Meslek liselerini bilinçli tercih eden, işbaşında uygulamalı nitelikli eğitim süreci sonunda mezun olduğu alanda istihdam imkânı sağlanıp çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve ekonomik kazanımların artırılması halinde okullara nitelikli talep artacaktır. Üstelik akademik düzeyi düşük seviyede olması öğrencilerin de el becerileriyle üretimde başarılı olmasının önünde engel değildir. Bu iki yöntemde de sınavla öğrenci alan liselerde okutulan kitaplar ve içeriklerin sadeleştirilerek meslek liselerinin gerektiği kadar akademik yükleme yapılması daha uygun olacaktır.
Tüm projeler bir amaç ve hedef için yapıldığını kabul ederek gerek Okul-Sanayi İşbirliği İstanbul Modeli gerekse Proje MTAL her iki çalışmanın temeli sektörün/hamilerin işbirliği ve desteğiyle gençlerin daha nitelikli mesleki eğitim alarak becerilerinin mezuniyet sonrasında da istihdamın artırılmasıdır.
Doktorlar hastayı dinler, gözler, muayene eder, tetkikler yapar ve teşhis koyar. Tedavi için ilaçlar yazar, bu ilaçları aç-tok karnına günde kaç kere hangi miktarda ve ne kadar süreyle kullanacağı yanında hastaya yapması-yapmaması gereken tavsiyelerde de bulunur. Gerekirse bir süre sonra iyileşme olmazsa kontrole gelmesini de isteyebilir. Tam iyileşme tüm uyarıların dikkate alınmasıyla gerçekleşebilir. Bunun gibi proje ve işbirliği çalışmalarında başarılı sonuçlar almak için tüm gerekler taraflarca bihakkın yerine getirilmesiyle mümkün olabilir.
Her iki projenin mesleki eğitim sistemimiz için doğru ve gerekli olduğunda herkes hemfikir ancak aradan geçen dört yılın sonunda bir durum değerlendirmesi yapacak olursak tüm istatistiklerdeki artışa rağmen özellikle istihdam hedeflerine tam ulaşılamadığı konunun muhataplarıyla görüşüldüğünde açıkça belirtilmektedir.
Özellikle MESEM programına kayıtlı öğrenci sayısının 1 milyonu geçtiği açıklanmasına rağmen sektörün eleman talepleri-beyanları devam etmekte, firmaların bina ve duvarlarında eleman aranıyor ilanları asılı durmaktadır. Öte yandan projenin bunca olumlu çıktılarına rağmen meslek lisesi koridorlarında, duvarlarında, web sitelerinde ve sosyal medya hesaplarında firma ve meslek alanları bazında yerleşen mezunlarımız ilanlarının arttığı fark edilememiştir.
Meslek liselerinin alan/dal sayıları, fiziki kapasiteleri, derslik, atölye ve laboratuvarları, donatım ve temrinlik ihtiyaçları, öğrenci sayıları dikkate alındığında hangi ölçekte olursa olsun bir firmayla eşleştirilmesi başarılı hamilik çalışmaları yürütülmesi halinde bile yetersiz kalacağı açıktır. Her alan ve hatta dal için en az bir hami firmayla eşleştirilmesi sağlanmalıdır. Dört yıllık bu süreyi pilot ve deneme süreci kabul ederek genel geniş bir değerlendirme yapılarak yeni düzenlemelerle ikinci faza geçilmesi çok faydalı olacaktır.
Hamilik uygulamasının yaygınlaştırılması öncesi il ve ülke genelinde bu projeleri uygulayan okulların yönetici, öğretmen ve öğrencileriyle anket çalışması yapılarak bilgi toplanmalı ve hamilik konusunda uygulanacak standart ve esaslar geliştirilmelidir. Gönüllülük esasıyla başlanan işbirliği keyfiyete bırakılmamalıdır. Hamilik ve işbirliği okul kültürü ve iklimi oluşması için rutin toplantılar dışında gruplar halinde bir araya gelerek beyin fırtınası yapılabilir. Hami sıfatını kullanarak okulların devletin bunca güçlü desteğine rağmen hamiliğe ihtiyacı varmış algısına sebep olmamak daha doğru olacaktır.
