1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

Yeniden Hayata Dokunmak

Yeniden Hayata Dokunmak
0

Gözlerimizi kapatsalar veya gece lambaları söndürseler hangimiz hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam edebiliriz. Bunlar yapılmadan da bazı insanlar doğuştan, bazıları hastalık ve kaza eseri görme yetilerini kaybedebiliyor. Önceleri kör, sonra görme özürlü, son olarak da engelli kelimesi kullanarak halkımız ise evvelden beri ezber yetenekleri kuvvetli olduğunu düşündükleri için hafız olarak onları isimlendirmiştir.

OECD-AB ve Türkiye verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık %15’i engelli bireylerden oluşuyor. Yani dünyada 1 milyar engelli var. Bu nedenle, dünyadaki “en büyük azınlık” olarak nitelendiriliyorlar. Genel nüfus içinde engel grubuna göre engelli nüfus 2011 yılı istatistiklerinde; görmede zorluk yaşayanlar Toplam Nüfus İçindeki Oranı (%) 1,4 oranıyla 1.039.000 kişidir. Bu sayıya, görmeye yardımcı araç kullananlardan bu araçları kullanmalarına rağmen görmede çok zorlandığını belirtilenler ile hiç görmediğini belirtenler dahildir.

Dünyadaki her bir insan ve her durum özeldir. Görme engelliler tek başına ıssız adada yalnız kalan Robinson kadar imkân kıtlığı yaşayan insanlardır. Herhangi bir engeli bulunmayan insanların da yeteri kadar onların hayatını tanıması, onların daha az sorunu olmasına ve hayatlarını daha kolay yaşamalarına fayda sağlayacaktır. Görme engelliler, görenlerin aklına gelemeyecek enteresan çözümler bularak hayatlarını sürdürmeye çalışırlar.

Tüm bilgilerin yüzde yetmişinin görmeye dayandığı iddia edilirse görmeyenlerin yüzde yetmişbeş cahil olması gerekirdi. Böyle olmadığına göre bilgi, gözden başka organlarla da elde edilebilmektedir. Hayatın sürmesi ve problemlerin çözümü sadece gözlerin görmesine bağlı değil demek ki.

Doğuştan görme engelli bir çocuğun; ailesi tarafından fazlaca baskılanmadan, bilgisizlik ve ilgisizliğe düşmeden, iradesini elinden almadan, bilinçli yetiştirilmesi gerekir. En önemlisi de durumuna uygun okullarda eğitim alması şarttır. Onların göz yerine parmakla okuduğu kabartma yazıyı artık hastaneler başta olmak üzere birçok kamu kurumunda bilgilendirme tabelalarında görmekteyiz. Toplam altı noktadan oluşan sembollere sahip alfabeyle okuma yazma ihtiyacı karşılanıyor.

Dokunma duygusu yanında sesleri ayırt etmekte oldukça yetenekli olduklarından birçok ayırımı ve tanımayı bu şekilde gerçekleştirebiliyorlar. İlkokuldan itibaren müzik ve resim yerine de modelaj dersleriyle becerilerini geliştirmektedirler. Okula başlayan çocuk sadece bu durumun kendi başına gelmediğini, bununla yaşayıp ihtiyaçlarını karşılayabileceğini öğrenerek yalnızlık psikolojisinden kurtulur. Sonraki yıllarda normal öğrencilerin olduğu okul ve sınıflara kaynaştırma eğitimine katılarak sosyalleşmesi hızlanabilmektedir.

Onlara neyi yapıp yapamayacaklarını söylemek yerine kendilerinin deneyimlemesine fırsat tanımak daha doğrudur. Bağımlı olmadan kendi ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Radyonun onlar için çok faydalı olduğunu, çizgi filmlerin bol konuşmalı olanların, şimdilerde ise filmlerin betimlemeli seslendirilmiş olanlarının, tiyatroların kulağa hitap etmesi ve sesleriyle neredeyse tamamen herşeyi çözebildiklerini söylesek doğru olur. Cep telefonları ve taşınabilir ses kayıt cihazları öncesinde teyp kasetlerine gören kişilerin dersleri okumasıyla eğitimlerini sürdürmeye çalışmışlardı.

