Yetenek Doğuştan mı? Yoksa Kazanılmış mı?
Aslında soruya baktığımız zaman verilmesi gereken cevaplar da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Öğretmenlerin eğitimdeki rolüne bakıldığında cevapları almak kolaylaşır. Belki de hangi seviyede olursa olsun amacı öğretmek olan öğretmen sahip olduğu bilgiyi aktarım görevini yerine getirirken karşısındaki tuvalin ne kadar dolu olduğunu anlamak için hazırbulunuşluk uygular. Bu açıdan bakıldığında bir çocuğun ne kadar erken öğrenme kavramıyla karşılaştığı çok önem arz eder.
Biraz biyoloji bilgisine sahip herkes beynin öğrenme kapasitesinin aslında sahip olduğu genetik hazinesinin üzerine koyulacak yol ve yöntemlerle kazanılmış kodlara bağlı olduğunu bilecektir. Hatta biraz eğitim yöntemleriyle haşır neşir olan öğrenci de bunu kavrayacak kapasitededir. Yapılan araştırmalar beynin öğrenme kapasitesinin arttırılarak yeni yeteneklere açık hale getirilebileceğini göstermektedir. Zihin üreteceği yeni kodlarla kendini gelecek hayatına hazırlayabilir ve önüne çıkan engelleri atlatabilir. Doğuştan bize verilen yeteneklerin üzerinde çalışılıp geliştirilmediği sürece herhangi bir kazanım sağlaması mümkün değildir. O halde bir çocuk eline düştüğü eğitim sistemi içinde bir ressam da olabilir ya da bir mimar veya sürekli geriye sürüklenmeye aday bir birey.
Yalnız anlaşılması gereken bir nokta da eğitim yalnız öğrenci için değil aynı zamanda aileler içinde olmalıdır. Yeteneğini geliştirmeye aday bir birey yalnızca okulda desteklenmekle istediği yere ulaşamaz ve ailesinin desteğini alamadığında gerilemeye mahkum kalır. O halde eğitim kurumları aynı zamanda evrensel niteliğini koruyarak tüm topluma hitap edebilen kurumlar olabilmelidir. Bu yetişkin eğitimlerin arttırılması da elbette yeni doğmuş bir bireyin geleceğini inşa etmeye yarayacak bir adım olacaktır. Ve beyin eğitimleri olabildiğince arttırılıp ardından bu eğitimler bedensel sağlığın de korunmasına yönelik çalışmalarla desteklendiğinde yeteneklerin geliştirilmesine yönelik adımların atılması yönünde çalışmalar için şartlar sağlanmış olacaktır.
Belki de başlıkta sorduğumuz sorunun cevabını çoğumuz sahip olduğumuz bilgilerle cevaplamakta güçlük çekmeyiz. Ancak bir çoğumuzun kanısı da yeteneğim yok ben yapamam şeklindedir. Bu kanının oluşmasında biz öğretmenlerin de rolü olduğu açıktır. Özellikle öğrenciler üzerinde büyük bir rolü olan öğretmenlerin bu konudaki bilgi kirliliğinin önlenmesinde rolü olacağı da açıktır. Çünkü insan bir yetenekle doğmuş olsa bile bunu bulup ortaya çıkaracak olan yine biz öğretmenlerdir.
Elbette ailenin bu konudaki rolü de ihmal edilmemelidir. Elbette beyin sağlığı için iyi beslenme ve kaliteli sağlık hizmeti alınması da gerekliliklerin arasındadır. O halde toplumun ekonomik ve sosyal yapısı da eğitimle birlikte doğuştan gelen yeteneklerin kazanılmasında rol oynar. Belki de kazanılmış yeteneklerin de sürdürülebilirliği için gereklidir. O halde biyoloji de geçen ekosistemlerin sürdürülebilirliği kavramı tek birey olarak organizma olarak açık bir sistem olan insan yaşamın gerekliliği olarak kullanılabilir.
Öğrenme kavramını ve özellikle öğrenmeyi öğrenme kavramını iyice kavramış olan birey çevresel girdilere açık olduğundan almak istediklerini seçmeyi ve kazanmayı bilecektir. Açık bir organizma olan birey çevreden gelen uyarılara açık olduğundan eğer aldığı eğitimle gerek ailede gerekse de okulda bilgiyi kazanmayı ve dönüştürmeyi öğrenebilirse yeteneklerinin sürdürülebilirliğini sağlayacaktır. Aynı zamanda genetiğinin ona verdiği hazineyi ortaya çıkarabilmeyi ve üzerine yenilerini ekleyebilmeyi öğrenmiş olacaktır.
Ekosistemin sürdürülebilirliği sadece yaşamsal gerekliliklerin sağlanmasıyla ilgili değildir. Aynı zamanda bu terim varlık temelinde bireylerin kendini geliştirme ve yansıtabilmesi konusunda yeterli girdiyi alıp sonunda topluma kazandırabilmeyi de beraberinde getirmektedir. O halde yapılması gereken benim yeteneğim yok cümlesini kanıksamayı öğrenmekten vazgeçip acaba ne yapabilirim arayışına girmektir. Arayışı yaşayan birey elbet önüne çıkacak bir çok eğitim fırsatını ve öğrenme etkinliğini yaratmış olacaktır.Birey aslında öğrenmeye açık olarak doğar.Ancak gerek aile ve gerekse okul doğuştan gelen bu yeteneği körletmeye aday haline gelir. İşte bu zinciri kırmak eğitimin sadece aktarmak olmadığını bilen biz öğretmenlerin öğrenmeyi öğrenmek kavramını topluma yerleştirmek üzere adım atmasıyla mümkün olabilecektir.