İnsanların en değer verdiği varlığı olan çocuklarını en savunmasız çağında emanet ettikleri öğretmenlerin bir Kanunu olsun diye çalışmalara başlanmış. Diğer mesleklerden hakim ve savcıların, mühendis ve mimarların, TSK personelinin, YÖK personelinin, avukatların, diş hekimi ve doktorların meslek kanunları olduğu biliniyor. Devletin üstlendiği her vatandaşına anayasal hak olarak sunmak zorunda olduğu emniyette ve sağlıkla yaşamak, haklarının korunması gibi önemli hizmetlerin belki de en stratejik öneme haiz olanı eğitim hizmetini sunan öğretmenlerin de yakında inşallah bir meslek kanunu olacak. Diğer saymadığımız mesleklerle beraber tümünü yetiştirip mesleklerine hazırlayan öğretmenlerin neden sona bırakıldığını düşünmek lazım.
Bu zamana kadar peki işler nasıl yürütüldü. Tabi ki kanunsuz değil. Hatta birden çok kanunla idare edildi. Yürürlükten kaldırılan eskilerini saymadan başta 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu son olarak 652 sayılı MEB Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki KHK ile bu zamana gelindi.
Bir mesleğin kanunu hazırlamak o kadar da kolay olmasa gerek. Kanunun amacı, kapsamıyla başlayarak şu andaki ve gelecekteki tüm sorulara cevap verebilecek bir metin hazırlanması gerekiyor. Bu yasal metnin, mesleğin gerektirdiği temel nitelik ve yeterlilikleri, alan bilgisini, pedagojik formasyonu, genel kültür bilgisini, alınması gereken eğitimi, içeriğini, seviyesini, kim tarafından nasıl eğitileceğini, nasıl yetiştirileceğinin yol ve yöntemlerini, seçilmelerini, işe alımlarını, yazılı/sözlü/mülakat şeklini, adaylık/stajerlik süresi ve şeklini, çalışma şartlarını, özlük haklarını, görev ve sorumluluklarını, kariyer yollarını, devlet ve toplumdaki statülerini, performans ölçümünü ve denetlenmesini, disiplin ve cezalandırma, örgütlenme haklarını, temsil edilmelerini, zorunlu/isteğe ve özre bağlı yer değiştirmelerini, haftada kaç saat derse gireceği, norm kadro hesaplaması, ödüllendirilmesi gibi tüm konuları kapsaması gerekiyor.
Türk Eğitim Sisteminin 2023 Vizyonu açıklamasıyla birlikte yapılması planlanan yenilik ve değişiklerin hemen hepsinde asıl işin mutfağında olan öğrenciye eğitimi aktaracak yansıtacak sistemin en kritik öğeleri oldukları beyan edilen öğretmenler ve okul müdürlerine yeniden dikkat çekilmektedir. Eğitim deyince içine öğretmen yanında eğitim yöneticileri ve deneticileri müfettişleri belki de diğer çalışanları da katmak gerekecektir. Eğitimden beklentilerin karşılanması için sisteme ve eğitim teşkilatına bütünsel bilimsel bir yaklaşımla bakarak çalışmayı tamamlamak daha doğru olabilir.
Başta Anayasamız, uluslar arası hukuk ve çalışma örgütünce kayıt altına alınan profesyonel bir meslek olan öğretmenlik uzmanlık gerektiren ülkemizde sayısı bir milyona dayanmış devlet içinde en büyük çalışan kesimdir. Ayrıca diğer devlet daireleri gibi vatandaşın ömründe birkaç kere değil başta kendisi, çocukları ve torunları için Hayatboyu ihtiyaç duyup kullanacağı hizmeti sunan öğretmen her an herkesin gözü önündedir.
