Meslek liselerinde üretim pandemi dönemi ile birlikte kamuoyunda gündem oluşturup dikkat çekmiştir. Öncelikle kısa bir mesleki eğitim tarihçesinden bahsetmekte fayda var. Millî Eğitim Bakanlığı’nın Mart 2019’da “Geçmişten Günümüze Mesleki ve Teknik Eğitim” adlı yayınında;
“Eğitim sisteminde yapılanmayı oluşturmak amacıyla Cumhuriyet’in ilanından kısa bir süre sonra John Dewey (1924), Köhne (1925), Ömer Buysa (1926) ve Jung (1930) gibi yabancı uzmanlar ülkeye çağrılmış ve bu uzmanlar tarafından eğitimle ilgili rapor hazırlanmıştır. 1933’te Mesleki ve Teknik Eğitim Umum Müdürlüğü kurulmuş, 1935’te okulların masrafları Maarif Vekaleti bütçesine alınmış, 1941’de ise Genel Müdürlük yerine Mesleki ve Teknik Öğretim Müsteşarlığı kurulmuştur.
1935 yılına kadar okulların bütçeleri yöresel düzeyde karşılanmıştır. 1935’te ise çıkarılan 2765 sayılı Kanun ile meslek okullarının tüm harcamaları devlet tarafından karşılanmaya başlanmıştır. 1934-1936 yıllarında “Mesleki Tedrisatın İnkişaf Planı” hazırlanmıştır. Eğitim ile üretim kesimlerinin ortak çalışmalarından ötürü büyük önem taşıyan planda, Çırak Okulları, Sanat ve Orta Geçmişten Günümüze Mesleki ve Teknik Eğitim 129 Sanat Okulları, Akşam Sanat Okulları, Tekniker Okulları, Mühendis Okulları ile Gezici Köy Kurslarının açılması ve yaygınlaşması öngörülmüş, mesleki ve teknik eğitim köy kurslarından yükseköğretime kadar her alanda bir bütünlük içinde ele alınmıştır. 1938’de çıkarılan 3423 sayılı Kanun ile okulun geliştirilmesi, öğrencilerin eğitilmelerinin sağlanması atölye ve laboratuvarların malzeme yönünden desteklenmesi amacıyla erkek okulları için döner sermaye uygulaması getirilmiştir.”
Görüldüğü üzere Mesleki Eğitim Gelişim Planı çerçevesinde çeşitli isimlerle farklı programlar ihtiva eden mesleki teknik eğitim okulları açılmıştır. Meslek liselerinde üretim yapılabilmesi için 1938 senesinde 3423 sayılı kanun ile mevzuat düzenlemesi yapılmıştır. Bu mevzuat ile okullarımızda eğitimin yanında üretim yapılmasının yolu açılmıştır. Daha sonra 3423 sayılı kanun referans alınarak “MEB Döner Sermaye İşletmelerinde Üretimi Teşvik Primi Dağıtımı, Parça BAŞI üretim, Atölye ve Tesislerinin Özel Sektörle İşbirliği Yapılarak İşletilmesi Hakkında Yönetmelik ”hükümleri gereği tüm meslek okullarında üretim faaliyetleri yapılmaya başlanmıştır.
Kısaca hem tarihçesinden hem de mevzuat altyapısından bahsettiğim döner sermaye çerçevesindeki üretim faaliyetleri mesleki eğitim okul ve kurumlarında uzun yıllardır vardır. Pandemi döneminde farkındalık oluşmuştur. Peki okul ve kurum atölyelerinde bu mal ya da hizmet üretimi nasıl yapılmaktadır?
-Kamu kurumları veya özel şirketlerden okul ya da kurumun imkânları ile yapılabilecek siparişler veya hizmet talebi olduğunda döner sermaye(DÖSE) mevzuatına göre faaliyet yapılabilmektedir.
Mesleki eğitim okul ve kurumlarımızda mal ve hizmet olarak nasıl bir üretim ve faaliyet yapılır sorusuna ise şöyle cevap verebiliriz:
-Okul ve kurumda olan alan ve dalların teknik donatım imkânlarına göre mesela okul sırası, her tür mobilya, maske, tekstil ürünleri, metal-makine alanına dair üretimler ve daha bir çok mal üretimi yapılabilir. Hizmet üretimi olarak da her tür otelcilik faaliyeti, kamu kurumları ve özel şirketlere yönelik olarak yemek üretim hizmeti ve buna benzer birçok faaliyet yapılabilir.
Kısaca bir fikir oluşturması için yapılan, yapılabilecek mal ve hizmet üretimi ile ilgili malumat vermeye gayret ettim. Bu çerçevede döner sermaye mevzuatına göre mesleki teknik okul ve kurumlarında yapılan mal ve hizmet üretimi faaliyetlerinde oluşan faydalardan bazılarını zikredecek olursak;
-Öğrenciler üretim yaparak mesleklerini öğrenme avantajına sahip olur.
-Mesleki teknik okul ve kurumunda beceri eğitimi için alınan malzeme maliyeti azalır hatta sıfıra inebilir.
-Üretim faaliyetinde çalışan öğrenci ve öğretmenler döner sermaye mevzuatı çerçevesinde önemli bir ek maddi gelir elde ederler.
-Mesleki teknik okul ya da kurumu elde ettiği kardan pay alarak üretim yapılan alanın teknik donatım(makine, cihaz vb.) eksikliklerini giderme imkânına sahip olabilir.
-Mesleki teknik okul ya da kurumunun çevre ile ilişkileri gelişir güçlü bir okul-sanayi işbirliği iklimi oluşur.
-Oluşan döner sermaye cirosu ile devlet hazinesine katkı yapılır.
Yukarıdaki maddelere eklemeler yapılabilir. Daha birçok fayda sıralanabilir. Ülke çapında döner sermaye işletmesini geniş çaplı olarak yürüten, yüksek cirolar elden eden bilinirliği yüksek mesleki teknik okul ve kurumlarına “Düzce Mesleki Teknik Anadolu Lisesi, Ankara Gazi Mesleki Teknik Anadolu Lisesi, İskilip Halk Eğitim Merkezi, Altındağ Siteler Mesleki Eğitim Merkezi gibi okul ve kurumlarla birlikte daha birçok üretim yapan okul ve kurum vardır.
Peki, mesleki teknik okul ve kurumlarımızda döner sermaye çerçevesinde mal ve hizmet üretimi faaliyetleri yapılırken eğitim açısından bir sakıncadan bahsedilebilir mi? Her faaliyet ölçüsünde yapılmalıdır. Eğer üretimin kapsamı çok büyür ve tam bir üretim merkezine dönüşürse klasik bir orta ölçekli işletme haline dönüşebilir okul. Dönüşürse zararı nedir diye düşünebiliriz. Aslında zarar demek doğru olmaz, belki sadece eğitim öğretim faaliyetlerinin önemini azaltma riski vardır. Neticede okulun öncelikli görevi eğitim öğretimdir. Üretim faaliyetleri eğitimin önüne geçmediği müddetçe oldukça faydalı olarak değerlendirebilirim.
Son Söz;
Mesleki teknik eğitim okul ve kurumlarında döner sermaye mevzuatı çerçevesinde yapılabilecek her türlü mal ve hizmet üretimi önemli ölçüde faydalı olan okula, öğretmene ve elbette öğrenciye maddi ve manevi katkıları olan mühim bir etkinliktir.
Bir ülkenin gelişiminin başlangıç noktası “stratejik bir mesleki teknik eğitimdir.”
Okullarda üretim mesleki eğitimi geliştirici bir faaliyettir.