1. Anasayfa
  2. Mesleki Eğitim

Herkes Bir Şeyler Yapma(ma)lı..!

Toplumun neredeyse tümünü ilgilendiren meslek eğitimi gibi önemli ve hayati bir konuda başarılı sonuçlar alınabilmesi için çocuk-genç-yetişkin her ferdin devletin en üst makamlarındaki görevlilerine kadar herkesin fikir, söylem, el ve güç birliği yapması gerekmektedir.

Herkes Bir Şeyler Yapma(ma)lı..!
0

Toplumun neredeyse tümünü ilgilendiren meslek eğitimi gibi önemli ve hayati bir konuda başarılı sonuçlar alınabilmesi için çocuk-genç-yetişkin her ferdin devletin en üst makamlarındaki görevlilerine kadar herkesin fikir, söylem, el ve güç birliği yapması gerekmektedir. Resmi ve özel kurum/kuruluşlar kısa, orta ve uzun vadeli planlı faaliyetleri yerine getirirken kişilerin de bu çabalardan faydalanarak beklenen hedeflere ulaşabilmesi için yapması veya yapmaması gerenler olacaktır.

Lise seçimi aşamasında başladığı düşünülen ve ailelerin gündemine giren okul ve meslek seçimi/tercihi aslında daha öncesinde yapıl(ma)mış olması gerekenlerle kolay ya da zor, doğru ya da yanlış karar ve sonuçlara ulaştıracaktır. Zaman sırasına göre kimlerin neleri yapmaması veya yapması gerektiğine kısaca göz atalım.

Ancak tüm bunları sıralamadan önce ülkemizde mesleki eğitim sisteminin dar alanda dal düzeyinde planlandığını, ismi her ne kadar meslek lisesi olsa da okulların istihdam sağlamak gibi bir görevi olmadığını, sektör temsilcilerinin beklediği nitelikli elemanları bulamamanın sorumlusunun meslek liseleri veya öğrencileri olmadığını da peşinen belirtmek gerekiyor.

Meslek liselerine devam eden öğrencilerin diğer liselere göre akademik başarılarının düşük olması da meslek öğrenmelerinin önünde bir engel değildir. Ülkemizde meslek lisesi kadar diğer liselerin de hedeflerinin sorgulanarak ulaşma düzeyinin tartışılmasının faydalar getireceğini düşünüyorum.

Eğitim anaokulunda yani ailede başlıyor. Kimileri bu sürecin anne karnındayken annenin yaptıklarının etkisiyle de şekillendiğini de iddia etmektedir. Çocuk ve gençlerimize okul çağlarında doğru anne-baba rollerini öğretebiliriz. Bu rolleri doğru oynayarak onlara iyi örnek rol-model olabiliriz. Ancak en doğrusu evlilik öncesi ve sonrasında anne-baba okulu/veli/aile akademileri gibi resmi-özel kurum ve kuruluşların eğitim seminerlerine katılarak bilgilenmek sertifikalanmak olacaktır.

Anne-babalar/veliler; bebeklik döneminden itibaren çocuklarına aldıkları oyuncaklara, onlarla oynadıkları oyunlara ve konuşmalarına dikkat etmelidir. Onların oyuncaklara ve oyunlara gösterdikleri ilgileri yaradılıştan sahip oldukları yetenek ve eğilimler hakkında ipuçları verebilir. Çocukların yanında insanların mesleklerini kötülemek, aşağılamak gibi olumsuz yorumlarda bulunulmamalıdır.

Bizim anne-babalarımız milletimizin kültürel kodlarından gelen çocuklarımıza çok değer verdiğimizi aşırı korumacı davranarak göstermeye çalışma yanılgısına düşmektedir. Her çocuk her yaşta belli düzeyde kendi iş ve ihtiyaçlarını karşılaması gerektiği gibi evdeki işbölümüne de destek olmalıdır.

Her şeye güç yettirmeye çalışarak bazen de şartları zorlayarak çocukluğumuzda bizim sahip olmadığımız imkânları da sağlayarak koruyucu bir melek gibi üzerine titreyerek iyi anne-baba olmaya çalışmamalıyız. Farkında olmadan iyiniyetle onlara zararımız dokunuyor.

