Kaygı, kaynağı belli ya da belirsiz korku, tedirginlik durumudur ve var oluşumuzdaki en temel duygulardan biridir. Kendimizi tehdit altında hissettiğimiz durumlarda aşırı bir endişe ve korku hisseder ve kaygılanırız.
Sınav kaygısı ise kaygının özel bir türüdür ve sınav öncesi bir zamandan başlayarak sınav bitimine kadar devam eden duygu durumu ifade eder. Bu duygu durumda zihinsel, duygusal ve fiziksel bazı belirtiler bireyin olağan performansını yansıtmasını engeller. Zihinsel tepkiler genellikle anlama, muhakeme yapabilme, odaklanma ve hafızada güçlükler olurken, fiziksel tepkiler ise kalp çarpıntısı, terleme, titreme veya üşüme gibi semptomlarla kendini belli eder. Bunları yaşayan bireyler psikolojik olarak üzüntü, karamsarlık ve moral düşüklüğü yaşadıklarından dolayı performanslarını tam olarak yansıtamazlar ve beklenenin altında başarı gösterirler.
Bu duyguları yaşayan öğrenciler, bazen bu sorunun sadece kendisinde olduğunu, başka kimsede böyle bir sorun olmadığını düşünerek, kendisinde bir problem ve anormallik olduğu yanılgısına da düşmektedir. Sınava hazırlıkla ilgili ailenin yaptığı fedakârlıklara karşı beklentilerini karşılayamama ve mahcubiyet endişesi, kazanamazsam insanlar ne der?, çevreme rezil olurum ya da ben beceriksizim, aptalım, bir baltaya sap olamayacağım gibi düşünceler de öğrencilerin üzerinde bir baskı oluşturmaktadır.
Kaygı, aslında bir sorundan ziyade doğal bir duygudur. Sadece sorunlu kişilerde görülen bir duygu değil, her yaş ve meslekten kişilerde görülen en temel duygudur. Öğrencilerde görülen sınav kaygısı da çok doğal ve insani bir duygudur. Sorun burada başlıyor zaten, aileler, uzmanlar ve hatta öğrencilerin kendileri sınav heyecan ve kaygısını yaşanmaması gereken bir sorun olarak gördüklerinden dolayı, doğal bir duyguyu normalleştirmeye! çalışmak gibi bir hataya düşüyorlar. Hatta kaygının sıfır olması da bir sorun olarak görülmekte olduğundan, biraz kaygının, bireyi çalışmaya sevk edeceğinden yararlı olduğu düşünülmektedir. Hatta bazı öğrenciler, çok rahat oldukları zaman, stres yaşamaları gerektiği inancı ile kendi kendine bilinçli olarak kaygı yaşamaya çalışır. Biraz kaygı doğal iken aşırı ise olumsuz sonuçları nedeniyle başarı olmaya engel olabilmektedir.
Sınav kaygısındaki olumsuzluğun temel ölçüsü çalıştığı halde başarılı olamamaktır. Bu durum öğrencide kendine olan özgüven ve saygının da zedelenmesine ve sarsılmasına neden olur. Nasılsa çalışıyorum yine başaramıyorum diye düşünürler ve kendilerini yetersiz ve başarısız bir kişi olarak gördükleri için hayata dair hedef ve amaçları da potansiyellerinin altında kalır. Kaygı düzeyi yüksek ise bu nedenle kişisel potansiyelin ifade edilmesinin önündeki bir engeldir ve mutlaka üstesinden gelinmesi için çalışılmalıdır.
Bu hafta sonu milyonlarca öğrencimizin gireceği bursluluk ve liselere giriş sınavları da doğal olarak öğrencilerimizde biraz kaygıya neden olabilmektedir. Bu nedenle aileler ve öğrenciler için stresli geçebilmektedir. Bu konuda anne babalar çocuklarına aşırı motivasyon cümleleri kurmak yerine ölçülü bir şekilde çocuklarının yanında olduklarını ve her türlü sonuçta onları sevmeye devam edeceklerini hissettirmelidir. Bu konuda aşırı destek ifadeleri ya da bu sınav hiç önemli değil gibi gerçek dışı yaklaşımlar çok gerçekçi olmadığından çocukların kaygısını artırmaktadır. Bu bilgiler ışığında anne babalar çocuklarına “Evet bu sınav önemli ama sen daha önemlisin” demeli veya hissettirmelidir. Bazı anne babalar da hiç sınavdan konuşmayarak çocuklarının kaygısını artırmamaya çalışmaktadır. Bu nedenle hafta sonu gerçekleşecek sınavı yokmuş gibi davranmak da doğru olmayabilir.
Bu hafta sonu yapılacak sınavlar önemlidir fakat çocuklarımız bizim için daha önemlidir. Hayatta başarılı olmak için bu sınav her şey değildir. Son olarak günümüz koşullarda başarılı insanlara baktığımızda her tür liseden mezun insanların olduğu görüyoruz. Çocuklarımıza bu gerçeği hatırlatarak hafta sonu girecekleri sınavlarda başarılar dilerim.