuğun yapabileceği bir ödev mi?” diye sorduğunuzda öğretmen “veli katılımlı” diye cevap veriyor olması bu ödevin veliye verildiğinin açık bir göstergesidir. Bu uygulamanın olası olumsuz sonuçlarını tartışmadan önce öğretmenlerin neden bu yola başvurduğunu ve bu yöntemin gerçekten gerekli olup olmadığını tartışmak istiyorum.
Öğretmenlerin veliye ödev vermesi, genel olarak “veli katılımı” kavramıyla savunulan bir görüş olup veliyi de öğretim sürecine dahil etmenin gerektiği iddiasına dayanan bir uygulamadır. Film, konser, müze ve çeşitli bilim merkezi gezileri gibi etkinliklerin bu uygulamalara dahil olmadığını belirtmek istiyorum. Çünkü gördüğüm kadarıyla bunlara “veli katılımlı” gibi bir etiket konmuyor. Keşke ödev yerine bu tür etkinlikleri daha çok isteseler…
Öğretmenin “veli katılımlı” ödev vermesinin olumlu sonuçlarını gösteren çalışmalar varsa da ben buna rastlamadım. Hatta tam tersi sonuçları örnek verebilirim. Ama öğretmenlere bunu sorduğumda “Velinin öğrenciyle etkili zaman geçirmesi için” gibi cevaplar aldım. Öncelikle bunun çok tepeden bakan bir tavır olduğunu vurgulayalım. Bu tür bir söylem, “Siz çocuklarınızla etkili zaman geçirmeyi bilmiyorsunuz. Ama biz size öğreteceğiz.” iddiasından başka bir anlam taşımamaktadır.
Daha derinlemesine bir analiz yaparak bir öğretmenin velilere ödev vermesinin ne anlama geldiğini ya da bunun veliler tarafından nasıl anlaşılabileceğini tartışalım:
- Ben tüm konu ve kavramları çocuğunuza öğretmek için yeterli değilim. Bu yüzden siz benim yapamadığım işi evde yapacaksınız.
- Siz çocuğunuzla yeterince ilgilenmiyorsunuz. Biz bu ödevleri verince ilgilenmiş olacaksınız.
- Aslında bu ödeve ben de hiç inanmıyorum. Ders saatini bu gereksiz işlerle doldurmak niyetinde değilim. Ama benim de değiştiremediğim bazı zorunluluklar yüzünden bu ödevi vermek zorundayım.
- Çocuğunuzun başarısız olmasını, ödevini yapmadığı için azar işitmesini, üzülmesini istemiyorsanız bu ödevi yapın/yaptırın. Çocuk sizin çocuğunuz, işinize gelirse.
Bir öğretmen belki de çok iyi niyetle, gerçekten faydalı olduğuna inandığı için öğrencinin velisinin yardımı olmadan yapamayacağı bu ödevleri veriyordur. Ama veli üzerindeki etkisi yukarıda sıraladıklarımdan farklı olmaz. Bunu bir veli olarak rahatlıkla söyleyebilirim.
Şimdi bir de bu tür ödevleri veren bir öğretmenin bir eğitimci olarak bende nasıl bir izlenim bıraktığını da sıralayayım:
- Verdiği ödevin gerekliliğine gerçekten inanmayan bir öğretmen,
- Çocuğun gelişimsel düzeyini değerlendiremeyen bir öğretmen,
- Ödevin amaç ve kazanımlarla ilişkisini kuramamış bir öğretmen,
- Belki amaç ve kazanımlarla ilişkisini kurmuş, ama ödevin içerik planlamasını çok iyi yapamamış bir öğretmen.
Seçenekleri çoğaltmak mümkün. Ama işinin ehli bir öğretmenin “veli katılımı” gibi bir kavramın arkasına sığınmayacağını söylersek çok da yanlış olmaz. Çünkü işinin ehli bir öğretmen bu tür bir ödevin öğrenciye hiçbir katkısının olmayacağını bilmesinin yanı sıra, tüm ailenin yaşayacağı bir ödev stresinin öğrenci üzerindeki olası olumsuz etkilerini de göz önünde bulundurur.
Peki, veliye ödev veren bir öğretmen hangi olası olumsuzlukları düşünmemiş olabilir? Bir de bunları sıralayalım:
- Bu öğretmen velilerin işten yorgun bir şekilde eve gelmiş olabileceğini, çocuğunun ödevine yardım edecek hali ve sabrının olmayabileceğini kesinlikle düşünmemiş demektir. Bu kadar yorgun, isteksiz ve haliyle sinirli bir veli öğretmenin çocuğa faydadan çok zararının olabileceğini hiç düşünmemiş demektir.
- Velilerin çocuklarıyla sohbet, oyun, film, konser, müze ve çeşitli bilim merkezi gezileri gibi etkinliklerle daha etkili vakit geçirebileceklerini de hiç düşünmemiş demektir.
- Velilerin çocukla birlikte ödev yapmak yerine, çocuğun ödevini kendisinin yaparak daha kısa sürede tamamlayacağını düşünerek çocuğu sürece hiç dahil etmeyebileceğini, dolayısıyla ödevin çocuğa hiçbir katkısının olmayabileceğini de düşünmemiş demektir.
- Çocuğun okulda, evde, her yerde öğretmene maruz kalmasının yaratacağı baskı ve bıkkınlığı, bunun çocuğun psikolojik gelişiminde yaratacağı olumsuzlukları hiç düşünmemiş demektir.
Benim öğretmenlere önerim, bütün bu unsurları ve olumsuzlukları göz önünde bulundurarak velilere ödev vermekten vazgeçmeleri olacaktır. Peki ne tür ödevler vermeliler?
- Gerçekten öğrenciler için faydalı ve gerekli olduğunu düşündükleri ödevleri vermeliler.
- Öğrencilerin gelişimsel düzeyine uygun ödevler vermeliler.
- Verdikleri ödevlerin zaman planlamasını yapmış, öğrenciye ödevi tamamlaması için gerekli süreyi vermiş olmaları gerekir.
- Ödevleri öğrencilerin tek başına yapabilecekleri, eğer grup çalışması gerekiyorsa akranlarıyla yapabilecekleri şekilde ve zorlukta vermeliler.
Bu ölçütleri sağlamayan ödevlerin hiçbir yararı olmayacak, aksine zararı olacaktır. Öğretmenlerin bunu asla unutmaması gerekir.