Hamilerin ve firmalarının kurumsallık, kişisel özellik, yetenek, kapasite ve bakış açılarına göre okullarla baş başa farklı beklenti ve yaklaşımla ilerlemesi bu tür çalışmaların sürdürülebilirliğini zorlaştırabilir. Tarafların birbirlerinden beklentilerini normal kabul edilebilir olması gereken ortak noktada toparlamak gereklidir. Bunları söylerken bu çalışmaları halen organize eden İTO ve İSO nun üyeleriyle birlikte mecburiyet olmadan ticari hayatın bunca zorluğu içinde işinden zaman ayırıp meslek liseleriyle yaptığı ciddi çalışmaları görmezden gelmiyor tam tersi bunca çabanın boşa gitmemesi daha verimli sonuçlar alınabilmesi için iyileştirme önerilerimizi paylaşıyoruz.
Okul müdürü, müdür yardımcısı ve öğretmenlerin süre sonunda performansı değerlendirilecekse bunu etkileyecek faktörlerin de göz önünde bulundurulması zorunludur. Belki de mesleki eğitimin eskiden olduğu gibi “Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği” dışında yeniden farklı bir yönetmelikle düzenlenmesi düşünülebilir.
Okulun proje okul olarak seçilmesi sektörden hami firmalarla eşleştirilmesi ve dört yıllık bir süreç sonunda okul genel performansında bir iyileşme olmaması halinde sistem neden işlemedi ve beklenen sonuçlar alınamadı diye sorgulamak şarttır. Hala okulda idareci ve öğretmen eksikliği var ve talep artmak yerine azalıyorsa, öğrencilerin okulu tercih etmesinde, bilinçli nitelikli öğrenci gelişi, devamsızlık-başarısızlık-sınıf tekrarı-okul terk ve disiplinde iyileşme, döner sermaye ve proje çalışmaları, faydalı model ve marka patent tescili, mezunların kısa sürede mesleğinde işe yerleşmesi ve alanında yükseköğretime devamında ölçülebilir iyileşme olmuyorsa nerede eksik/yanlış yaptık diye yeniden düşünmek gerekiyor.
Proje ve protokol okul ismini kullanan meslek liselerinin ulusal ve Avrupa Kalite Etiketi, Beyaz ve Yeşil Bayrak, Beslenme Dostu Okul, E-twinning okul sertifikası, Erasmus-Tübitak-Kalkınma Ajansı ve özel projeler, üniversitelerle işbirlikleri, sektör dışı paydaşlar konularında hangi ilerlemeyi kaydettikleri takip edilmelidir.
Okul yönetimi ve atölye meslek dersleri öğretmenlerinin hamilikten doğrudan ve öncelikli olarak fiziki ortama katkı iyileştirme ve donatım desteği beklentisi olduğu görülmektedir. Tarafların beklentilerinin açık ve net şekilde beyanı ve örtüşmesi şarttır. Kişisel yaklaşım ve fikirlerden kurumsal sürdürülebilir sistematiğe kavuşturulmaya gidilemezse sonraki yıllarda bugün denendiği istenilen sonuçların alınmadığı düşünülen bu güzel çalışma yeniden gündeme getirildiğinde talep görmeyecektir. Bu şekilde eldeki seçeneklerin zamanla tüketilmesi sonucunda mesleki eğitimi sadece okulda yürütülmeye mecbur bırakabilir.
Bir meslek lisesinin hamilik ve proje okul olmasından sonra birkaç yıl geçtiğinde okuldaki öğrenci, öğretmen ve okul yöneticileri olumlu yönde değişiklikleri ve algının iyileştiğini hissetmesi gerekiyor. Okul müdürünün ve hami firma sahibinin özel gayretleriyle başlatılan iyileşme hareketi bir süre sonra kurumsallaşmaya başlamıyorsa kişiler değiştiğinde çalışmanın sürdürülebilirliği tehlikeye düşebilir.
Okulda düzenlenen mezun buluşması, firmadan usta öğreticinin uygulamalı meslek derslerine gelmesi, iş insanı söyleşileri, kariyer günleri, yarışma ve fuarlara katılım, fabrika teknik gezileri, öğretmenlerin işbaşında mesleki gelişimleri gibi ders dışı etkinliklerde ne kadar çok öğrenci ve öğretmen katılıyorsa proje ve hami okul olmanın etkisi o oranda artacaktır. Sadece okul müdürünün firmaya giderek sahibini, firma sahibi okula toplantıya katılım veya ziyaret amaçlı gelerek müdürü ziyaretiyle sınırlı bir iletişim çalışmanın ruhuna uygun düşmüyor. Çalışmayı sadece hayırsever iş insanlarının okulu desteklemesi veya bir sponsorluk çalışması olarak görmemek gerekiyor.