Bir çalışanı ilgilendiren tüm yasal düzenlemelerin güncel bir yasa içinde toplanması öğretmenleri rahatlatacaktır. Mesleğini daha iyi yapmasına destek olacaktır. Mesleki etiğe hukuki standartlara kendini uydurarak sorumluluklarını daha kaliteli olarak yerine getirmesine fayda sağlayacaktır.
En çok tartışma bir öğretmenin, okul müdürünün, müfettişlerin, şube müdürlerinin belli bir kurumda ne kadar çalıştıktan sonra zorunlu yer değiştirmeye (rotasyona) tabi olacağı konusunda yapılmaktadır. Şu anda her birine farklı uygulamalar mevcuttur.
Komiser, başkomiser, hekim, başhekim oluyor neden öğretmen, başöğretmen olmasın. Bir asker subay oluyor belli süreler sonunda terfi ediyor da öğretmen neden kırk yıl öğretmen kalsın bu unvanı neden ona çok görelim. Uzmanlık yüksek lisansla ya da sınavla kazanılabilir. Bu belki de öğretmenin kendisi sürekli geliştirmesi için araç olarak faydalı olabilir. Bu uygulama yakın bir dönemde başlatıldı ne hikmetse durduruldu. Çok çeşitli uygulamalar geliştirilebilir mesela başarıyla on yılını tamamlayan uzman, yirmi yılını tamamlayan başöğretmen olabilir. Mesleğinde emsallerine göre daha başarılı olanlar, kitap yazanlar, çok önemli kalıcı bir proje gerçekleştirenler de bunun gibi ödüllendirilebilir. Teknolojinin bugün geldiği son noktada toplu bir yenilenmeye ihtiyaç bulunmaktadır.
Bu Kanun beklenildiği ve tüm tarafların istediği gibi çıksa da sorun çözülmüş değildir. Zira en iyi proje ve tasarımlar iyi uygulayıcıların yokluğunda kötü sonuçlar doğurabilmektedir. Atama ve görevde yükselmelerde kariyer-ehliyet liyakate dikkat edilmeli adaletle yönetişim sağlanmalıdır. Belki de bu yasayla hayatında hiç okul yönetmemiş, şube müdürlüğü yapmamış bir öğretmeni daire başkanı, genel müdür veya il müdürü yapmanın önüne geçilebilir. Meslek kanunu olan mesleklerden birer örnekleme yapacak olursak; bir polisin, komiserin bir anda il emniyet müdürü veya emniyet genel müdürlüğünde daire başkanı veya genel müdür olamayacağı gibi bir çavuşun, astsubayın veya teğmenin bir anda albay olması düşünülemez. İl ve ilçe milli eğitim yöneticilerinden sadece şube müdürlerine uygulanan zorunlu rotasyon kapsamında mevzuatta yer alan özür grubundan mazeretleri belgelendirildiği halde bakanlık üst yönetimince keyfi olarak kabul edilmeyenlerin idari mahkemelerden haklı bulunduğuna dair onlarca karar çıkmıştır. Karı-koca öğretmen eşlerden biri KPSS yeterli puanını alıyor ve atanıyor diğer eş ise eşiyle aynı ilçede başka bir okulda ücretli çalışıyor. Her ikisi arasında ücrette uçurum var. Biri asgari ücret diğeri iki katı maaş almaktadır. Aslında tam tersi olmalı, kadrolu eleman çalıştırmak ekonomik süreli hizmet almak daha pahalı olmalı nedeni ise iş garantisi olmamasıdır.
Yeni Bakan ve vizyonla birlikte daha kaliteli bir yönetim sergileneceğine dair ülke genelinde olumlu bir algı ve beklenti bulunmaktadır. Bu krediyi iyi kullanarak sayın Bakanımızın ifadesiyle siz-biz değil hepimiz eğitim konusunda başarılı olmak için var gücümüzle çalışmalıyız. 2023 yılına kadar ülkemiz genelinde nitelikli, eğitimli, çift kanatlı ve mutlu bir gençlik yetiştirmeyi başarmalıyız.