Üniversite giriş sınavları – Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) ve paralel şekilde Liselere Geçiş Sınavı/Sistemi (LGS) kaldırılmalıdır.
Temel gerekçe: Hangi öğrencilerin hangi fakültelere gireceğine 12 yıl boyunca aldıkları yüzlerce nota göre değil de 3 saatlik bir oturumda aldığı puanlara göre mi karar vermek daha iyidir/doğrudur?
Kaliteli bir öğrenim sürecinde, düzgün yönetilmiş değerlendirme sistemi ile elde edilmiş verilere (sınav notları, öğretmen/rehberlik servisi değerlendirmeleri) göre öğrenciler sıralanabilir ve fakülteye kabul bu doğrultuda yapılabilir. Daha adil ve daha sağlıklı olacaktır.
Notların şişirilmesi, adaletsiz notlar verilmesi, öğrenci kayırma vb. muhtemel olumsuzlukların çözümü zor değildir. Bu sistemle yapılacak en kötü sıralama şu anda uygulanan öğrenci sıralamasından daha adil ve sağlıklı olacaktır.
Diğer taraftan, bu sınavlara (LGS ve YKS) hazırlanmanın ciddi miktarda maddi yükü de vardır. Yoğun bir şekilde bu sınavlara hazırlanan bir öğrencinin kurs, soru kitapları, özel ders vb. masrafları toplamda bir ev fiyatına kadar ulaşabilmektedir. Değer mi? Ne için bu masraf? Boş yere… Hem bireysel hem de milli servet kaybı …
Ülke genelinde düşünüldüğünde, bu sınavlar için yapılan toplam harcama ile binlerce okul açılabilir, öğretmen maaşlarına katkı sağlanabilir, ders materyali vb. temin edilebilir.
Bu önerilere temel teşkil eden yaklaşım, Türkiye’deki eğitim politikaları ile ilgili yapmış olduğum doktora tezi çalışmasının 15. maddesinde sunulan öneridir:
15. Oldukça yenilikçi bir yaklaşımla yapılan son öneri ise Türkiye’de okul eğitim ve öğretimini ciddi anlamda baltalayan, öğretmenleri ölümcül bir şekilde tamamen sınava yönelik öğretme faaliyetlerine yönlendiren, hemen her koşulda, ortama, zamana ve bireye bağlı olarak birden fazla doğrunun olabileceği değerlendirilen günümüzün ideal yaklaşımlarına aykırı olan ve aynı zamanda yaratıcılığı külliyen öldüren tek doğruyu seçmeye zorlayan çoktan seçmeli sınavların (kademeli olarak) kaldırılmasıdır. Çalışmaya katılan her üç gruptaki katılımcıların algılarından çıkarım yapıldığında, bütün K-12 eğitim sistemini, özellikle öğretmenlerin uygulamalarını (örneğin, Beden Eğitimi, Resim/Müzik Eğitimi, Yabancı Dil gibi derslerin haftalık ders saatlerinin Matematik ve diğer fen derslerine paylaştırılması; yaratıcılık, probleme çözme, öğrenilenleri yeni durumlara uyarlama gibi becerilerden ziyade hızlı işlem yapma ve bilgi ezberlemeye yönelik öğretim yapmaya yönelme vb.) sadece öğrencileri sıralama amaçlı sınavlara hazırlamaya zorlayan durumların bütün eğitim ekosistemine zarar verdiğine dair ciddi uyarılar tespit edilmiştir. Bu doğrultuda, çalışma bulgularının yorumundan hareketle yapılan bu öneri, öğrenciler ve veliler üzerinde üst düzey stres yaratması ile de neredeyse onarılamaz yaralar açan LGS ve YKS sistemlerinin ikisi için de geçerlidir. 8 ya da 12 yıl boyunca, birçok sınava girmiş, yüzlerce not almış, çok sayıda öğretmen, rehberlik uzmanı, okul müdürü/müdür yardımcısının eğitimine ve gözlemine tabi olmuş öğrencilerin böyle zengin bir geçmiş (sicil) bilgisi ve referans bilgisi elimizde iken sadece yılda bir defa yapılan – alternatifsizlikten dolayı bu durum da ayrı bir stres meselesidir – birkaç saatlik oturumla uygulanan sınavlarla öğrencileri bir üst kuruma yerleştirmek gibi garip bir sistem içinde olmamamız gerekir. Zira, 8-12 yılda sıralayamadığımız, hangisinin hangi fakültede okumasına karar veremediğimiz öğrencileri 3-4 saatlik sınav sonuçlarına göre sıralayıp fakültelere yerleştirmek ne kadar doğru ve sağlıklıdır? Diğer taraftan, bu sınavların hem ailelere hem de ülkeye çok büyük bir maddi külfet getirdiği ve bu masrafların son derece gereksiz yere yapıldığı da aşikârdır.