Her dönemde milletlerin içinden insanlar için düşünen, kendi milletinin geleceğini ve sorunlarını dert edinen bazı insanlar çıkar. Bu insanlardan bazıları düşüncelerini sözlü, bazıları yazılı paylaşır bazıları ise akademisyen, siyasetçi olarak eyleme dönüştürebilir ve geride iz bırakırlar. Uzun zaman düşünceleri geniş bir kesim tarafından tartışılır. Bir seçki olarak aşağıda paylaşılan bu düşünceleri okudukça insan ve eğitim konusunda uzun zamandır aslında tartışma ve tespitlerin çokta değişmediği görülecektir.
Beklenen gençlik, geleceğin tohumudur. Milletimizin üç asırdan beri geçirmekte olduğu buhranların sebebi ve kaynağı, kültür ve maarif sahasında aranmalıdır. Hakikat şu ki, millet bünyesindeki inkılaplar mektepte başlar ve her milletin kendine özel mektebi vardır. Her millet ebediyete yönelen hayat yolculuğunu felsefi sistemden çıkarır. Bir neslin kurtuluşunu ancak maarifin yükselmesinde aramak lazımdır. Millet ruhunu yapan maariftir. Maarifin düşmesi millet ruhunu yerlere serer. Maarife değer vermeyiş millet ruhunun yıkılışını hazırlar. Maarif hangi yönde yürürse millet ruhu da onun arkasından gider. Şu halde millet maarif demektir. Bir millet, mektebiyle millet olur. Bir millet, mektebiyle yükselir. Mektebin büyüklüğünü görmek mi istiyorsunuz? Mektebin hayatına girin, koridorlarında dolaşın, sıraların üstünü yoklayın, gençliğinin alnında parıldayan necabet damgasına bakın.(1)
Yapılan araştırmalar her ülkenin eğitim sisteminin kendi içinde bütünlük taşıdığını, tutarsızlıkları da olsa her eğitim sisteminin benzerlikleri olan nesiller yetiştirdiğini göstermektedir. Bu bütünlük ve benzerlik verilen bilgiden çok değerler ve inançlarla bağlantılıdır. Hep aynı bilgileri öğrenmiş olsalar bile farklı inançlar ve değer yargıları dayatılan öğrenci kümeleri arasında kesin benzerlikler meydana gelmemektedir. Eğitim yerel ve milli değerler taşıyan bir süreçtir. Bu nedenle başka ülkelerden kopya edilen eğitim modellerinden başarılı sonuç vereni yok gibidir.(2)
Toplumu bir bina gibi tasavvur edersek, bireyler binanın yapı taşları, değerler ise çimentosu sayılabilir. Harç ve çimentosu olmayan binanın kolayca dağılması gibi toplumun da aynı duruma maruz kalma ihtimali vardır. Değerler, toplumun geneli tarafından kabul edilen ortak kavramlardır. Bir anlamda, mutluluğun standartlar kümesidir. Standartları, evrensel doğrular şeklinde tanımlayabiliriz. Değerler öğrenilmesi gereken kavramlardır. İnsan, mutluluğunda etkin rol oynayan değerleri, sosyal öğrenme metoduyla sonradan kazanır. Toplumsal anlamda öğrendiği erdemler vasıtasıyla mutluluğa ulaşır.(3)
Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, her alanda kalkınma hareketlerinin en baş unsuru insandır. İnsan unsuru ne kadar sağlamsa, ne kadar ahlak ve karakter sahibi ise kalkınmada o kadar güçlü olacaktır. İnsan unsuru ahlaken bozulmuşsa, bu bozuk malzemeyle kurulacak resmi veya gayri resmi teşekküller verimsiz ve yıkıcı olacağından emekler, masraflar, zahmetler boşa gidecektir. Sanayileşme davası Türkiye için olmak ya da olmamak meselesidir. Artan nüfusumuza yeni iş yerleri bulmak için sanayileşmek zaruridir. Sanayileşmenin ikinci zarureti de bugün yeryüzünde geçerli olan milletlerarası mübadele sisteminden ileri gelmektedir. Sanayileşmemiş bir ülke güçlü olamaz.(4)