Okul yönetiminin bina onarım, iyileştirme ve yenileştirme, güvenlik/temizlik personeli çalıştırma gibi okul işletme giderlerine veya makine-ekipman-donatım temrinlik giderlerine katılım sağlaması bu işbirliğinden beklenen faydayı sağlamaya yetmeyecektir. İhtiyaç sahibi ve başarılı öğrencilere burs–ulaşım-öğle yemeği desteği, staj ve mezunların işe alımı da sağlanmalıdır. Madem çoğunlukla dezavantajlı öğrencilerin meslek liselerine geldiği kabul ediliyor o zaman bu konuda özel destek sağlanmalıdır. Belli bir zaman sonra okul ikliminde ve yeni bir okul kültürü oluşumunda mesafe alınması gerekiyor.
Döner sermaye (DÖSE) çalışmalarında sadece ciroyu artırmak ve parasal miktarlar üzerinden yorum yapmak çok yanlıştır. Bir okul, yiyecek alanında okulun yemekhane atölye kapasitesinin üstünde binlerce kap yemeği, örneğin; hastane yemek hizmetini işini üstlense ve hastanenin yemekhanesinde eskiden olduğu gibi profesyonel yetişkin personelle hazırlasa eğer öğretmen ve öğrenci bu işin bizzat içinde yoksa buradan kazanılan paranın mesleki eğitime katkısı tartışılmalıdır. Ülke geneli için tüm okulların DÖSE gelirlerinin yıllık cirosunu açıklarken bir öğrenci ve bir öğretmenin eline ayda/yılda toplam en fazla ne kadar ücret geçtiğini açıklarsak yeni DÖSE’ler açılır, olanların iş yapma iştahı, verimliliği ve cirosu daha da artar.
Meslek lisesi öğrencileri proje okul ve hamilik işbirliği kapsamında okul içinde ve dışında yapılan çalışmalara katılmaya başladıkça derslere, mesleğine, öğretmenlerine ve işine olan ilgisi bağlılığı artacaktır. Bir hami firma okulun tüm öğrencilerini staj, işbaşında meslek öğrenme ve istihdamı karşılayamayacağı açıktır. Bu hami artık okulun temsilcisi olarak sektörü domine ederek ister kişisel isterse bağlı bulunduğu oda/dernek aracılığıyla öğrencilerin iş hayatıyla buluşmalarını sağlayabilmelidir. Sadece göstermelik birkaç etkinlik yaparak sosyal medyada paylaşmak, zorunlu toplantılara katılmak yetmeyecektir.
Hami firma sahibi iş yoğunluğuna bağlı olarak yetkili bir personelini bu iş için görevlendirmelidir. İşletmenin kapıları program dahilinde okulun alanındaki tüm öğrenci ve öğretmenlerine açık olmalıdır.
Gerek yazıya konu edilen bu iki protokol proje içeriği ve çalışmalarında gerekse son dönemde onca yeniliğe rağmen mesleki tanıtım rehberlik ve yönlendirme konusunda yakın geçmişte yapılmayıp uygulamaya konulan bir yenilik göze çarpmamıştır. Bu konunun gömleğin ilk düğmesi olduğu düşünüldüğünde daha öncelikli ele alınması lüzumu bulunmaktadır.
TOBB tarafından her okuldan en az üç öğrenciye protokolün imzalandığı tarihte 200 TL burs verilmesi (ki bu rakam olarak artmış bile olsa) uygulamasının yetersiz olduğu aşikârdır. Her alan/daldan her sınıf seviyesinde sınıfın en başarılı ilk üç öğrencisine asgari ücretin belli oranına endeksli bir burs sistemi oluşturulmalıdır. Burs verilen öğrenci sayısının toplam öğrenci sayısına oranı kesin bir kural olmamakla beraber yüzde yirmilere yakın olmalıdır. Bunu bir kaç haminin ve firmanın karşılamasını beklemeden sektörü hareketlendirmekle mümkün olabilir.
MTAL bünyesinde resen açılan MESEM programlarına geçen öğrencilerin bir kısmı bir süre sonra tekrar öğrenim hakkı kazanarak eski okuluna veya başka liselere geçiş yapmışlardır. Bunun önüne geçebilmek için bu programı ilk kayıtlarda yeni öğrencilere iyi tanıtıp MESEM, AMP ve ATP yatayda eşdeğer kolay-orta-zor şeklinde yapılandırarak yıllık başarıya göre geçişleri kolaylaştırmak faydalı olacaktır.
