Eğitim sorunlarının en başında gelenlerden birinin de sayısalcı ve sözelci ayırımı olduğunu düşünüyorum. Bilimsel kavramların fazla olduğu ve analitik düşünme gerektiren derslerde öğrencilerimin sıklıkla “Biz sayısalcı değiliz” diye serzenişte bulunması beni hep düşündürmüştür. Tek bir sayısal hesaplama yapmadığımızda bile öğrencilerin dersi anlamamalarına bunu mazeret olarak göstermeleri aslında temeldeki bir soruna işaret etmektedir: Biz öğrencilerimize temel bazı kavramları ve analitik düşünme becerisini kazandıramamışız. Üniversiteye bu temel bilgi ve becerileri kazanmadan gelen öğrencinin işi bir hayli zorlaşıyor, tabii biz üniversite hocalarının da.
Aslında bu konudaki en büyük açmaz bana göre, sınav sistemi ve özellikle de üniversite giriş sınavlarının dayandığı sayısalcı ve sözelci ayırımıdır. Matematik ve fen derslerinin gerektirdiği bilgi ve becerileri kazanmış öğrenciler sayısal, bunları kazanamamış öğrenci sözel ve biraz kazanmış olan öğrenciler ise eşit ağırlık puanıyla alan bölümlere yönlendiriliyor. Bu ayrımın öğrencileri ne kadar ilgi alanlarına uygun mesleklere yerleştirdiği tartışılır. Bu ayrımın bu anlamda bir faydası olduğundan da emin değilim. Ama bu ayırımın ve bu ayrıma dayalı eğitim sisteminin özellikle sözelci ve eşit ağırlıkçı olarak nitelendirilen öğrencilere fazlasıyla zararlı olduğunu gözlemliyorum.
Özellikle lisede öğrencilerin ilgi alanlarını tespit edip ona göre dersler almaları gerektiğini kabul ediyorum. Herkesin alması gereken Türkçe ve Matematik gibi derslerin içeriklerinin bile öğrencilerin ilgi alanlarına göre zenginleştirilmesi ya da hafifletilmesi de doğru bir yaklaşım. Fakat lisede verilen zorunlu ve seçmeli dersler ne kadar zengin ve çeşitli olursa olsun, sınav sistemi bu suni ayırıma dayandığı sürece öğrenciler bu ayırıma göre kendilerini konumlandırmaktadır. Sınavda doğru cevaplayabileceği soru adedine odaklanan bir öğrenci, doğal olarak görece kolay bulduğu konu başlıklarına çalışmayı tercih etmektedir. Temel bilimsel kavramları ve analitik düşünme becerisini kazanamamış öğrenci doğal olarak sözel olarak nitelendirilen konu başlıklarına yönelmektedir.
Sözel ya da eşit ağırlık kategorisindeki soruları cevaplayarak üniversiteye gelmiş, fakat temel becerileri kazanamamış öğrenciyi üniversitede ciddi zorluklar beklemektedir. Eğitim Fakültesinin bazı bölümlerindeki öğrenciler bu sorunu derinden yaşamaktadır. Örneğin, bu öğrenciler ölçme ve değerlendirme ile bilimsel araştırma yöntemleri derslerinde çok zorlanmaktadır. Bu dersler konu başlıkları ve kavramlar açısından neden-sonuç ilişkisini kurmayı ve analitik düşünmeyi gerektirmesinin yanı sıra, sayısal hesaplamalar da içeren kapsamlı derslerdir. Bunlar tüm öğretmen adaylarının alması gereken derslerdir. Fakat bu dersler doğası itibarı ile sayısal öğrencinin daha kolaylıkla öğrendiği, sözel ve eşit ağırlık puanıyla üniversiteye yerleştirilmiş öğrencinin ise çok zorlandığı dersler haline gelmektedir. Bu derslerde zorlanan öğrenciler temel bilgi ve beceriler açısından yeterince donatılmış olmadığı için bu dersleri geçebilmek için fazladan çaba göstermek zorunda kalmakta ve bazen yine de başarılı olamamaktadır.
Bunun çözümü ne olabilir? Sınav sistemini değiştirmek mi? Belki, ama sınav sistemi ülkemizde yaz-boz tahtası haline geldiği için bunu söylemeye de dilim varmıyor. Ülkemizdeki işsizlik ve gençlerin üniversite kapıları önündeki yığılması önlenemediği sürece bu soruna kesin bir çözüm bulmak da bir hayli zorlaşıyor elbet. Ama Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği öğrencilerinin üniversiteye sayısal puanla girerken neden Sınıf Öğretmenliğinin eşit ağırlıkla, Özel Eğitim Öğretmenliğinin ise sözel puanla girmesi gerektiğini ve bu ayırımın bazı bölümler için gerçekten işlevsel olup olmadığının tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü yukarıda örnek verdiğim dersleri bu fakültelerde okuyan öğrencilerin hepsi alıyor, ama hepsi başarılı olamıyor. Belki de üniversite sistemini tekrar gözden geçirmek gerekiyor. Bir öğrenci üniversite giriş puanıyla belirli üniversitelere girmeye hak kazandıktan sonra okuyacağı bölümü belki de üniversite eğitimi sırasında seçebilir. Uygulaması kolay değil tabii, ama üzerinde düşünülmesi ve daha iyi bir sistemin planlamasının yapılması gerekiyor.