Türkiye, uluslararası stratejik konseptler açısından bakılırsa Avrasya’nın merkezinde, ama kuzey-güney, doğa-batı geçiş yollarının üstünde. Dolayısıyla köprü, ama öyle bir yerde ki, merkez. Türkiye bugün; doğunun erdemini, batının rasyonalitesini, güneyin eşitsizlik karşısındaki adalet arayışını, kuzeyin de ekonomik üretkenlik ve verimliliğini bir senteze kavuşturabilse-ki bunu yapabilecek birikimi var- önümüz büyük ölçüde açılır. Malını istediği anda dünyanın en uzak pazarlarına ulaştırabilen bir tüccar, mesajını anında gazetesine geçebilen bir gazeteci, en yeni akademik yayınları elinin altındaki bilgisayar aracılığıyla yayınlandığı anda takip edebilen bir akademisyen, dünyanın dört bir köşesindeki olayları anında televizyonundan izleyebilen bir insan için küreselleşme, bir imkan ve kapasite patlamasıdır. Beklentinin aksine 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkan ve son çeyreğinde ivme kazanan bir şekilde bütün batı-dışı medeniyet havzalarında bir canlanma başladı. Japonya’da ekonomik bir güç doğdu.(5)
Japonya’nın günümüzde dünyanın ikinci büyük ekonomisine sahip olmasında, Japon eğitim sisteminin olumlu etkisi olduğu düşünülmektedir. Japon eğitim sistemi gelişen ve değişen dünyanın taleplerine cevap verebilecek bir şekilde sürekli reformlarla geliştirilmektedir. Japonya ülke kalkınmasına destek verecek ana eleman yetiştirmek için eğitim sisteminde mesleki eğitime özel bir önem vermiştir. Japonya’da okullar ve işverenler sıkı bir ilişki içindedir. Kore de insan kaynakları planlamasıyla eğitim sistemini çok iyi koordine ederek ülke ekonomisinin gelişimine katkı sağlayan nitelikli ana elemanlarını yetiştirmeyi başarmıştır. Sanayi kuruluşlarıyla okullar çok sıkı bir ilişki içindedir. Hatta bazı sanayi kuruluşları kendi meslek liselerini kurmuşlardır ya da devlet okullarına burs sağlamaktadır. İş güvencesinin sağlanması mesleki eğitime olan talebi arttırmıştır. Dolaylı olarak bu durum işsizlik oranını da düşürmüştür. Mesleki eğitime Alman eğitim sisteminde olduğu gibi büyük önem verilmelidir. Mesleki eğitim alanına yönelme teşvik edilmeli ve mesleki eğitim yalnızca başarısız öğrenciler için tercih alanı olduğu yönündeki olumsuz düşünceler ortadan kaldırılmalıdır. Ancak bu şekilde yetişmiş iş gücüne sahip olunabilir ve Almanya gibi sanayileşmiş ülkeler seviyesine gelinebilir.(6)
Hızlı bir gelişim ve değişim gösteren teknolojinin özellikle mesleki ve teknik eğitim kurumlarında meydana getirdiği donanım yetersizliği, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önderliğindeki proje ile azaltılacaktır. Proje sayesinde iş dünyasının taleplerine uygun öğrencilerin yetiştirilmesinde en önemli faktör olan araç – gereç eksikliğinin giderilmesi ve sektöre uygun eğitim öğretim modeli uygulanarak özellikle istihdam sorununa alternatif çözüm sunulması hedefleniyor. Aralarında İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul Sanayi Odası ile odalara bağlı sektörel komiteleriyle projeye destek verecek bu model sayesinde; okullardaki alanlarla odalardaki komiteleri birbirleri ile eşleştirip birlikte hareket etmelerini sağlamak amaçlanmaktadır. Umuyoruz ki, bu projeye taraflar tam destek vererek ülke geneline “mesleki eğitimde İstanbul Modeli” olarak bir nitelikli eleman sorununa bir çözüm getirilmiş olur.
(1) Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Dergah Yayınları, İstanbul, 12. Baskı, Ocak 2015
(2) Tahsin Akçay, Eğitimde temel boyut: İnsan, Yağmur Yayınları, İstanbul, 2012
(3) Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Güzel insan modeli, Timaş Yayınları, İstanbul, 2011
(4) Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Davam, MGV yayınları, 6. Baskı, Ankara, 2014
(5) Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Küresel Bunalım, Küre yayınları, 39. Basım, İstanbul, Eylül 2014
(6) Prof. Dr. Özcan Demirel, Gelecek İçin Eğitim, Pegem Akademi, 2. Baskı, Ankara, 2012