Benim çocuğum “doktor- avukat/hakim/savcı-mühendis-öğretmen-pilot-mimar vd.” olacak gibi sürekli bilinç altına kodlama yapan motivasyon zannettiğimiz cümleler kurmayalım. Mutlaka üniversite bitirmeli mantığıyla çocukları üzerinde baskı oluşturmayalım. Çünkü hayatta insanların ihtiyaçlarını karşılayacak sadece isimleri tekrarlanan beş-on kariyer mesleği değil yüzlerce meslek/iş bulunmaktadır.

Bilinçli ve duyarlı bir ebeveyn olarak onların bizim istediğimiz gibi bireyler olmak yerine kendileri gibi olmasına müsaade etmeliyiz. Belki de çocuğumuzun bilişsel-duygusal ve fiziksel özellikleri bu meslekleri iş olarak yapmaya uygun olmayabilir ve çocuklarımız bu mesleği sevmeyebilir. Çocuklarımızı para ve itibarlı meslek bakışıyla yetiştirmeyelim.

Kreş, bakımevi ve anaokullarındaki bakıcı, stajyer, usta öğretici ve öğretmenler; bu konuya dikkat ederek çocukların özellikle çok sevdiği oyun ve oyuncaklarla ilgili kendilerini geliştirmelerine fırsat tanıyarak daha mutlu olmalarına destek olmalıdır. Merak duygusuyla başlayan meslek eğilimi için ortam ve sahip olunan eğitici oyuncakların önemi gözardı edilemez.

Her çocuğun bir ve aynı olmadığını unutmayarak aynı anda kız-erkek tüm çocukların aynı etkinliği yapması konusunda ısrarcı olmamalıdır. Çocukla çocuk olabilmek çocuğun dünyasını anlayarak ve empatik yaklaşarak süreci daha kolaylaştırabiliriz.

Sınıf Öğretmeni; Her öğrencinin zorunlu oniki yıllık eğitimi sürecinde en uzun zaman geçirdiği dönem ilkokul, öğretmen de sınıf öğretmenidir. İyi bir sınıf öğretmeni, çocuğu/öğrencisini anne-babasından daha iyi tanıyabilir. Bir anlamda işi gereği tuttuğu kişisel gelişim dosyası/portfolyo çocuk hakkında öğretmene ipuçları verir hatta çok şey söyler.

Çocukların ilgi ve yeteneklerini keşfeden sınıf öğretmeninin ilgi, destek ve yönlendirmesiyle gelişimi şekillenmeye güçlü yönleri daha da gelişmeye başlar. Çocuk ve ebeveyn bunun farkında olmasa da bu bir anlamda meslek seçiminin zeminini oluşturur. Burada önemli olan çocuğun sadece yaptıklarında başarılı olması değil aynı zamanda yaparken zevk alarak mutlu da olmasıdır. Bunun yolu da sınıf öğretmeninin öğrenci velisiyle işbirliği içinde olup çocuktaki değişim ve gelişimleri takip edip desteklemek ve yönlendirmekten geçiyor.

Çocukların öğrencilik döneminde en iyi yaptığı becerileri öne çıkarmak, bu konuda onure etmek, destelemek ve yüreklendirmekle gelişimine destek olarak her öğrencinin farklı alanlarda ülke ve dünya çapında başarılara imza atmasına sebep olabiliriz. İyi bir gözlemci olması gereken sınıf öğretmenleri, öğrencilerinin spora, sanata ve meslek alanlarından hangilerinde severek başarılı olabileceğini keşfedebilir.

Çocukların ülkesinde Kidzania gibi özel hazırlanmış ortamlarda zevkli oyunlarla meslekleri gerçeğe yakın ortamlarda bizzat yaşayarak deneyimleyerek tecrübe sahibi olunabilir. Öğretmen çocuklara anne-babanızın mesleği ve işi nedir diye sorduğunda; doktor, avukat, mimar olanların gururla söyledikleri gibi fırıncı, berber, inşaatçı veya belediye temizlik personeli olanların da aynı gururla söylemeleri gerektiğini öğretmeliyiz.

Sektör temsilcisi meslek örgütleri; firmaları, mesleki eğitim okul ve kurumlarıyla program ve süreçleri konusunda detaylı bilgilendirmelidir. Firmalar işletmelerinde MESEM, Anadolu Meslek ve Anadolu Teknik programındaki öğrencilerle üniversiteli stajyerlere sonuna kadar imkân sağlamalıdır.

