1. Anasayfa
  2. Makaleler

Sınavlar

Sınavlar
0

LGS sınavının ardında yine eğitim paydaşlarının ortak tepkisi: bu çocukları üzmeye değer mi?

Bir yıl boyunca sürekli yoğun bir programın altında ve sürekli stres dağlarının omuzlarına yükleyen öğrencilerin sınav sonrası üzüntüleri bir kat daha artıyor. Bir yıl boyunca tüm sosyal hayatını ihmal eden, arkadaşlık çevresini kısıtlayan, uykusundan feragat eden, yeme-içmesinden düşen, sağlığından ödün veren öğrencilerin ortak duygusu: Buna değer miydi?

Sınav aileleri, aile içi kargaşa, dershane, denemeler, özel öğretmenler, soru bankaları, harcanan zaman ve masraflar ve sonuca eklenen büyük üzüntüler.

Sadece belli yüzdeliğe giren öğrencilerin girdiği okullara girmek için zamanlarını heba eden gençlerin, geri kalanların ise etiketlenip başka okullara yönlendirildiği bir sistemde, eğitimin geleceği için endişe duymamak mümkün değil.
Değişen ve dönüşen dünyada mutlaka beceriye dönük bir eğitime geçilmemiz gerekiyor. Öğrencinin ilgi ve alakasını önceleyen, yeteneklerini açığa çıkartıp geliştiren, hayat becerilerini kazandıran bir sistemi kurmamız gerekiyor. Eleştirel düşünme, duygusal zekâ, dijital okur yazarlılığı ön plana çıkartmamız gerekiyor.

Bu sebepler sınav odaklı bir sistemi çocukların dünyasından çıkartmamızı gerekiyor. Okulları, sürekli bir yarış atı gibi öğrencileri yarıştıran mekanlar yerine; mutlu olabilecekleri, fikir üretebilecekleri, birbirileriyle dayanışma ve yardımlaşma içinde olacakları, eleştirel düşünebilecekleri, ilgi ve alakaları doğrultusunda zevk alabilecekleri ortamları oluşturmamız gerekir.

Okullar arası farkı eşitleyip her öğrencinin mutlu olacağı fiziksel alanlara dönüştürmek zorundayız okulları.
Sınav merkezli eğitim kurumlarında yetişen çocuklar genelde iletişimi zayıf, sosyal sorumluluk duyguları gelişmemiş, hayatlarının bir kısmını stres altında geçirmiş, daha sonraki meslek hayatlarında doyumsuz ve mutsuz geçiriyorlar.
Sığ düşünce ve dar kalıp bir bakış açısıyla eğitime sonuç odaklı bakan eğitimciler ve veliler yüzünde çoğu öğrencilerin çocukluğu heba ediliyor. Uzun süreli eğitim hayatlarındaki gayret ve çabanın, uğraş ve emeğin, mücadelenin, yorgunluğun ve zamanın istatistik verilere ve sayısal ölçümlere indirgenerek, görmezden gelinmesi hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin hakkını teslim etmemektir, hem onlara büyük haksızlık etmek demektir.

Her şeyden önce Öğrencilerin özünü, kişiliğini, ilgi ve alakasını, beceri ve yeteneğini, merakını, değerlerini, mutlu olacağı alanları, fikir ve düşüncelerini, beklenti ve hayallerini öncelememiz gerekiyor.

Eğitim yaşamları boyunca sürekli bir gerginlik ve stres altına koyarak, içinde bulunduğu an ve zamandan mutluluğunu elinden alarak, geleceğe dair sonuç odaklı bir beklenti içine koyarak ruhlarını incitmeye ve en verimli zamanlarını test, deneme ve sınavlar heba ederek ve başarısızlık etiketi vurarak onları huzursuz etmek, onları küstürmekten ve geleceğe dair umutlarını kırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır.

Bütün gayretlerimiz bu çocukları mutlu etmek ve mutlu bir gelecek için onlara rehberlik etmektir. Bu ışık yolculuğunda onların zihninde bir gedik açtığımızda güneşe kendileri yürüyecektir. Bırakalım da bu onları bilgi hamallığından kurtarıp çağın gerektirdiği kazanımlara donatmak zorunluluğumuz var. Aksi takdirde yarın hayatın kıyısına itilecek bir kitle yığınından öteye geçmeyecek mezunlarımız.

Facebook Yorumları

İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.