Şekil 1- Egodan Ekoya[1].
Şu anda eğitimde doğa anlayışlarına bakıldığında karşılaştığımız bir kavram var. Bu kavram “Antroposantrizm.” Biraz araştırma yaptığınızda bu kelimenin antik yunandan bu yana kökleri olduğunu görebiliyorsunuz. Bu kavram her şeyin merkezinde insan olduğunu anlatmak için kullanılmaktadır. Evrendeki her şey insan içindir ya da insana hizmet etmek içindir.
Batı Yahudi-Hristiyan kültürünü oluşturan temel düşüncelerden biri olduğu belirtilse de kanımca artık kapitalizmin bir sonucu olarak dünyanın her yerine yayılmış durumda. Çünkü bugün artık özellikle çoğu yerde Dünya’daki organik yaşamı insanlarınki de dahil kapitalizmin yok ettiği anlayışı saçma bulunabilir. Yani insan merkezci bir anlayışın doğayı yok ettiği ile ilgili argümanlar yok sayılabilir. Antroposantrizmi daha önce duymamış olabiliriz. Ancak hemen hemen hepimiz yüzyılımızda çoğunlukla insan merkezli uygulamaların yaygınlığına tanık olabiliriz.
Aslında eğitimde doğa anlayışı da yeni bir kavram değil. Fakat artık çevre ile ilgili yapılan çalışmalara baktığımız zaman şunu çok net görebiliriz: Doğa alarm vermektedir. Bu yüzden her ülkenin özgün bir biçimde eğitimde doğa anlayışı müfredatları oluşturması gerekecektir. Ayrıca öğretmen eğitimlerine geçilerek gerek eğitimcilerle gerekse de öğrencilerle ve velilerle anlamlı ilişkiler kurulması sağlanmalıdır.
Bahsettiğimiz kavramın yani insan merkezli anlayışın yaygın olması ayrıca bizi şişkin egoların sahibi yapmıştır. Bu durum bizi doğaya karşı da üstün kılmaktadır. Bir an önce insanlık olarak kendimizi bu üstünlük hiyerarşisinden kurtarmalıyız. Kendimizi doğanın üstünde görmek yerine onun bir üyesi olmalıyız. Eğer doğanın bir üyesi olabilmeyi başarabilirsek egodan ekoya geçiş yapabiliriz. Peki ekoya nasıl geçeceğiz? Bunu eğitimde nasıl yapacağız? Ayrıca eğitim öğretimin dışına nasıl taşıyacağız?
Sorularını bir an önce sormamız gerekebilir. Bu soruların cevaplarını bulmaya çalıştığımızda doğanın dışından içine doğru adım atacağız. Burada eğer eğitimde egodan ekoya geçmek istiyorsak mutlaka yetişkin eğitimlerini de ihmal etmemeliyiz. Takdir edersiniz ki ego yüklü yetişkinler olarak bizlerin çocuklarının ekoya geçmesi istenirse bunu elbette küçük yaşta başlatmalıyız. Ancak burada kreş ve ana okulundan başlayacak eğitim yetişkinlerden de başlarsa bebeklik düzeyine inmek de mümkün olabilir.
Peki sorulara cevap bulmaya çalışalım. Ekoya nasıl geçeceğiz? Burada belki de öncelikle ego sorununa bir çözüm bulmalıyız. Yani insan nedir? sorusuyla bir felsefi yaklaşım sergileyip üstünlük konusunda çalışmalıyız. Burada bu çalışmayı eğitime nasıl taşıyacağız? Burada ise belki de doğa ve eğitim kavramlarına göz atıp konularımızda doğa ile ilgili tanıtımlara yer vermeliyiz. Doğa ile insan arasında bağ kurmak için etkinlikler tasarlayabiliriz. Bu etkinler açık hava eğitimleri şeklinde olabilir. Ve bu eğitimler doğa felsefesi ile donanmış, deneyimlere yer verdiğimiz planlı etkinlikler olabilir. Bu açık hava eğitimleri bir büyüteçle bahçede tasarlanabileceği gibi yeteneklerimize göre bir kamp alanında da faaliyet olarak planlanabilir. Hatta biz öğretmenler okul kantinlerinde otururken çevre konulu konuşmalarla öğrencilerle bağ kurabiliriz. Yediğimiz bir fastfood yiyeceğin karbon ayak izinden bahsedebiliriz.
Elbette bu çalışmalar yönetici- öğretmen- veli- öğrenci ekseninde başlatılarak yetişkin eğitimlerine varana kadar planlanabilir. Burada açık hava eğitimleri ile amacımız doğaya bir adım daha yaklaşmak ve onun bir üyesi olabilmek. Bu konuda büyük ölçüde felsefeden ve diğer branşlardan yararlanabiliriz. Açık ya da kapalı alanlarda yapacağımız felsefe tartışmaları bizi yeniden insan merkezli olmaktan doğanın bir üyesi olmaya taşıyabilir. Bunun için de yine bilgiye ihtiyacımız vardır. Sorgu vazgeçilmezlerimizdendir. Burada diyebiliriz ki hepimizin bilim felsefesi, doğa felsefesi ve insan gibi konularda tartışmalara, düşünme çalışmalarına ihtiyacımız vardır. Bu tartışmalar insanın anlam arayışına katkı verirken onun doğadaki yerini belirlemeye adaydır. Böylece çevreci anlayışla insan egosunu yenip doğanın bir üyesi olabilecektir. Belki de bu şekilde egodan ekoya geçmek mümkün olabilecektir.