Ne kadar ilgi gösterilirse gençlerin mesleğine ilgisi ve sevgisi artacak biran önce iş hayatına geçmek isteyecektir. İşyerinde uygulamalı işbaşında meslek öğrenebilmeleri için sorumlu kişi ustaöğretici görevlendirmelidir. Kanuni değil vicdani sorumlulukla hareket edilmelidir. Nitelikli insan kaynağının gücüne ve firmaları farklı kılacağı unutulmamalıdır.

Çalışma ortamı ve şartlarını öğrencilerin iş hayatıyla ve mesleklerle ilk tanışması olduğunu bilerek yeterli, faydalı ve keyifli hale dönüştürülmelidir. Çalışanlar bu çocuk ve gençlerin aynı zamanda kendi çocukları olduğunu farzederek onlara iyi davranmalıdır. İnsan kaynakları birimleri mesleki eğitim almış belge/sertifikalı, diplomalı ve burslu, gençlere öncelik tanımalıdır.

Ülke genelinde sektör temsilcisi kurumlar her yıl belli sayıda firmayı belirleyerek mesleki eğitim ve stajyer dostu örnek işletme iyileştirme çalışması yürütmelidir. Hami okul eşleştirmesiyle protokol imzalayan firmalar her sınıf/şube düzeyinde ilk beş dereceye giren öğrencilere burs vermeli ve bitiminde işe kabul etmelidir. Öğlen yemeği ve ulaşım desteği tüm öğrencilere sağlanmalıdır. Mezun istihdam edildiğinde işyerine uyumu için zaman tanıyarak ilk fırsatta firmayı işi bırakmasına sebep olunmamalıdır.

Sınıf Şube Öğretmenleri ve Rehber öğretmenleri; öğrencileri ve velilerini yeterli mesleki tanıtım rehberlik ve yönlendirme konusunda gerekli tüm çalışmaları yürütmelidir. Akademik düzeyi yeterli olmayan öğrencilerin gereksiz yere sınavlara hazırlanmasını teşvik etmemelidir.

Vasat bir öğrenci olarak elinde diplomalarla iş arayan insanlar yetiştirmek yerine meslek sahibi üretebilen kendine güveni tam nitelikli insanlar yetiştirmeye daha çok ihtiyacımız olduğunu anlatmalıdır. Ortaokul son sınıfında tüm öğrencilerin öncelikle kendisine uygun hayalindeki meslek sahiplerini ziyaret ederek bir gün geçirmelerini ve gözlemde bulunmalarını organize etmelidir.

Mesleki ve teknik eğitim veren okul ve kurumlardaki öğretmenler ve yöneticiler; öğrencilerin el becerilerini geliştirebilmeleri için atölyede uygulamalı dersleri daha etkili yapmak için çevre desteği sağlamaya çalışmalıdır. İşletmelerde beceri eğitimini sadece yoklama alarak değil çocuğun mesleki gelişimi açısından iyi takip etmelidirler.

Öğrencilere üreterek ürün ortaya koymanın, ürünün satışından kazanmanın hazzı yaşatılarak meslek ve iş hayatı sevdirilebilir. Döner sermayeyi para kazanma amaçlı değil öğrencilerin öğretmenleriyle gerçek uygulama yaparak meslek öğrenmesi amacını merkeze alınmalıdır. Olabildiğince çok fuar, teknik gezi ve mesleki etkinliklere katılım sağlanmalıdır. İş hayatı temsilcilerini iyi dinleyerek mesleki eğitim konusundaki taleplerine dayalı eğitimler düzenlenmelidir.

Ahilik ve meslek ahlakı ile etik değerleri öğrencilere aktarmayı unutulmamalıdır. İl-İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri; Her ilçede ahilik meslek geleneklerimizi sürdürebilmek için “Ahi Koordinatör Öğretmen” ile tüm il ve ilçe MEM’lerde mesleki eğitimden sorumlu yöneticiler atölye meslek dersi öğretmeni olanlar görevlendirilmelidir. Meslek lisesi müdürlerinin sektör işbirliğini etkili yerine getirmelerine destek ve rehber olunmalıdır.

Belediyeler; Meslek liseleri başta olmak üzere tüm eğitim kurumlarıyla işbirliği yaparak mahalle hobi atölyeleri oluşturmalıdır. Her belediye aynı zamanda alt işletmelere sahip olduğundan mesleki eğitim dostu gibi davranmalı olabildiğince çok staj imkanı sağlamalıdır. Meslek öğrenmeye çalışan ekonomik ihtiyacı bulunan gençlere burslar verilmelidir.