Bugün teknolojinin sunduğu imkânlarla bilişim araçlarını kullanarak öncelikle eğitim olmak üzere birçok konuda eskiye oranla hayatları daha kolay hale gelmiştir. Buna rağmen özel üretilmiş bastonları onların vazgeçilmez hayati gereçlerindendir. Bugün istenilen düzeyde olmasa da belediyelerin kaldırımlara ve yeni yapılan kamu binalarının içine yerlere döşenmiş özel karolarla bastondan faydalanarak yürüyebilmektedirler. Bunu iyi kullanmayı öğrenmesi yanında psikolojik, sosyolojik ve çevresel engelleri aşması da önemlidir.

Onların yaşamlarına dair o kadar az şey biliyoruz ki, bu yüzden bazen garip davranış ve sorularla istemeden onları üzebiliyor, incitebiliyoruz belki de zarar verebiliyoruz. Onlara herhangi bir yerde yardımcı olmayı düşündüğümüzde dikkat etmemiz gereken en önemli şey; onları dinlemek ve onların istekleri doğrultusunda hareket etmektir. Herhangi bir konuda yardıma ihtiyacım yok diyorsa ona güvenmeli onun adına karar vermemeliyiz. Onlarla ilişki kurarken, bir görme engelli olarak yapabileceklerini gözardı etmeden, yapamayacaklarını istemeden ve beklemeden onlarla birlikte yaşamak ve çalışmak çok önemlidir.

Görme engelli birinin kendi başına sakal tıraşı olabildiğini bilmem biliyor muydunuz? Evlerinde işyerlerinde tüm eşyaların yerlerini bildikleri ve kendilerine göre düzenlendiğinde çoğunlukla çok az yardıma ihtiyaç duymaktadırlar. Üniversitelerde normal öğrencilerle başarıyla okuyup mezun olabilmektedirler. Zaten onlara özel okullar sekizinci sınıf sonuna kadardır. Bu sebeple lise ve üniversite döneminde çevremizde bu durumdaki öğrencilere diğerleri ellerinden geldiği kadar ders çalışmada destek olmaları başarılı olmalarına çok katkısı olacaktır. Eğer çocuklarımızın sınıflarında sadece görme değil tüm engel grubundan kaynaştırma öğrencisi varsa evde onlara nasıl davranmak gerektiği konusunda bilgilendirme yapmalıyız.

Onlar için hayat görmekten ibaret değildir. Görmek çok şeydir ama asla herşey değildir. Bizim bugün kullandığımız bilgisayar tabletleri önceden onlarda cebe sığabilen dört satırlık kartona kabartma yazı yazmaya yarayan bir aletti. Bugünkü tablet bilgisayarla ve yüklenmiş yazılımlarla en başta ekran okuyucu programıyla ihtiyaçlarını daha rahat karşılayabilmektedirler.

Eğer bir görme engelli ticari olarak bir faaliyet yapıyorsa onlara negatif önyargı ile yaklaşmayıp ihtiyaçlarımızı onlardan karşılayarak destek olabiliriz. Asla onları duygu sömürüsü yapan dilencilerle karıştırmayalım. Bunun gibi vakıf ve derneklerden bu konuda istismar etmeyip gerçekten amaca hizmet edenleri de desteklemeliyiz. İmkânlarımız varsa onlara burs verebilir eğitim ihtiyaçlarını karşılayabiliriz.