Şu anda eğitimde doğa anlayışlarına bakıldığında karşılaştığımız bir kavram var. Bu kavram “Antroposantrizm.” Biraz araştırma yaptığınızda bu kelimenin antik yunandan bu yana kökleri olduğunu görebiliyorsunuz. Bu kavram her şeyin merkezinde insan olduğunu anlatmak için kullanılmaktadır. Evrendeki her şey insan içindir ya da insana hizmet etmek içindir. Batı Yahudi-Hristiyan kültürünü oluşturan temel düşüncelerden biri olduğu belirtilse de kanımca artık kapitalizmin bir sonucu olarak dünyanın her yerine yayılmış durumda. Çünkü bugün artık özellikle çoğu yerde Dünya’daki organik yaşamı insanlarınki de dahil kapitalizmin yok ettiği anlayışı saçma bulunabilir. Yani insan merkezci bir anlayışın doğayı yok ettiği ile ilgili argümanlar yok sayılabilir.
Antroposantrizmi daha önce duymamış olabiliriz. Ancak hemen hemen hepimiz yüzyılımızda çoğunlukla insan merkezli uygulamaların yaygınlığına tanık olabiliriz. Aslında eğitimde doğa anlayışı da yeni bir kavram değil. Fakat artık çevre ile ilgili yapılan çalışmalara baktığımız zaman şunu çok net görebiliriz: Doğa alarm vermektedir. Bu yüzden her ülkenin özgün bir biçimde eğitimde doğa anlayışı müfredatları oluşturması gerekecektir. Ayrıca öğretmen eğitimlerine geçilerek gerek eğitimcilerle gerekse de öğrencilerle ve velilerle anlamlı ilişkiler kurulması sağlanmalıdır.
Bahsettiğimiz kavramın yani insan merkezli anlayışın yaygın olması ayrıca bizi şişkin egoların sahibi yapmıştır. Bu durum bizi doğaya karşı da üstün kılmaktadır. Bir an önce insanlık olarak kendimizi bu üstünlük hiyerarşisinden kurtarmalıyız. Kendimizi doğanın üstünde görmek yerine onun bir üyesi olmalıyız. Eğer doğanın bir üyesi olabilmeyi başarabilirsek egodan ekoya geçiş yapabiliriz. Peki ekoya nasıl geçeceğiz? Bunu eğitimde nasıl yapacağız? Ayrıca eğitim öğretimin dışına nasıl taşıyacağız? Sorularını bir an önce sormamız gerekebilir.
Bu soruların cevaplarını bulmaya çalıştığımızda doğanın dışından içine doğru adım atacağız. Burada eğer eğitimde egodan ekoya geçmek istiyorsak mutlaka yetişkin eğitimlerini de ihmal etmemeliyiz. Takdir edersiniz ki ego yüklü yetişkinler olarak bizlerin çocuklarının ekoya geçmesi istenirse bunu elbette küçük yaşta başlatmalıyız. Ancak burada kreş ve ana okulundan başlayacak eğitim yetişkinlerden de başlarsa bebeklik düzeyine inmek de mümkün olabilir.
Peki sorulara cevap bulmaya çalışalım. Ekoya nasıl geçeceğiz? Burada belki de öncelikle ego sorununa bir çözüm bulmalıyız. Yani insan nedir? sorusuyla bir felsefi yaklaşım sergileyip üstünlük konusunda çalışmalıyız. Burada bu çalışmayı eğitime nasıl taşıyacağız? Burada ise belki de doğa ve eğitim kavramlarına göz atıp konularımızda doğa ile ilgili tanıtımlara yer vermeliyiz.
Doğa ile insan arasında bağ kurmak için etkinlikler tasarlayabiliriz. Bu etkinler açık hava eğitimleri şeklinde olabilir. Ve bu eğitimler doğa felsefesi ile donanmış, deneyimlere yer verdiğimiz planlı etkinlikler olabilir. Bu açık hava eğitimleri bir büyüteçle bahçede tasarlanabileceği gibi yeteneklerimize göre bir kamp alanında da faaliyet olarak planlanabilir. Hatta biz öğretmenler okul kantinlerinde otururken çevre konulu konuşmalarla öğrencilerle bağ kurabiliriz. Yediğimiz bir fastfood yiyeceğin karbon ayak izinden bahsedebiliriz. Elbette bu çalışmalar yönetici- öğretmen- veli- öğrenci ekseninde başlatılarak yetişkin eğitimlerine varana kadar planlanabilir. Burada açık hava eğitimleri ile amacımız doğaya bir adım daha yaklaşmak ve onun bir üyesi olabilmek. Bu konuda büyük ölçüde felsefeden ve diğer branşlardan yararlanabiliriz.
Açık ya da kapalı alanlarda yapacağımız felsefe tartışmaları bizi yeniden insan merkezli olmaktan doğanın bir üyesi olmaya taşıyabilir. Bunun için de yine bilgiye ihtiyacımız vardır. Sorgu vazgeçilmezlerimizdendir. Burada diyebiliriz ki hepimizin bilim felsefesi, doğa felsefesi ve insan gibi konularda tartışmalara, düşünme çalışmalarına ihtiyacımız vardır. Bu tartışmalar insanın anlam arayışına katkı verirken onun doğadaki yerini belirlemeye adaydır. Böylece çevreci anlayışla insan egosunu yenip doğanın bir üyesi olabilecektir. Belki de bu şekilde egodan ekoya geçmek mümkün olabilecektir.
Kaynakça: 1- https://emeraldreview.com/2022/10/environmental-ethics-human-nature-dualism-of-the-anthropocene/