Her sabah sınıfa adım atarken içimdeki ses “Bugün nasıl geçecek?” diye fısıldar. Öğrencilerimin gözlerinde ne olduğunu görebilmek için sadece ders değil duygularını anlamaya çalışırım. Belki de bazen bu kadar çok beklemek, birinin hayatına dokunmanın ağır sorumluluğunu taşımak, beni yoruyor. Ama öğretmenlik, yalnızca bilgi vermek değil kaybolan güveni yeniden bulmak, küçücük bir tebessümle bir cana dokunabilmek. İçimdeki bu ses, bazen kalbime huzur bırakıyor.
Bazen sınıfta sesim, kalbimin atışlarını yakalayamaz. Her kelimeyi söylerken içimdeki başka bir ses “Yeterince doğru söylüyor musun?” diye sorar. Bir öğrenci yanlış cevap verdiğinde içimdeki ses özür dilemek ister ama bazen hataların öğrenmenin parçası olduğunu hatırlatırım kendime. Öğretmenlik, hatalarla da büyümek demek. Her yanlış, bir adım daha ileri gitmem için fırsat. İçimdeki ses, her gün daha fazla cesaret ve sabırla yankılanır.
Günler geçiyor ama bedenim hâlâ beklenen yerden çok uzak. Sabaha başlarken zihnimde “Bugün nasıl enerji bulacağım?” sorusu yankı yapıyor. Her öğrencinin ihtiyacı biriktiğinde içimdeki ses sadece “Yeter mi?” diye soruyor. Yorgunum; bedenim yorgun, ruhum yorgun ama bir öğretmen asla duramaz. Bir gözlük camının ardında kaybolan gözyaşlarını görmek, bazen tek başına bir günün yükü olur. Ancak hep diyorum: “Bu yorgunluk, öğretmenliğin bir parçası.” Yine de bir gün, tükenmeden önce biraz soluklanabilmeyi diliyorum.
Her gün sınıf kapısından adım atarken “Bugün kimseyi kırmamalıyım” diye düşünürüm. Ama bazen o kadar yorulurum ki kelimelerim kendiliğinden kaybolur. Öğrencilerimle konuşurken içimdeki ses bir yanımın onlara daha fazla verebilmesini isterken diğer yanım “Yeterince var mı?” diye sorgular. Gözlerimdeki yorgunluk belki fark edilmez ama bazen o kadar ağır gelir ki sınıfta gülümsediğimde bile içimden “Bunu son bir kez yapacağım” derim. Ama her seferinde bir şey daha eklerim. Çünkü öğretmen olmak, yorulmadan da olsa devam etmeyi gerektiriyor.
Bazen derste kaybolduğumda “Bir dakika, ben kimim?” diye sorarım kendime. Her gün farklı bir öğrenci, farklı bir durum, farklı bir çözüm… Ama hep aynı kişi olmak zorundayım. İçimdeki ses, her sabah yeniden cesaret verir: “Yine başla, yine yap.” Ama akşamları, evde yalnızken bu ses biraz daha yorgun çıkar. “Yarın belki daha iyi olur” diye kendimi teselli ederim. Ama bu da geçer. Yorgunluk, öğretmenin gerçeğidir der susarım. Onu kabul edip devam etmek, her günün en büyük sınavı oldu artık.
Bazen yorgunluk beni sarar ama içimdeki küçük bir ses hep şunu söyler: “Bugün, hayatlarına dokunduğun bir öğrenci var.” O an, tüm yorgunluk geçer. Çünkü öğretmenlik, sadece ders anlatmak değil her öğrencinin içindeki potansiyeli görmek ve ona inanmak demek. Her gün yeniden başlamak, bir adım daha atmak; bu, sadece dersleri değil, kalpleri de eğitmek. “Yorgunum” demek kolay ama bir gülümseme, bir başarı, küçük bir değişim… Bunlar, yorgunlukları siler atar ve tekrar umut verir. Her öğretmen, karanlıkta parlayan bir ışık…
Her sabah, biraz daha güç bulmak için uyandığımda içimde bir umut belirir. “Bugün bir şeyler farklı olacak.” derim. Çünkü ben öğretmenim… Her gün yeniden başlamak ve her gün bir fark yaratmak fırsat. Öğrencilerimin gözlerinde gördüğüm o küçük ışık, bana yeniden güç verir. Belki tek başıma çok şey değiştiremiyorum ama bir öğrencinin hayatına dokunmak, onlara daha iyi bir yol göstermek… İşte bu, öğretmenin gerçek gücü. Her gün, bir adım daha atmak, bu dünyayı daha iyi bir yer yapma yolunda ilerlemek.
Öğretmenlik, yorgunlukla yoğrulsa da içinde taşıdığı umut ve azimle her zaman yeniden başlar. İçimizdeki o ses, bazen “Yeter mi?” diye sorar ama her yeni günde, her öğrenciye dokunan bir kelimeyle güç buluruz. Yorgunluk geçici ama bir öğrencinin hayatındaki etkimiz kalıcı. Her gün, biraz daha güçlenerek devam ediyoruz. Çünkü öğretmenler, karanlıkta parlayan ışıklardır. Ve her zaman, biraz daha yol alıyoruz. Çünkü biz, bir adım daha atabilen, umudu taşıyanlarız.
Öğretmenlik, yorulmakla bitmeyen, her gün yeniden başlamakla büyüyen bir yolculuk. Bazen yorgunluk bizi sarar ama içimizdeki umut ve sevgi her zaman yeniden canlanır. Öğrencilerimizin gözlerinde gördüğümüz ışık, bize güç verir. Yorgunluk geçicidir ama yaptığımız işin değeri kalıcı. Bizler, her gün biraz daha yol alarak, bir adım daha atarak, karanlıkta parlayan ışıklar oluruz. Ve bu yolda yalnız değiliz; her zaman bir aradayız.