Bakanlık düzeyinde politika belirleyenler; Tıpkı aile hekimliğinde olduğu gibi 8. ve 12. sınıf öğrencilerine mesleki tanıtım rehberlik ve yönlendirme danışmanlığı yapabilecek birer öğretmen görevlendirmelidir. Sekiz yıllık karne not ortalaması 75/85 akademik başarının altındaki öğrencileri LGS sınavına almamalıdır.

Mesleki ve teknik okulların atölye ve meslek dersleri öğretmeni olarak mezun olanların sektörde mesleklerinde iki yıl çalışmaları halinde KPSS şartı puanı aramadan ataması yapılmalıdır. Meslek dersi öğretmenleri her hafta farklı bir işletmede öğrencileriyle bir tam gün geçirmelidir.

Meslek lisesi mezunlarına hak etmedikleri işyeri açma ve teknisyenlik unvanı verme uygulamasına son verilmelidir. Mesleki Yeterlilik Kurumu ücretsiz ama zorunlu meslek lisesi mezunlarını sınavla belgelendirmelidir. Üniversite giriş sınavlarında meslek lisesi mezunlarına kendi mesleklerinden sorular da sorulmalıdır. Üniversite giriş sınavlarındaki 150-180 not barajı tekrar getirilmelidir. Okul-firma hamilik protokollerini sistematik hale getirip mevzuata dahil etmeli gönüllülükten kurtarmalıdır.

Meslek liseleri kolay-orta-zor / MESEM-AMP-ATP şeklinde birbirinden değerli olmayan her yıl başarı ölçütlü geçişlere açık esnek program yapılandırmasına geçmelidir. Program ve müfredatlar sadeleştirilmeli ve daha çok işbaşında meslek öğrenmeye geçilmelidir. Tüm özel resmi meslek liseleri meslek edindirme/değiştirme, geliştirme uyum kursları açabilmelidir.

Başarı, ihtiyaç, yetim-öksüz ve aktif olan öğrenciler burs fonu oluşturmalıdır. İsteğe bağlı staj yapan, her ay bir kitap okuyan, seminere katılan, meslek filmi izleyenlere, mezuniyete yakın mülakatlara katılanlara ödüller dağıtılmalıdır. Her yıl her meslekte ödüllü canlı beceri yarışmaları düzenlenmelidir.

Basın-yayın ve tüm sosyal medya ortamları ile film-dizi yapımcıları; Tüm meslekleri tanıtıcı, gençlerin meslekleri sevmelerine destek olacak kamu spotları, diziler ve filmler yayınlamalıdır. Mesleklerinde öne çıkan öğrenci, öğretmen, çırak, kalfa, usta, yönetici, ustaöğretici ve firma sahiplerine ödül törenleri düzenlenmelidir. Bu çalışmalarda bizzat gençlerin katımını sağlayarak yaşayarak öğrenmeleri desteklenmelidir.

Çocuklar/gençler ve öğrenciler; Anne-baba hatırı için meslek seçmesinler. Önce kendini iyi tanıyıp sonra da olabildiğince çok araştırıp iyi karar versinler. Diploma peşinde koşmasınlar. Becerilerini geliştirsinler. İş yaşamında ihtiyaç duyacakları becerilere sahip olmaya çalışsınlar. İş hayatına ilk girişte fazla beklenti içinde olmayıp sabırla-sebatla tecrübe sahibi olmaya çalışsınlar.

Çok paranın değil helal kazancın huzur-mutluluk-başarı getireceğini unutmasınlar. Hangi okul mezunu olursa olsun, hangi meslekte hangi işi yaparsa yapsın her mesleğin saygın-onurlu ve emeğin kutsal olduğunu unutmasınlar. Her mesleğin etik kurallarını da unutmayıp ihlal etmesinler. Tüm boş vakitlerini dinlenme ve hobileri dışında mesleki gelişimine ayırsınlar.

Toplumun herhangi ferdi duyarlı bir insan olarak; herhangi bir işletmede meslek eğitimi stajı gören/çalışan bir genci gördüğümüzde bir sebeple iletişim kurduğumuzda ona “meslek öğrenmen, meslek sahibi olman çok güzel, gelecekte iş sıkıntısı çekmeyeceksin, keşke herkes senin gibi çalışarak meslek öğrenseydi…” şeklinde motive edici psikolojik destek vermeliyiz.