Kabartma harflerle yazılmış Kuran-ı Kerimi de rahatlıkla okuyabiliyorlar. Bu şekilde parmak onların gözleri haline gelmiş hassas bir yeteneğe kavuşmuş olmaktadırlar. Onları zor şartlara rağmen muvaffakiyette hedefe kilitlenmek, uyum içerisinde koordineli çalışmak ve kabiliyetlerini bu işe seferber etmeleri için cesaretlendirmeliyiz. Özellikle varolan hizmetlerden haberdar ederek erişimleri konusunda destek olabiliriz. Üniversite hazırlık kursları, Kuran Kursları, bilgisayar kursları, konserler, konferanslar hepimiz kadar onların da ihtiyacıdır. Mezuniyetlerinden sonra yasal zorunluluk olarak değil onların da çalışma hayatında bulunabilecek birçok işi diğer insanlar gibi yapabileceklerini bilerek davranmalıyız.

Onlar için asıl olan dünyayı gözle görüşünüz değil, zihinsel dünya görüşünüzdür. Onların görme yeteneği dışında normal insanların sahip olduğu herşeye sahip kabiliyetleri olduğunu, nesne olmadıkları, pasif yardım edilen ve muhtaç olmadıklarını, onlarla vücut dili yerine sesli betimlemeli iletişim kurabileceğimizi, her birimizin sağlık garantimiz olmadığından ve potansiyel olarak hepimizin göremeyebileceğimizi düşünerek empatik yaklaşımı unutmamalıyız.

Okullarını başarıyla bitirip mezun olduğu görme engelliler okuluna öğretmen olmuş, sonrasında İstanbul İl Milli Eğitimde Özel Eğitim Şube Müdürü olarak başarıyla yedi yıl görev yapmış, benim de beş yıl kadar birlikte görev yaptığım Halis Kuralay beyin yazdığı Yeniden Hayata Dokunmak kitabını okuyunca aslında benim de ne kadar az şey bildiğimi, bildiklerimin bazılarının yanlış olduğunu anladım. Ayrı binalarda ve yoğun iş temposunda çalışıyor olmaktan kendisinden arzu ettiğim kadar istifade edememiş olduğumu şimdi daha iyi anlıyorum. Görev süresince onlarca ilimizde, ülkemizde ve yurtdışı işbirliğinde projenin başarıyla uygulanmasına vesile olmuş özel ve güzel insanı, özel hayatı dahil hiçbir konuyu saklamadan gizlemeden duygu ve düşüncelerini yazarak bu faydalı kitap için kendisini tebrik ediyor kutluyorum. Halen İstanbul Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdür Yardımcısı olarak görev yapmakta olan yazarın bu kitabının onuncu baskı yapmış olması beğenildiğinin ayrı bir göstergesidir.

(*) Bu yazı “Halis Kuralay, Yeniden Hayata Dokunmak, Selis Kitaplar, 10. Baskı, İstanbul, Nisan-2018” kitabından yararlanarak hazırlanmıştır.

Facebook Yorumları

Erol DEMİR 1967 yılında Gölcük’te doğdu. Piyale Paşa İlkokulu, Gölcük İmam Hatip Ortaokulu, Gölcük Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Üniversitesi Bilecik Meslek Yüksekokulu Elektronik programını ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İşletme Yöneticiliği alanında yüksek lisansı “Eğitim Yöneticilerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri” konusunda tezini tamamlamıştır. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesinde işletme alanında doktora öğrencisidir. 1990 yılında Türkkablo fabrikasında kalite kontrol teknisyeni olarak çalıştı. Öğretmenlik hayatına 1991 yılında Hakkari’de başladı. 1994 yılında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi’ne elektronik öğretmeni olarak atandı. 1995 yılında müdür yardımcısı oldu. 2000 şubat ayında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü oldu. 2003 yılında Gölcük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak çalışmaya başladı. Aralık–2007 ile Haziran-2016 arası İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube müdürü olarak çalıştı. Temmuz – 2016 Bakırköy İlçe MEM, Temmuz-2022 İstanbul İl MEM, Ekim-2023 Küçükçekmece İlçe MEM Şube Müdürü olarak görevine devam etmektedir. Evli ve 3 çocuk sahibidir.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.