Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar, yetişkinlere karşı saygısızlar, ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar.”
Aristoteles – M.Ö. 350
“Günümüz gençleri öyle umursamaz ki, ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere; büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar.”
Hesiodos – M.Ö. 700
Günümüz gençliği, Z kuşağı, çok doyumsuz. Her şeye hemen sahip olmak istiyorlar. Hedefsiz ve başıboş bir şekilde ortalarda dolanıyorlar. Sahip olduğumuz tüm değerlere birer baş kaldırı gibiler.
M.S. – 2022
İnsanlık tarihi boyunca aileler, öğretmenler ve hatta toplum olarak bizler gençlerden her zaman çok şey bekledik. Tüm umudumuz gençlikteydi, ideallerine tutkuyla sıkı sıkı bağlanmalarını, bu uğurda olanca güçleriyle cesurca savaşmalarını ve günün sonunda tüm dünyayı değiştirmelerini bekledik.
Her nesil kendisinden bir sonraki nesle üstesinden gelmekte zorlandığı ne varsa onu yükledi.
Ancak gençler hiç birine kulak asmayarak kendi yollarına devam ettiler…
İnsan hayatı yaşam dönemlerine ayrılır. Doğup büyüyoruz, gelişiyoruz, dönüşüyoruz. Ama öyle bir dönem var ki insan hayatında, ömrümüzün ilk birkaç yılı dışında böyle bir değişim ve gelişim bir daha yaşanmaz. Şüphesiz o dönem ergenlik dönemidir.
Başlangıcını biyoloji belirlerken bitişi tamamen kültürel olarak şekillenen bu dönem bir kimlik arama dönemidir. Kişi “Ben kimim?” sorusunun cevaplarını ararken aynı zamanda toplumda edineceği yeri de anlamaya çalışır. Bir yandan fiziksel olarak hızla değişen, bu değişime ayak uydurmakta zorlanan ve bu durumdan son derece rahatsız olan ergen diğer taraftan sosyal ve duygusal olarak değişir. Bu arada sıkışan, var oluşunu bulmaya çalışan, kendi kararlarını kendi almak isteyen, sınırlarını zorlayan ergen için fırtınalı ve stresli bir dönemin kapılarını aralar. Kabuğunu kırmak ve dış dünyayı tanımak isteyen ergenin önünde ilk olarak temel otorite figürü olan ebeveyn kontrolü çıkar. Bunca zamandır kendi himayelerinde yaşayan biricik evlatlarına ne olmuştur bir türlü anlayamayan ebeveynler en temel duygularıyla karışık verirler ve engellemeye çalışırlar. Gitgide sıkıştığını hisseden ergen bir süre sonra patlar…
Patlayan ergen saygısız, kontrolsüz ve dik kafalı olarak adlandırılır bulunduğu her ortamda. Oysaki bu yüzyılın çocuğunun dertleri başkadır. “Biz de ergen olduk.” Cümleleri zamane ergenleri için pek de geçerli değildir. Bizler dijital göçmenler olarak dijital yerlilerin lanetini asla anlayamayacağız. İstedikleri her şeye istedikleri her an ve onlarca opsiyon dahilinde minimum eforla ulaşamaya alışan gençlere ebeveynler, öğretmenler ve toplum ne vaat ediyor?
21.yüzyıl günümüz gençliği kendinden önceki nesle benzemiyor. Teknolojinin büyük bir hızla gelişimi, insan topluluklarının gereksinimlerini, hayata bakış açılarını ve olaylar karşısındaki tutumlarını, yaşam planlarını ve karşılarına çıkan problemleri ele alış biçimlerini derinden etkiledi. Günümüz gençleri kendi ülkelerindeki yaşlılardan ziyade başka ülkelerdeki gençlere benziyor. Sınırsız, evrensel, bol opsiyonlu ve hızlı bir dünyanın içerisinde kendi varlıklarını ispat etmeye çalışıyorlar. Bu gençler bu dünyanın içine doğdular. Ancak biz, bu dünyaya sonradan yerleşen dijital göçmenler, kendi bildiğimiz yöntemlerle dijital yerlileri yeni dünyaya hazırlamaya çalışıyoruz.
21. yüzyıl gençlerden bilişsel, duyuşsal ve sosyokültürel alanlarda bambaşka şeyler bekliyor. Bilişsel alanda eleştirel düşünme, akıl yürütme, bilgiyi işleme becerisini bekliyor. Artık öğrencinin bilgiyi öğrenmesinden öte ona verilen bilgiyle yeni ve kullanışlı yeni neler üretebilir olduğu yeni amaç haline gelmiş durumda. Tüm dünyadan elindeki minik cihazlar sayesinde haberdar olan gençlik artık toplumsal bir değer sisteminin bir üyesi durumunda. Sistemi doğru okumalı, küresel ve dijital vatandaş olmanın kurallarına göre oynamalı. Aynı zamanda da grup içerisinde var olabilen, doğru dil kullanan liderler haline gelebilmeli…
Bu kapsamda akıllara gelen soru şu: “21. yüzyılın öğretmeni ve eğitim ortamı nasıl olmalı?”
21. yüzyıl koşul ve ihtiyaçlarına göre eğitim veren bir öğretmenin nitelikleri sadece öğrenme-öğretme sürecini yönetmekle sınırlı olmayıp, aynı zamanda yetiştirdikleri öğrencilerin toplumsal hayata adapte olmasına olumlu katkılar sağlayan, sosyalleşmelerinde önemli rol oynayan bir yol gösterici konumundadır. Öğrencilerin sınırsız merakları, kendilerini var etme çabaları, yeni dünya düzenindeki rolleri ve bilgilerini göz önünde bulunduran öğretmenler ve eğitim ortamlarıyla doğru eğitim imkânı sağlanmış olacaktır.
Öğretmenler dijital bir dünyanın içerisinde var olduğunu kabul etmeli ve mesleki yeterliliğini ön plana alarak hareket etmelidir. Öğrencilerini tanımalı ve her birinin ihtiyacına uygun fikir geliştirmeye, problem çözmeye teşvik edecek eğitim ortamları oluşturmalıdır. Tüm bunları sağlayabilmek adına öğrenciler, öğretmenler ve diğer tüm paydaşlarla doğru bağlantılar ve işbirlikleri kurmalıdır. Ve en sonunda öğretmenler, öğrencilerinin eğitim süreçlerine katkı sunmak ve başarılarını desteklemek amacıyla lider rolü üstlenmelidir.
Ancak tüm bu becerilerin kazandırılması ve yerleştirilmesi için eğitim ortamlarının öğretmenlerin ve öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun olarak dizayn edilmesi gerekmektedir. İhtiyacı doğru okumak, gerek fiziksel, gerek altyapısal tüm hazırlıklarının tamamlanması elzemdir. Maslow’un hiyerarşiler piramidine baktığımızda temel düzeyde ihtiyacını karşılamaya çalışan, ortam bulamayan, dijital çağın çok gerisinde kalmış teknolojilerle, uygulama imkânı bulamadan, gerekli temel kaynakları bile temin etmekte zorlanan bir ortamda evrensel gençler yetiştirmek pek de mümkün görülmemektedir.
Aksi taktirde, bizler de, yüzyıllardır yapılandan öte gidemeyip, gençleri eleştirerek, anlamayarak ateşlerini harlamayarak onları söndüreceğiz gibi gözüküyor…
Kaynakça
Çiftçi, S.; Sağlam, A.; Yayla, A. (2021). 21. yüzyıl becerileri bağlamında öğrenci, öğretmen ve eğitim ortamları. RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, (24), 718-734. DOI: 10.29000/rumelide.995863.