Meslek liselerini ve mesleki eğitimini ağırlıklı olarak sektöre nitelikli insan kaynağı yetiştiren okullar olarak kabul ediyorsak iş hayatının ve iş insanlarının işbirliği desteği olmadan başarılı olamayacağı ortadadır. İşbirliği kapsamında yapılan çalışma ve çabaların miktarı yoğunluğu ve samimiyeti başarılı sonuçların alınmasıyla doğru orantılı olacaktır. Bu sebeple meslek liseleriyle eşleştirilen firma sayısının artırılması belli bir standart getirilmesi faydalı olacaktır.
Meslek lisesi yöneticisi olup geçen zaman içinde bu çalışmanın somut faydasını göremeyenlerden hami firma eşleştirilmesi gerekli değildir diyen az sayıda okul müdürü olduğu gibi faydalıdır ve sayısı artırılmalıdır diyenler çoğunluktadır. Hami firma eşleştirme sayısını okulda eğitimi verilen her alan için en az bir firma olsun diyenler, üç tane olsun kendi aralarında tatlı-faydalı rekabet olması için üç olsun diyenler hatta üst sınır olmasın olabildiğince hami sayısı çok olsun diyenler bulunmaktadır.
Hami firma sahibinin feraseti ve firmanın ölçeğine vurgu yapıp firma sayısı kadar nitelikli işbirliğini öne çıkaranlar olmuştur. Şu anda başarıyla yürütüldüğü gibi İSO ve İTO yönetimi adına bu çalışmayı takip eden ekip ve sektör yöneticilerinin sürekli ilgisi, takibi ve koordinasyonu çalışmanın verimini artırmaktadır. Okul yöneticileri işbirliği çalışmaların sonuçlara etkisinin oranı konusunda çok farklı yorumlarda bulunmuşlardır. Buradan anlaşıldığı üzere tarafları temsil eden kişilerin niyeti, çabası ve kapasitesine göre sonuçlar da değişmektedir. Çalışmaların başlamasından öncesiyle karşılaştırıldığında gözle görülür ve hissedilir olumlu değişiklikler olduğu ortadadır. Tartışma çalışmanın daha iyi olabilmesi için yapılması gerekenlerin tespiti ve uygulamaya geçilmesi amaçlıdır.
Kamudan eğitim kurumları özel sektörden firmalar bir amaç için görev ve sorumlulukların yazıldığı protokol imzalayarak bir araya geldiklerinde doğal olarak karşılıklı beklentileri oluşmaktadır. Bunları Proje Yürütme Kurulu toplantılarında bir araya geldiklerinde dile getirmektedirler. Bu gündem maddeleri ve talepler arasında laboratuvar yenilenmesi, eğitici eğitimleri, atölyelerin bakım onarımı, öğretmen ve öğrencilerin yurt içi-dışı fuar, proje ve yarışmalara katılım desteği sponsorluk, öğrenci sektör buluşmaları, tüm öğrencilerin staja yerleştirilmesi, okulların ihtiyacı yardımcı personel istihdamı, okulda üretimin teşvik edilmesi döner sermaye çalışmalarının desteklenmesi, burs ihtiyacı olanların karşılanması, mezun istihdamı bunların başında gelmektedir.
Öte yandan halen hami firma başta olmak üzere sektörde çalışan ancak geçmişte mesleki eğitim almamış sertifikasız ve meslek lisesi diploması olmayanların bu işbirliği kapsamında meslek liselerinde (halk eğitim merkezine gerek kalmadan) yaygın eğitim kapsamında meslek edindirme, geliştirme uyum ve usta öğreticilik kursları açabilmesinin önü mutlaka açılmalıdır. Döner sermaye gelirlerini artırmayı hedefleyen paradigmanın kamusal hizmet sektörü kurumu olan meslek liselerinin mesai saatleri dışında atölye-laboratuvarlarını ve öğretmen kadrosunu değerlendirerek yapılması gereken meslek ve kişisel gelişim kursları sektörde verimliliği, işte kalmayı ve kaliteyi artıracak ulusal bir meslek öğrenme hamlesini başlatmaması mantık dışı görülmelidir.
