Bizim zamanımızda “Şöyle yoksulluk ve imkansızlık vardı. Giyecek kıyafet, yiyecek ekmek bulamazdık, şimdiki çocuklar şanslı, her imkanları var” denilerek çocukları ve gençleri baskı altına alıp onların suçluluk psikoloji yaşamalarına neden olan tutumlarımızı gözden geçirmeliyiz.
Her dönem kendi koşulları içerisinde değerlendirilmelidir. Elbette geçmişte milletçe zor dönemlerimiz oldu, yoksulluğun ülkemizi esir aldığı yılları biliyoruz. Bunun için gazete arşivlerine ve tarihsel araştırmalara girmeye gerek yok, yolda gördüğünüz 50-60 yaş üzerindeki herhangi bir kişiye ya da bir büyüğünüze sorarak öğrenebilirsiniz. Fakat bunu bugünün çocuklarına bir baskı ve terbiye aracı olarak içinde bulundukları kolaylıkları yüzlerine vurarak sık sık hatırlatmak onlarla aramızda iletişim engeline neden olacaktır.
Çünkü gelişim döneminde olan çocuklarımıza yoksulluk yaşadığımız dönemleri sürekli hatırlatarak, sanki bunun suçlusu onlarmış gibi lanse etmek, çocuklarımızda ve gençlerimizde bir suçluluk psikolojisi oluşmasına neden olmaktadır. Bunun yanında yoksulluk içerisinde “Babam bunları başarmış, ben şimdi bunca nimetin yanında herhangi bir çaba ve gayret gösterip başarılı olamıyorum” diye yetersizlik duygusu yaşamaları da muhtemeldir. Çünkü imkanların geniş olduğu bir zamanda “Başarılı olamıyorum demek ki bende bir sorun var, ben işe yaramazın birisiyim” diye düşünebilir. Bu iletişim ve sözde motivasyon dili onların yakınlarına karşı bir duvar örerek ihtiyaç ve faydalı olan öğüt ve tavsiyelere de kulak arkası etmelerine neden olmaktadır.
Dünün fiziki yoksunlukları bugün sosyal ve duygusal yoksunlukla yer değiştirmiştir. Ayrıca çocuk ve gençler sizin yaşadığınız zorlukları bir nebze anlayabilirler fakat o günleri emsal göstererek kendilerinden başarı beklemek gerçekçi ve faydalı olmayacaktır. Çünkü onların farklı problemleri ve kaygıları vardır. Her yeni gündemle daha da perçinleşen ve çocukluk yaşlarına kadar inen gelecek kaygısı herkesi esir almıştır. Bu esaret anne babaları ve çocukları kısıtlı düşünmeye ve daha çok stres yaşamalarına neden olmaktadır. Akşam sabah LGS, YGS derken günü doya doya yaşayamayan aileler maalesef çocukları istedikleri mesleklere sahip olduğunda da mutlu olamamaktadırlar.
Onların mutlu değil ama başarılı insanlar olmaları yeterli olmayacaktır. Mutlu ama başarısız olmaları da yeterli olmayacaktır. Anne babalar her ikisini de dikkate alarak çocuklarının mutlu ve başarılı olmalarına yardımcı olurken olumsuz tutum ve davranışlardan kaçınmalıdır. Bu olumsuz davranışlar baskıcı, dayatmacı, “Bizim zamanımızda…” diye başlayan öğütler, ilgisizlik, arkadaş olmaya çalışıp anne-babalık görevlerini ihmal etme gibi tutumlardan uzak durmalıdır. Doğru anne baba tutumları ise çocuklarla konuşan, onları dinleyen, onlara saygı duyan, eleştirirken kişiliklerine değil olumsuz davranışa odaklanan, gerektiğinde frenleyen, gerektiğinde cesaret verici, ihtiyaçlarını ve problemlerinin çözümünde açık ve güven veren bir iletişim geliştirmelidir. Başarı konusunda da bulundukları dönem içerisinde kendi potansiyellerine uygun gerçekçi hedefler beklemek gerekmektedir. Onlardan potansiyellerinin üzerinde başarı beklemek yerine potansiyellerine uygun, gerçekçi, somut ve kısa süreli hedefler koyarak yardımcı olunmalıdır.
Eğer okul başarısı konusunda çocuğumuz vasat ise problemleri konusunda ona destek olunmalıdır. Bu problemler çalışma alışkanlıkları, dinleme becerisi, kişilik problemleri (öz güven, öz saygı, çekingenlik, utangaçlık vb) ve iletişim becerisi olabilir. Bütün bu konularda anne baba tutumları tek başına yeterli olmazsa da bir uzman yardımı alınmalıdır. Selam ve dua ile.