Kiminin meslek hikâyesi bebek ve çocukluktan kiminin ilk ve ortaokuldan kiminin ki ise lise veya üniversitede okuduğu kitap, tanıştığı bir insan, gittiği bir film, katıldığı bir etkinlikle başlar. Meslek seçiminde acaba şunu mu yapsam, şu mu olsam gibi kararsızlık olmaz. Lise veya üniversite seçiminde diploma notlarına, puanlara, sıralama ve yüzdelik dilimlere göre tercihler-sıralamalar yaparak kararlar verilmesi sağlıklı olmayacaktır.

Hayat LGS-TYT-AYT sınavlarından ibaret değildir. Notlar boşa gitmesin diye veya birilerinin hatırı için okul ve bölüm okunmaz meslek de seçilmez. Ayrıca popüler kültürün dayattığı sadece internet, bilişim ve teknoloji içeren mesleklerin geleceği bulunduğu yanılgısına düşmemek gerekir. İnsanlık var oldukça ihtiyaçları da devam edecektir. Üstelik meslek ihtiyaç durumu ülkelere göre farklılık göstermektedir.

Tercihlerimiz sadece okul-bölüm ve meslek değil aynı zamanda gelecekteki hayat tarzını belirleyecektir. Seçilecek mesleğin gerektireceği üzere; toplumda ve insanlarla/bireysel, açık/kapalı ortamda, oturarak/hareketli, kendi şehrinde/ülkende, havada-denizde-karada çalışılacak olması sadece notlar ve başarıyla değil her insanın yaradılışına, kişisel özelliklerine ve tercihlerine göre olacaktır.

Bazen ailevi durum ve şartların zorunlu yönlendirmesiyle mevcut baba/aile mesleğinin devamı da gerekebilir. Eğitimde birey sorumluluğu ön plandadır. Okul veya kurumlar zorla bir öğrenciyi istemediği bir bölüme ve mesleğe yönlendiremez. Bunun yanında bireyin de kendi kişilik yapısına uygun olmadığı halde mutlu ve başarılı olarak ömür boyu yapamayacağı kamuya ve topluma hizmet edecek meslekleri seçmesi doğru olmayacaktır.

Çocuk yetiştirmeyle ilgili olarak batılı bilim insanları kadar tarih boyunca bu konularda eser bırakmış Türk-İslam âlimlerinin tavsiyelerini de gözardı etmemek hatta daha fazla dikkate almak gerekiyor. Zira eğitim toplumların kültürleriyle yakından ilgilidir. Unutmayacağımız şey her çocuk bir gelecektir. Çocukken keşfedilmemiş her yetenek başta ülkemiz ve insanlık için bir kayıp sayılır. Sevgi, güven, sağlıklı iletişim ve bilinçli yaklaşımla doğru yöntemi bulup tarafların hepsini mutlu edecek başarılı çözümler üretilebilir.

Facebook Yorumları

Erol DEMİR 1967 yılında Gölcük’te doğdu. Piyale Paşa İlkokulu, Gölcük İmam Hatip Ortaokulu, Gölcük Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Üniversitesi Bilecik Meslek Yüksekokulu Elektronik programını ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İşletme Yöneticiliği alanında yüksek lisansı “Eğitim Yöneticilerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri” konusunda tezini tamamlamıştır. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesinde işletme alanında doktora öğrencisidir. 1990 yılında Türkkablo fabrikasında kalite kontrol teknisyeni olarak çalıştı. Öğretmenlik hayatına 1991 yılında Hakkari’de başladı. 1994 yılında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi’ne elektronik öğretmeni olarak atandı. 1995 yılında müdür yardımcısı oldu. 2000 şubat ayında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü oldu. 2003 yılında Gölcük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak çalışmaya başladı. Aralık–2007 ile Haziran-2016 arası İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube müdürü olarak çalıştı. Temmuz – 2016 Bakırköy İlçe MEM, Temmuz-2022 İstanbul İl MEM, Ekim-2023 Küçükçekmece İlçe MEM Şube Müdürü olarak görevine devam etmektedir. Evli ve 3 çocuk sahibidir.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.