Aslında okul hamisi olan firma temsilcilerinin bir kısmının proje öncesi de okullarla tanışık olduğu ve işbirliği yaptıkları da beyan edilmiştir. Taraflar birbirlerinden beklentilerini sözlü olarak karşılıklı iletebilmektedirler. Ancak her dile getirilen talep yerine gelmemektedir. Birden çok hamisi olan okulların da her bir firma yetkilisinin ilgi ve desteği değişik düzeyde gerçekleşmektedir. Hamiler okul taleplerini bireysel kendi firmalarından karşılamak yerine daha çok firma temsilcisini okulla buluşturup ortak amacı tabana/sahaya yaymaları daha faydalı olacaktır.
Okul müdürlerinin taleplerini bir kere söyledik ilettik olmadı deyip vazgeçmek yerine kamu menfaati açısından hatırlatma ve takipçisi olmaları gerekiyor. Bazı okul müdürleri bu tür talepte bulunmayı dilencilik olarak da algılamaktadır. Taleplerin çoğunlukla maddi destek gerektirmesi sonucunda karşılanması da piyasanın ekonomik durumuyla da yakından ilgili olmaktadır. Bu kapsamda okuluna bilgisayar laboratuvarı ve güneş enerjisi santrali kurulan okullarımız olmuştur.
Hami firma temsilcisinin de daha çok kendi görüşlerinin dinlenmesi ve uygulamalarda dikkate alınması, staj için seçilen öğrencilerin iş ortamına uyum sağlamaları ve işi benimseyecek geleceğini sektörde görenlerin firmaya gönderilmesi, firmasında yapan öğrencilerden mezun olanların işe yerleşme taleplerinin olması ve artmasıdır. Çünkü her zaman olduğu gibi tüm sektörlerde nitelikli eleman ihtiyacı bulunmaktadır. Bunun dışında çoğunluğunun okullardan herhangi bir talebi olmamıştır. Pandemi döneminde bu ilişkilere ara verilmiş olması süreci biraz soğutmuştur. Kimi hamilerin eğitim-öğretim işlerini okuldaki öğretmen ve yöneticilerden daha iyi biliyor havası takınmalarına ve okul müdürünün atanmasında etkili söz sahibi olduklarını düşünmeleri ve algı oluşturmalarına, patron emrindeki okul müdürü konumunda düşünülmesine okul tarafı alınganlık gösterebilmektedir.
Proje ve protokol okulların yöneticilerine yönelik hiçbir konuda özel bir ayrıcalık olmaması yanında seçilme, görevlendirilme ve süre bitiminde görevin uzatılmaması halinde öğretmenliğe düşmeleri gibi bu durumu da adaletsizlik olarak görülen dezavantajları bulunmaktadır. Öte yandan kendine önem atfeden, bu işbirliğini zihninde ve gönlünde önemseyen okul yönetimlerinin bu çalışmayı önemli görüp herkesin gözünün üzerinde olduğunu hissedip, şampiyonlar ligindeki okullar olarak niteleyenler de olmaktadır. Okul yöneticiliğine sınavsız talep, tavsiye ve teklifle proje okul müdürü veya müdür yardımcısı olunabilmesini kimileri hem avantaj hem de adaletsizlik olarak değerlendirebilir. Diğer okul türlerine göre daha fazla sorumluluk ve efor gerektirmesi, ortaya çıkan işlerden alınan manevi haz ve doyum mesleki tatminle çalışılmaktadır. Okul yöneticileri okullarının acil ihtiyaçları olduğunda hamilerine ulaşarak kısa sürede çözüm bulabilmekteler.
Hamilik sisteminin yurtiçi/dışı proje ve yarışmalara katılımda destek olma durumu okuldan okula farklılıklar göstermektedir. Ulaşım ve konaklama giderlerini karşılama, öğrencilerin ödüllendirilmesini üstlenmeleri, fikir ve moral desteği sağlanması konularında İSO ve İTO tarafından kurumsal destekler verildiği beyan edilmektedir. Hamiler okullara atölyede eğitimin uygulamalı yapılmasında çok önemli olan temrinlik malzeme, usta öğretici göndermeleri, zaten üreten okullarda döner sermaye kapsamında iş-ciro artışları yaşandığı belirtilmektedir. Ancak üretimi yaptıracak olan öğretmenlerin isteksiz olması çalışmaların artmasına engel olmaktadır. (YAZININ ÖNCESİ VE DEVAMI VAR)